Mevlid okumak ve okutmak nasıl değerlendirilmelidir?

Sade ve Sadece

Active member
Mevlid okumak ve okutmak nasıl değerlendirilmelidir.

Müslümanlar arasında devam eden güzel âdetlerden birisi de mevliddir. Doğum zamanı ve yeri mânâsına gelen mevlid, Peygamberimizin (a.s.m.) doğum gecesi için kullanılan bir tabirdir. Daha sonraları Peygamberimizin doğum ânını, üstün meziyetlerini anlatan manzumelere mevlid ismi verilmiştir. Peygamberimizin doğduğu Rebiülevvel ayının 12. gecesini vesile ederek doğum gecesi (mevlid) merasimleri tertip etmek Hicretin dördüncü asrından itibaren başlamıştır. Daha sonra bu âdet yaygınlaşarak bütün İslâm ülkelerinde ve bilhassa Osmanlılarla devam etmiştir.

Bugünkü İslâm ülkelerinde çeşitli dillerde okunan mevlidler vardır. Arapça Bâned Sûad, Bürde ve Hemziyye kasideleri birer mevliddir. Türkçede ise yirmiden fazla mevlid manzumeleri yazılmıştır. Fakat bunların içinde en çok tutulan ve okunan, Süleyman Çelebi'nin 1409 yılında yazdığı Vesüetü'n-Necat isimli mevlid kitabıdır.

Bilindiği gibi, mevlid manzumeleri Peygamber Efendimizin (a.s.m.) doğum gecesini ve ânını tasvir etmekte, insanlığa örnek olan yüce ahlâkını ve vasıflarını dile getirmekte, ayrıca "Miraciye" manzumeleri de Miraç mucizesini anlatmaktadır.

Önceleri yalnız Peygamberimizin doğum gününde okunan ve tertip edilen mevlid merasimleri, daha sonra bütün mübarek gecelerde tekrarlanmış, bilhassa memle ketimizde daha da yaygınlaşarak ölüm, hastalık ve daha birçok vesilelerle okutula gelmiştir.

Mevlid, Peygamberimizden üç-dört asır sonra icad edilen İslâmî bir âdet olmakla birlikte bid'atın "hasene" (güzel) kısmına girmektedir. Muhaddis ve fakih İbni Hacer Hazretleri, mevlid merasiminin meşruiyeti hakkında şu hadis-i şerifi zikretmektedir.

İbni Abbas'ın rivayetine göre, Peygamberimiz (a.s.m.) Medine'ye hicret ettiklerinde Aşure günü Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudiler şöyle cevap verirler:

"Bu çok büyük bir gündür. Bugünde, Allah, Musa ile kavmini kurtardı da Firavun ile kavmini (suda) gark etti. Musa da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz."

Bunun üzerine Peygamberimiz (a.s.m.), "Öyleyse biz Musa'ya sizden daha yakın ve daha evlâyız" buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu ve tutulmasını da tavsiye etti.” (1)
İbni Hacer bundan sonra şöyle demektedir: "Bundan anlaşılıyor ki, böyle bir günde mevlid gecesinde Allah'a şükretmek tam yerindedir. Fakat Mevlid 176 * MESELELER VE ÇÖZÜMLERi
merasiminin Peygamberimizin doğum gecesine denk gelmesi için dikkat etmek gerekir."(2)

Bununla birlikte bazı İslâm âlimleri mevlid merasimi tertip etmeye karşı çıkmış, mânâsız bir iş olduğu görüşüne varmışlardır. Devrimizin büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Hazretleri, mevlidi ve okunmasını hoş karşılamakta, Müslümanlar arasında yaygın olan bu âdetin devamını arzu etmektedir.

