Konuya cevap cer

Zeyl-ül Hubab 


ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ


Öyle bir Allah'a hamd, medh ü senalar ederiz ki, şu âlem-i kebir onun icadıdır. Ve insan denilen şu küçük âlem de onun ibdaıdır. Biri inşası, diğeri binasıdır. Biri san'atı, diğeri sıbgasıdır. Biri nakşı, diğeri zînetidir. Biri rahmeti, diğeri nimetidir. Biri kudreti, diğeri hikmetidir. Biri azameti, diğeri rububiyetidir. Biri mahluku, diğeri masnuudur. Biri mülkü, diğeri memluküdür. Biri mescidi, diğeri abdidir. Evet bütün bu şeyler, eczasıyla beraber Allah'ın mülkü ve malı olduğu, i'cazvari sikke ve mühürleriyle sabittir...


ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﻳَﺎ ﻗَﻴُّﻮﻡَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽِ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﺍِﻧَّﺎ ﻧُﺸْﻬِﺪُﻙَ ﻭَ ﺟَﻤِﻴﻊَ ﻣَﺼْﻨُﻮﻋَﺎﺗِﻚَ ﻭَ ﺟَﻤِﻴﻊَ ﺧَﻠْﻘِﻚَ ﺑِﺎَﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّ ﺍَﻧْﺖَ ﻭَﺣْﺪَﻙَ ﻟﺎَ ﺷَﺮِﻳﻚَ ﻟَﻚَ ﻭَ ﻧَﺴْﺘَﻐْﻔِﺮُﻙَ ﻭَ ﻧَﺘُﻮﺏُ ﺍِﻟَﻴْﻚَ ﻭَ ﻧَﺸْﻬَﺪُ ﺍَﻥَّ ﻣُﺤَﻤَّﺪًﺍ ﻋَﺒْﺪُﻙَ ﻭَ ﺭَﺳُﻮﻟُﻚَ ﺍَﺭْﺳَﻠْﺘَﻪُ ﺭَﺣْﻤَﺔً ﻟِﻠْﻌَﺎﻟَﻤِﻴﻦَ ﺍَﻟﻠَّﻬُﻢَّ ﺻَﻞِّ ﻭَ ﺳَﻠِّﻢْ ﻋَﻠَﻴْﻪِ ﻛَﻤَﺎ ﻳُﻨَﺎﺳِﺐُ ﺣُﺮْﻣَﺘَﻪُ ﻭَ ﻛَﻤَﺎ ﻳَﻠِﻴﻖُ ﺑِﺮَﺣْﻤَﺘِﻚَ ﻭَ ﻋَﻠَٓﻰ ﺍَﻟِﻪِ ﻭَ ﺻَﺤْﺒِﻪِٓ ﺍَﺟْﻤَﻌِﻴﻦَ



İ'lem Eyyühel-Aziz! 


Her kim kendisini Allah'a mal ederse, bütün eşya onun lehinde olur. Ve kim Allah'a mal olmasa, bütün eşya onun aleyhinde olur. Allah'a mal olmak ise, bütün eşyayı terk ve her şeyin ondan olduğunu ve ona rücu ettiğini bilmekle olur.



İ'lem Eyyühel-Aziz! 


Cenab-ı Hakk'ın sana in'am ettiği vücud ile vücuda lâzım olan şeyler, temlik suretiyle değildir. Yani, senin mülkün ve malın olup istediğin gibi tasarruf etmek için verilmemiştir. Ancak o gibi nimetlerde, Allah'ın rızasına muvafık tasarruf edilebilir.


Evet bir misafir, ev sahibinin iznine ve rızasına muvafık olmayacak derecede, yemeklerde ve sair şeylerde israf edemez.



İ'lem Eyyühel-Aziz! 


Gözleri küsuf tutmuş bazı adamlar, gözleri önünde vukua gelen gayr-ı mahdud hususî haşr u neşirleri kör gözleriyle gördükleri halde, kıyamet-i kübrayı ve haşr-i umumiyeyi nasıl istiğrab ediyorlar? Acaba çiçek açıp, semere veren ağaçlarda her sene icad edilen meyvelerin haşr u neşirlerini gördükten sonra haşr-i umumîyi istib'ad eden sıkılmaz mı? Eğer onlar şuhudî bir yakîn ile haşr-i umumîyi görmek isterlerse, -akıllarını da beraber bulundurmak şartıyla- yaz mevsiminde küre-i arz bahçesine girsinler. Acaba ağaç dallarından sallanan o tatlı, ballı, nazif, latif kudret mu'cizeleri o mahlukat-ı latife, evvelkisinin yani ölüp giden semeratın aynı veya misli değil midir?


Eğer insanlarda olduğu gibi o meyvelerde de vahdet-i ruhiye olmuş olsa idi, geçmiş ve gelen yeni meyveler birbirinin aynı olmaz mıydı? Fakat ruhları olmadığı için aralarında ayniyete yakın öyle bir misliyet vardır ki, ne aynıdır ve ne de gayr keyfiyeti gösterir. Acaba semerattaki bu vaziyeti gören haşri istib'ad edebilir mi?


Ve keza manevî asansörler ile lâzım olan erzak ve gıdalarını ağacın yüksek dallarına çıkartmakla, tebessümleriyle arz-ı dîdar eden dut ve kayısı gibi meyveleri kuru ve camid bir ağaçtan ihraç ve icad etmekle o kuru ağacı acib bir vaziyete ve hayatdar antika bir şekle koyan kudret-i ezeliyeye haşr-i umumî ağır gelir mi? Hâşâ! Bu latif, nazik masnuatı o kuru ağaçlardan ihraç eden kudrete hiçbir şey ağır gelmez. Bu bedihî bir mes'eledir. Fakat gözleri kör olanlar göremiyorlar.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst