Mehmet Akif'in yeni bir şiiri ortaya çıkarıldı

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
İSTANBUL - - İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un şiirleri, Safahat adıyla toplanarak bir kitap halinde ilk kez 1933'de basılmış ve günümüze kadar da sayısız baskı yapmıştır. Safahat ilk baskısında Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler adıyla ayrı ayrı basılan kitapların bir araya getirilmesinden oluşmuş ise de sonraki baskılarında yayınlanmayan şiirlerine de kitapta yer verilmiştir. Yıllar içinde çeşitli yayınevleri birbirlerinden aldıkları bu şiirleri aynı adla basmayı sürdürmüşlerdir. 77 yıldır her nesli tüm sanat ve şiir anlayışlarını derinden etkileyen bu şiirlerin birçoğu İstiklal Marşı gibi ezberlene gelmiştir.

YAKIN DOSTLA SOHBET

Neredeyse tamamı sırasıyya bilinen ve ezberlenen Mehmet Akif şiirlerine, Aksiyon dergisi bir yenisini ekledi. Dergi, daha önce hiç bilinmeyen, hiç yayımlanmamış bir Mehmet Akif şiirini ortaya çıkardı. Büyük şairin 1867 - 1923 yılları arasında yaşayan dostu Ispartalı Ağlarcı(ca)zâde Mustafa Hakkı için kaleme aldığı şiir, dergide yayımlanır yayımlanmaz büyük bir ilgi gördü. Mehmet Akif'in Şam'da tanışıp dost olduğu Mustafa Hakkı için 5 Haziran 1905'te kaleme aldığı Hasbihal (sohbet) adlı şiir şöyle...

HASBİHAL

Bugün yaşım otuz üç; ben demek otuz üç yıl

Kapılmışım bu serab-ı hayata; hem de nasıl:

Bütün kavafil-i âmâl önümde can berleb,

Durur iken yine ben sîne çâk çâk taleb,

Uzakta şöyle heyülâda görsem ümmidim

Teşahhus etti sanır da hemen seğirtirdim!

Hayale peyrev olup döndüğüm bu feyzada

Değildi bir demim olsun belâdan âzâde

Adım başında felâket; adım başında muhat

Ne bir kenâr-ı selâmet; ne bir tarîk-ı necat

Sağımda ağzını açmış amîk bir uçurum;

Solumda inmede dehşetli bir kasırga hücum!

Gidilse leyle-i âtî kadar karanlık çöl!

Dönülse devre-i mâzî gibi kapanmış yol!

Fakat tereddüde, ârâma var mıdır imkân?

Sürüklenir gider elbette dalgaya kapılan.

Uğraştım onca muhacimle bir zaman heyhat

Sonunda tâb ü tüvânım kesildi bitti sebat

Karardı gözlerim artık ne oldu bilmiyorum

Açıldı pîş-i hayalimde başka bir uçurum

Yuvarlanıp düşecektim o cah-ı muzlime ben

Önümde nur-ı ilâhî gibi göründün sen

Yarıp o zulmeti sâyende işte kurtuldum

Dalâle doğru giderken reşâde doğruldum

Göründü dîde-i hakbîne şimdi âlem-i ruh

Uyandı leyle-i ruhumda bir sabah-ı fütuh

Hayat namına ben gerçi sersericesine

Dolaşmışım bu fezâ-yı hayâli bunca sene

Fakat bugün o geçmiş demlerin nihâyetidir

Hayat varsa benimçün bugün bidâyetidir

Felekte ben de acep gün görür müyüm derken

Sabah-ı sermede kalb eyledin leyâlimi sen

Sen ey nigâhımı bîdâr eden ilâhî nur

Kemâl-i feyzin ile olduğun zaman manzur

Degişti sanki muhitim, açıldı başka cihan

Çekildi ufkumu tazyik eden sehab-ı giran

Baharlar uçuyor şimdi asümânımda

Teraneler ötüyor tâ samîm-i cânımda

Muhabbetin ne kadar mucizata mazharmış

Bugün ben anlıyorum başka bir cihan varmış

Gülzâr-ı hayalime suret veren musavver ruh

Kitab-ı sineme bir bak ne dilfirib vuzuh

İçinde gösteriyor âlem sabahatini

O safhadan oku gel sen de kendi hikmetini

Bu kâinatta görmekteyim bütün seni âh

Biraz da gel edeyim sende kâinâta nigâh

Ümidi, ye'si, maişet bela-yı hâilini

Bu kârzâr cihânın bütün gavailini

Hülasa her ne kadar kayd varsa cümlesini

Hayalden silerek yazdım işte sade seni

Bugün düşünm(üy)orum hiç kendi âtimi

Düşünmek istemiş olsam da nerde kabil mi?

Senin fezaları lebriz eden hayalinle

Sığar mı başka endişe tenknâ-yı dile?

Seninle başladı mâdâm bende feyz-i hayat

Hüda bilir edemem bir de masivâ isbat
 
Üst