O zât (A.S.M.) öyle bir kutub ve nokta-i merkeziyedir ki, onun halka-i zikrinde bulunan bütün enbiya u ahyar, ebrar u sadıkîn onun kelimesine müttefik ve kelâm-ı nutkuyla nâtıktırlar. Ve öyle bir şecere-i nuraniyedir ki, damar ve kökleri, enbiyanın esasat-ı semaviyesidir. Dal ve budakları, evliyanın maarif-i ilhamiyesidir.
Bu itibarla, herhangi bir davayı iddia etmiş ise, bütün enbiya mu'cizelerine istinaden ve bütün evliya kerametlerine müsteniden ona şehadet etmişlerdir. Evet bütün davalarının tasdiklerini iş'ar eden, bütün kâmillerin hâtem ve mühürleri vardır. Ezcümle:
Nokta-i merkeziye: Merkeze ait nokta, merkezdeki nokta.
Halka-i zikr: Zikir dairesi.
Enbiya u ahyar: Peygamberler ve hayırlı iyi kimseler.
Ebrar u sadıkîn: Hayırlılar ve sadıklar, iyiler ve doğrular(dürüstler)
Kelâm-ı nutk: Nutuk kelamı, söylenen söz, konuşulan söz.
Nâtık: Konuşan, söyleyen.
Şecere-i nuraniye: Nurlu ağaç.
Enbiya: Peygamberler.
Esasat-ı semaviye: Semavi esaslar, Allah(cc) tarafından gönderilen temel kurallar.
Evliya: Veliler, ermişler, Allah(cc) dostu ermiş kimseler.
Maarif-i ilhamiye: İlhama ait maarif, ilham ile gelen bilgiler.
İstinaden: Dayanarak.
Müsteniden: Dayanarak, dayalı olarak.
İş'ar: Haber verme, bildirme, anlatma.
Hâtem: Mühür.* Son, en son.