evvela :malatyalıyım
yine terse geldiniz.sorum şuydu
Üstad kendin e mehdi demediği halde nur talebe leri ısrarla üstada mehdi derler .Bunu biraz yazalım olmazmı.bunun sebebi nedir acaba.
BİR CEVABI
Şimdi hakikat-i hal böyle olduğu halde, en birinci vazifesi ve en yüksek mesleği olan imanı kurtarmak ve imanı, tahkikî bir surette umuma ders vermek, hattâ avamın da imanını tahkikî yapmak vazifesi ise, mânen ve hakikaten hidayet edici, irşad edici mânâsının tam sarahatini ifade ettiği için, Nur şakirtleri bu vazifeyi tamamıyla Risale-i Nur'da gördüklerinden, ikinci ve üçüncü vazifeler buna nisbeten ikinci ve üçüncü derecedir diye,
Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini haklı olarak bir nevi Mehdî telâkki ediyorlar.
O şahs-ı mânevînin de bir mümessili, Nur şakirtlerinin tesanüdünden gelen bir şahs-ı mânevîsi ve o şahs-ı mânevîde bir nevi mümessili olan biçare tercümanını zannettiklerinden, bazan o ismi ona da veriyorlar.
Gerçi bu, bir iltibas ve bir sehivdir, fakat onlar onda mes'ul değiller. Çünkü ziyade hüsn-ü zan, eskiden beri cereyan ediyor ve itiraz edilmez. Ben de o kardeşlerimin pek ziyade hüsn-ü zanlarını bir nevi dua ve bir temenni ve Nur talebelerinin kemâl-i itikatlarının bir tereşşuhu gördüğümden, onlara çok ilişmezdim. Hattâ eski evliyanın bir kısmı, keramet-i gaybiyelerinde Risale-i Nur'u aynı o âhir zamanın hidayet edicisi olduğu diye keşifleri, bu tahkikat ile tevili anlaşılır.
Yani Nur talebeleri haklılar.
..................................
Peki üstan kendine Mehdi diyenlere başka ne yapmış. ilk okudugunuzda ilk defa okuyormuş gibi olacağınız için ve bu yazıya az rasladığım için yazma ihtiyacı hissettim kusurum olrsa affola
DİKKATİNİZİ ÇEKMEK İSTEDİM
Ahmed Nazif'in bir fıkrasıdır.
Kıymetli Üstadım,
Yüksek şahsiyetinizin aczi ve fakrı içinde inâyet-i Rabbaniye ve rahmet-i İlâhiyeyle Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın i'câzlarını güneşin parlak ve keskin şuaları gibi kalblerimize nüfuz ettiren ve hakaik-i diniye ve imaniyenin, dalâlete yüz tutan zayıf ve âciz mü'minlerin halâsı ve selâmeti ve hidayete çıkarılmasına
hâdim ve kudsî Risale-i Nur'un, elbette bir
hâdi ve bu zamanın muhtaç bulunduğu bir sahib-i zuhur namını taşıyacağı şüphesizdir. Binaenaleyh, hem Kur'ân'ın tercümanı ve dellâlı ve hem de bu Risale-i Nur'un müellif ve hâdim-i yegânesi bulunmanız, hem de âciz ve fakir bir nefer iken
mânevî hizmetinizle müşiriyet derece-i âliyesine terfi ve tefeyyüze istihkak kesb etmiş bulunmanızdadır ki, Alîm-i Mutlak, Hakîm-i Mutlak, Kadir-i Mutlak olan Zülcelâl Hazretleri, bu kudsî vazife-i âliyeyi, kıymetsiz gördüğünüz, çok kıymetli ve faziletli ve feyizli ve âlî derecelerde yüksek bir dellâla tevdi ve nasip ve bilhassa
memur etmiştir. Hâzâ min fadli Rabbî.
Biz âciz ve âsi ve günahkâr hizmetkârlarınızı dahi lütuf ve keremiyle irşada ve hidayete siz Üstadımızı rehber ve mürşid ve vasıta buyurmuştur ki, ebedî minnet ve şükranlarımızı edâdan âciz bulunuyoruz.
İşte, Üstadım, çok kıymetli arkadaşımız ve hizmet-i Kur'âniyede kıymetli refikimiz ve şerikimiz Küçük Hüsrev ve Mehmed Feyzi'nin mektubundan, başka yerde ve mahalde
mevsimsiz olduğunu idrak ederek, bu hakikî kelimeyi ve
mübarek ism-i şerifi Risale-i Nur'a dahi henüz zahiren takmak haddim değildir ve istimalinden hazer ediyorum.
Çünkü Üstadımın izin ve müsaadesi olmadıkça bu gibi lâkapların kıymeti olamaz. Ancak Risale-i Nur'dan aldığım ilham üzerine muhitimizde birinciliği ihraz eden bir kardeşimiz olan Feyzi'nin mektubunda bahsedilmesi,
sırf hüsn-ü niyet ve fart-ı merbutiyet ve sadâkatten ve ihlâstan doğmuştur.
Bu izharın hatâsından hâdis olan meşguliyetinize sebebiyet verdiğimden çok müteessir oldum, af buyurunuz. İkaz ve irşad edici nimet ve himmet-i itabınızla af buyurulmasını ve Risale-i Nur'un mânevî tokatlarından muhafaza edilmekliğimizi kemâl-i hulûsla istirham eylerim. (kastamonu lahikası)
.......
Bilmem sizede ilk defa okuyormuş gibi geldimi. itirafları alabilirim
hatta ben eski baskılarda varmı diye kontrol etmiştim. başka baskılara baktım. Allah c.c affetsin
BİRDE ŞUNUN İÇİN YAZDIM NUR TALEBEKLERİ ÜSTADIN DEDİKLERİNE SAF SAF İNANMAMIŞLAR. HER KONUSUNU DOĞRU VE HAK OLDUĞU İÇİN KABUL ETMİŞLERDİR ALLAHIN C.C. YARDIMI VE İNAYETİ SAYESİNDE.