DÖRDÜNCÜ LEM'A:
Bir kitab el yazısıyla yazılırsa, yalnız bir adama ve bir kaleme ihtiyaç vardır. Fakat matbaada basılırsa, kalem işini gören pek çok demir kalemler lâzımdır. Ve o demir harfleri yapmak için ustalar ve âlât ve edevat ve mürettibler gibi çok şeylere ihtiyaç olur. Kezalik şu kitab-ı kâinatta yazılı satırlar, kelimeler ve harflerin bir Vâhid-i Ehad'in kalem-i kudretiyle yazılmış olduğu cihete hükmeden adam, pek rahat ve kolay ve makul bir yola sülûk etmiş olur. Fakat, o yazıları, o harfleri tabiata ve esbaba isnad eden herifler, imtina ve muhalin en suubetli ve çıkmaz bir yoluna zehab etmiş olurlar. Çünki bu yola zehab edenler için tek bir zîhayatın tab' ve bastırılması için ekser kâinatın tab'ını lâzım olan techizat lâzımdır. Bu ise, vehmin kabul edemediği bir hurafedir.
Mürettib: Tertib eden, tertipleyen, düzene ve sıraya koyan.
Kezalik: Böylece, bunun gibi, buda böyle.
Kitab-ı kâinat: Yazarını tanıtan bir kitab gibi Allah'ı (cc) tanıtan ve bildiren kainat (evren).
Vâhid-i Ehad: Her bir varlıkta ve bütün kainatta birliğini gösteren Allah (cc). Bir tek olup eşi benzeri olmayan Allah (cc).
Kalem-i kudret: Kudret kalemi, Allah'ın (cc) yaratıcı ve yapıcı gücü.
Sülûk: Girip izleme. *Manevî olarak ilerleyip yükselme.
Esbab: Sebepler.
İsnad: Dayandırılma, mal etme.
İmtina: İmkansızlık, mümkün olmayış. *Geri durma, çekinme, uymama, istememe.
Muhal: İmkansız, olamaz.
Suubet: Zorluk, güçlük.
Zehab: Gitmek.
Zîhayat: Hayat sahibi, canlı.
Ekser: Çoğunluk, çoğu.
Hurafe: Uydurma, bâtıl inanış.
Ve keza toprağın, suyun, havanın her bir cüz'ünde nebatat adedince manevî gizli matbaalar lâzımdır ki, mahiyetleri ve cihazları mütehalif sayısız meyve ve çiçeklerin teşkilâtını yapabilsinler. Veyahut o nebatatı o kadar zînet ve intizamlarıyla beraber yeşillendirmek için, o üç unsurun herbir cüz'ünde bütün ağaçların, meyvelerin ve çiçeklerin hâssalarını, cihazlarını ve mizanlarını bilip yapabilecek bir kudret, bir ilim lâzımdır. Çünki bu üç unsurun her bir cüz'ü, her bir nebatın teşkiline medar ve menşe olabilir. Evet bir saksıdaki toprak, cihazları ve şekilleri ve sair sıfatları muhalif olan herhangi bir nebatın tohumunu yeşillendirmeye kabiliyeti vardır. Binaenaleyh ikinci yola zehab edenlerce o küçük saksı içerisinde sayısız gizli makine ve fabrikaların vücudu lâzım gelir ki, hurafeciler dahi bundan utanıyorlar.
Keza: Böylece, bunun gibi, bu dahi öyle.
Cüz': Kısım, parça.
Nebatat: Bitkiler.
Mütehalif: Birbirine uymayan, birbirini tutmayan.
Zînet: Süs, güzellik.
Hâssa: Özellik.
Nebat: Bitki.
Medar: Sebep, vesile.
Menşe: Kaynak.
Sair: Diğer, başka.
Binaenaleyh: Bundan dolayı.
Zehab eden: Giden.
Mesnevi-i Nuriye