O zâtın (A.S.M.) davalarından biri "Tevhid"dir. Bu davayı tasrih ve ifade eden Lâ ilahe illallah kelime-i mübarekesidir. O zâtın halka-i din ve zikrine giren bütün geçmiş ve gelecek insanlar o kelime-i mukaddeseyi rükn-ü iman ve vird-i zeban etmişlerdir. Demek, o davanın hak ve hakikat olduğuna kanaat ve itminan ve iz'anları hasıl olmuş ki, zaman ve mekâna şamil bir tarzda, o kelime-i mübareke, meşrebleri, meslekleri, an'aneleri mütehalif, mütebayin insanların ağızlarında Mevlevîler gibi semavî deveran ve cevelan ediyor.
Binaenaleyh gayr-ı mütenahî şahidlerin tasdikiyle hak ve hakkaniyeti tahakkuk eden bir davaya, hiçbir vehmin haddi değildir ki, ona dest-i itirazı uzatabilsin!
Tevhid: Birleme, birlik, bir tek Allah’tan (cc) başka ilah olmadığına inanmak.
Tasrih: Açıklama, belirtme, açıkça anlatma, açık açık söyleme.
Lâ ilahe illallah: Allah’dan (cc) başka İlah yoktur.
Kelime-i mübareke: Mübarek kelime, mübarek söz.
Rükn-ü iman: İman rüknü, iman temeli, imanın esası.
Vird-i zeban: Dilden düşürülmeyen vird, sık sık tekrar edilen dua.
İtminan: Tatmin olma, inanma.
İz'an: Anlayış, basiret, benimseme, inanıp itaat etme.
Şamil: Çevreleyen, içine alan, kaplayan, içeren.
An'ane: Gelenek, âdet, örf. Ağızdan ağza söylenerek gelen söz, haber.
Mütehalif: Birbirine uymayan, birbirini tutmayan.
Mütebayin: Birbirinden ayrı, birbirine zıt olan.
Semavî: Semaya ait, gökle ilgili. *Allah(cc) katına ait.
Cevelan: Dolaşma.
Binaenaleyh: Bundan dolayı.
Hakkaniyet: Haklılık, doğruluk, gerçeklik.
Tahakkuk: Doğruluğu meydana çıkma, gerçeklik kazanma.
Dest-i itiraz: İtiraz eli.