Medresetü’z Zehra’ya Ata desteği
Yassıada evrakları arasında Bediüzzaman Said Nursî'ye ait mektuplar da yer alıyor. Bediüzzaman, DP'nin ilk yıllarında Menderes'e yazdığı mektuplarda onu 'İslam kahramanı' olarak nitelendirmiş. Bazılarında öneri ve uyarılarda bulunmuş. İktidarın son yıllarında ise Nursî, kendisi ve talebelerine yönelik sıkı takibattan dolayı duyduğu sıkıntıyı iletmiş. İçişleri Bakanı Namık Gedik'in kendisine uyguladığı ev hapsini ağır sözlerle eleştirmiş. Menderes'in kasasından çıkan 12 Ocak 1960 tarihli mektupta ev hapsinin 30 senelik muhaliflerin yaptığından daha ağır geldiği vurgulanıyor: "Bütün muhalifler ve siyasiler her yerde ve her tarafta serbest olarak gezerlerken Ankara'dan gelen bir emirle, 'Şimdi evinden dahi çıkmayacaksın.' denilmesi bir haps-i münferit hükmündedir. Otuz senelik muhaliflerin yaptığı istibdat lehine bu vaziyet çok ağır geliyor."
Bediüzzaman’ın bu mektubu Menderes'e talebeleri Mustafa Sungur ve avukatı Necdet Doğanata tarafından iletilmiş. Üstad'ın rahatsızlığının had safhada olduğu günlerde yazılan mektubu Menderes saklamış. Ancak darbeden sonra bu mektuplar 'Görevini Kötüye Kullanma Davası'nda delil olarak kullanıldı.
Bediüzzaman Said Nursî'nin Osmanlı Devleti'nin son yıllarındaki en büyük arzusu Doğu Anadolu'da 'fen ilimlerini ve dini barıştıran' bir üniversite (Medresetü’z Zehra) kurulmasıydı. Nursî, bu düşüncesini çok partili hayatın ilk başbakanı olan Menderes'e de iletmiş. Üstad, Menderes ve Cumhurbaşkanı Bayar'a gönderdiği üç sayfalık mektupta Güneydoğu'ya İslam Üniversitesi kurulmasını teklif etmiş. El-Ezher Üniversitesi'nin bir benzerinin Asya için de düşünülmesini isteyen Bediüzzaman, önce Sultan Reşat daha sonra Büyük Millet Meclisi'nde aralarında Mustafa Kemal Atatürk'ün de yer aldığı 200 milletvekilinden üniversite için para sözü aldığını anlatmış.
Medresetü’z Zehra’ya Ata desteği
Yassıada davalarının belgeleri sırları ortaya çıkarıyor. Belgelere göre, Bediüzzaman’ın Van’da açılmasını istediği üniversiteye Atatürk de destek vermiş. Yassıada evrakları arasında Bediüzzaman Said Nursî'ye ait mektuplar da yer alıyor. Bediüzzaman, DP'nin ilk yıllarında Menderes'e yazdığı mektuplarda onu 'İslam kahramanı' olarak nitelendirmiş. Bazılarında öneri ve uyarılarda bulunmuş. İktidarın son yıllarında ise Nursî, kendisi ve talebelerine yönelik sıkı takibattan dolayı duyduğu sıkıntıyı iletmiş. İçişleri Bakanı Namık Gedik'in kendisine uyguladığı ev hapsini ağır sözlerle eleştirmiş. Menderes'in kasasından çıkan 12 Ocak 1960 tarihli mektupta ev hapsinin 30 senelik muhaliflerin yaptığından daha ağır geldiği vurgulanıyor: "Bütün muhalifler ve siyasiler her yerde ve her tarafta serbest olarak gezerlerken Ankara'dan gelen bir emirle, 'Şimdi evinden dahi çıkmayacaksın.' denilmesi bir haps-i münferit hükmündedir. Otuz senelik muhaliflerin yaptığı istibdat lehine bu vaziyet çok ağır geliyor."
Bediüzzaman’ın bu mektubu Menderes'e talebeleri Mustafa Sungur ve avukatı Necdet Doğanata tarafından iletilmiş. Üstad'ın rahatsızlığının had safhada olduğu günlerde yazılan mektubu Menderes saklamış. Ancak darbeden sonra bu mektuplar 'Görevini Kötüye Kullanma Davası'nda delil olarak kullanıldı.
Bediüzzaman Said Nursî'nin Osmanlı Devleti'nin son yıllarındaki en büyük arzusu Doğu Anadolu'da 'fen ilimlerini ve dini barıştıran' bir üniversite (Medresetü’z Zehra) kurulmasıydı. Nursî, bu düşüncesini çok partili hayatın ilk başbakanı olan Menderes'e de iletmiş. Üstad, Menderes ve Cumhurbaşkanı Bayar'a gönderdiği üç sayfalık mektupta Güneydoğu'ya İslam Üniversitesi kurulmasını teklif etmiş. El-Ezher Üniversitesi'nin bir benzerinin Asya için de düşünülmesini isteyen Bediüzzaman, önce Sultan Reşat daha sonra Büyük Millet Meclisi'nde aralarında Mustafa Kemal Atatürk'ün de yer aldığı 200 milletvekilinden üniversite için para sözü aldığını anlatmış.
Aksiyon Dergisi