İ'lem Eyyühel-Aziz!
Bu güzel âlemin bir mâliki bulunmaması muhal olduğu gibi, kendisini insanlara bildirip tarif etmemesi de muhaldir. Çünki insan mâlikin kemalâtına delalet eden âlemin hüsnünü görüyor; ve kendisine beşik olarak yaratılan Küre-i Arzda istediği gibi tasarruf eden bir halifedir. Hattâ sema-i dünyada dahi aklıyla çalışıyor ve küçüklüğüyle, za'fiyetiyle beraber hârika tasarrufat-ı acibesiyle eşref-i mahlukat ünvanını almıştır. Ve elinde cüz-ü ihtiyarî bulunduğundan bütün esbab içerisinde en geniş bir salahiyet sahibidir. Binaenaleyh Mâlik-i Hakikî'nin rusül vasıtasıyla böyle yüksek fakat gafil abdlerine kendisini bildirip tarif etmesi zarurîdir ki, o Mâlik'in evamirine ve marziyatına vâkıf olsunlar.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsanın vehim, farz, hayal duygularına varıncaya kadar bütün hâssaları bilâhere rücu' edip bil-ittifak Hakk'a iltica ettiklerini ve bâtıla hiçbir ihtimal ve imkânın kalmadığını ve kâinatın ancak ve ancak Kur'anın izah ettiği şekilde bulunduğunu gördüm.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Âlem-i ziya, âlem-i hararet, âlem-i hava, âlem-i kehrüba, âlem-i elektrik, âlem-i cezb, âlem-i esîr, âlem-i misal, âlem-i berzah gibi âlemler arasında müzahame ve yer darlığı yoktur. Bu âlemler, hepsi de ihtilâlsiz, müsademesiz küçük bir yerde içtima ederler.
Kezalik pek geniş gaybî âlemlerin de bu küçük arzda içtimaları, mümkündür. Evet hava, su, insanın yürüyüşüne, cam ziyanın geçmesine, şuaın röntgen vasıtasıyla kesif cisimlere bile nüfuzuna ve akıl nuruna, melek ruhuna, demirin içine hararetin akmasına, elektriğin cereyanına bir mani' yoktur.
Kezalik bu kesif âlemde ruhanîleri deverandan, cinnîleri cevelandan, şeytanları cereyandan, melekleri seyerandan men'edecek bir mani yoktur.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Göz, lâmba, şems gibi nur ve nuranî şeylerde cüz'î küllî, cüz küll, bir bin müsavidir.
Evet şemse bak! Onun timsalleriyle seyyarat, denizler ve havuzlar, katre, kabarcıklar gibi bütün şeffaf şeyler, kemal-i sühuletle temessül ediyorlar.
Kezalik Şems-i Ezelî şu kâinat kitabında bütün bâbları, fasılları, satırları, cümleleri, harfleri def'aten bilâ-külfet yazıyor. Ve ba'sü ba'de-l mevtte dahi aynı bu sühulet vardır. "Hilkatiniz ve ba'siniz, bir nefsin hilkat ve ba'si gibidir." diye Kur'an-ı Kerim emrediyor.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Her şeyi tahrik eden zerrat-ı müteharrikenin, muayyen hadlerine kadar hareket ettikten sonra tevakkuf ve durmalarına dikkat eden adam anlar ki: Her şeyin hududunda daima harekette bulunan zerratı durdurup geri çeviren bir hudud bekçisi vardır. O zerratı taşmaktan men'ediyor. o bekçi ise, muhit bir ilmin tecellisidir ki, o tecelli kadere, kader de mikdara, mikdar da kalıba tahavvül eder. Demek, her şey içerisindeki zerrata bir kalıbdır.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Kur'anın âyetleri birbirini tefsir ettiği gibi, bu kitab-ı âlemin de bir kısmı, diğer bir kısmını izah ediyor. Meselâ: Maddiyat âlemi Cenab-ı Hakk'ın envâr-ı nimetini cezbetmek için hakikî bir ihtiyaç ile şemse muhtaç olduğu gibi, âlem-i maneviyat dahi rahmet-i İlahiyenin ziyalarını almak için şems-i nübüvvete muhtaçtır. Binaenaleyh Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) nübüvveti, şemsin kat'iyyet ve vuzuhu derecesinde kat'î ve vâzıhtır.