Miraciye kısmında yer alan "Ben sana âşık olmuşum" mısraının Cenab-ı Hakkın kudsiyetine uygun olmadığı gerekçesiyle te'vil ederek "Ben senden razı olmuşum" şeklinde tashih eden Bediüzzaman, geniş bir izah vermekte, "şu tabir bir mirsad-ı tefekkürdür (tefekkür dürbünü)" dedikten sonra mevlid yazarı Süleyman Çelebi'yi de "Madem Süleyman Efendinin Mevlid'i rağbet-i ammeye (halkın rağbetine) mazhariyet delaletiyle, o zat ehl-i velayettir ve ehl-i hakikattir" sözleriyle methetmektedir.

Bediüzzaman, mevlidin okunması hakkında da şöyle demektedir:
"Mevlid-i Nebevî ile miraciyenin okunması gayet nâfi (faydalı) ve güzel âdettir ve müstahsen (iyi görülen) bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin (İslâmın sosyal hayatının) gayet lâtif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir (sohbete sebeptir). Belki hakaik-i imaniyetin ihtarı (hatırlatılması) için, en hoş ve şirin bir derstir. Belki imanın envarını (nurlarını) ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebeviyi göstermeye ve tahrike en müheyyiç (heyecan uyandıran) ve müessir bir vasıtadır."

Bu ifadelerinden sonra da mevlid âdetinin devamı için dua etmektedir: "Cenab-ı Hak bu âdeti ebede kadar devam ettirsin ve Süleyman Efendi gibi mevlid yazanlara Cenab-ı Hak rahmet etsin, yerlerini Cennetü'l-Firdevs yapsın, âmin.” (3)

Mevlidin sayılan bu güzel tarafları ve dinleyenlere bazı manevî duyguları hatırlatması yanında, birtakım yerlerde mevlid okunduğu sırada bazı sünnetlerin ihmal edilmekte ve bazı bid'atler işlenmektedir. Meselâ, mübarek gecelerde yalnız mevlid okuyup dinlemekle, Kur'ân okumak, kaza namazları kılmak ve istiğfarda bulunmak gibi bazı güzel ibadetler ihmal edilmektedir. Yine ölünün arkasından yapılması sünnet olan dua ve istiğfarda bulunmak, sadaka vermek, Kur'ân okumak, kul ve ibadet borçlarını ödemek gibi âdetler terk edilmektedir. Bazı bölgelerde mevlid okutan kişi, bilmediğinden, bununla Allah'a olan kulluk borcunu ödediği düşüncesine kapılmaktadır. Yine bu güzel âdeti kendisine bir geçim vasıtası yapan kimseler, düzenlenen mevlid cemiyetlerinde dine aykırı bazı davranışlara göz yummaktadırlar. Bundan dolayı bu nevi hatalara düşmemek lâzımdır.

Mevlid okuyan kimselerin ücret alması hususuna gelince; mevlid esnasında Kur'ân okunmakta, salâvat ve tekbir getirilmekte ve dua yapılmaktadır. Âlimlerimiz, zaruretten dolayı ücretle Kur'ân öğretmeye cevaz verirken, Kur'ân okumanın ve dua etmenin karşılığında ücret almanın caiz olmadığını beyan etmektedirler. Hatta İbni Âbidin Şifaü'l-Alil isimli kitabında "Bir menfaat karşılığında Kur'ân okuyan menedilir, alan da, veren de günaha girer" demektedir.

Her Müslüman kendisi ve vefat eden yakınları için değişik şekilde hayır yapabilir. İllâ bir ücret vererek mevlid ve Kur'ân okutması gerekmez. Fakat istenmediği halde mevlid okuyan kimselere bir ücret verildiği takdirde de, bu hediyeyi okunan şeylerin karşılığı ve bedeli olarak telâkki etmemek gerekir.

Bütün bunlarla birlikte ihlâs sırrına en uygun olanı, İlâhî ücreti daha üstün tutmaktır.

1- Müslim, Siyam: 127.

2- el-Hâvî Fil-Fetevâ, 1:190.

3- Bu bilgiler için bkz. Mektubat, s. 281-285.

Mehmed Paksu
 
Üst