Mevsimlik bir değerlendirmeyi takdirlerinize takdim ediyorum!
Çok önemli bulduğum bu konuyu bir daha düşünmeye ne dersiniz?
Düşünelim diyorsanız buyurun birlikte inceleyelim sıcak yaz şartlarının ağır etkilerini ve bulmamız gereken korunma tedbirlerini.
Bilindiği üzere geçmişte sokak bozulmamış, toplum hayatında kötülükler kol gezer hale gelmemişti. O yüzden o günkü insanlardaki dindarlık ahiretini kurtarma gayretinden başka bir mânâya gelmiyordu.
İnsanlar sadece ahiretini kurtarmak için dindarlaşıyor, mazbut olma gereği duyuyorlardı.
Ya bugün?..
Bugün de öyle mi?
Hayır, bugün durum farklı.
İnsanlar ahiretlerini kurtarmak niyetinden önce dünyalarını da kurtarmak için dindarlaşıyorlar, dindarlıktan faydalanıp kol gezen kötülüklerden kendilerini, aile, çoluk çocuklarını korumaya çalışıyorlar.
İsterseniz bakın toplum hayatına. Her geçen gün salgınlaşan kötülüklerden, bağımlılık ve ahlâkî yozlaşmadan kendilerini en çok koruyanlar dindar olanlardır. Dinine bağlı kalanlardır. Çünkü dinin, insanı kötülüklere iten zaaflar hakkında yasaklayıcı hükümleri vardır.
Bu hükümlere uyan dindarlar sadece ahiretlerini kurtarmakla kalmıyor, dünyalarını da kurtarıyor, gittikçe yaygınlaşan bağımlılıklardan kendilerini, aile ve çocuklarını da muhafaza ediyorlar. İsra Sûresi'ndeki (32.) ayetin koruyucu ikazına bakın:
"Zina yapmayın!" demiyor da "Zinaya yaklaşmayın!" diyor. Çünkü asıl mesele yaklaşmamaktadır. Yaklaşmazsanız kurtulmanız kolay olur. Yaklaştıktan sonraki tahriklere dayanmanız zorlaşır, ateşe yaklaşanın isabet alması gibi bir tehlike belirir.
Onun için kötülüklere vesile olabilecek, davetçilik mânâsına gelebilecek tahrikçi ve teşvikçi görüntüleri de yasaklayan din, müstehcene bakılmasını da caiz görmüyor, müstehcen dolaşılmasını da... Hatta bu bakma konusunda bir diğer ayetin emri de bir başka koruyucu özellik arz ediyor, bir de ona bakın lütfen:
- İnanmış erkek ve kadınlar gözlerini harama bakmaktan kapasınlar! (Nur, 29-30) Gözleri kapamak mümkün mü? Hayır. Ya niçin 'kapasınlar' diyor?
- Öylesine gözlerini harama bakmaktan, müstehcene nazar etmekten korusunlar ki, sanki gözleri kapalıymış gibi hayallerini bile tertemiz, pırıl pırıl tutsunlar, zihinlerini kirlenmekten korusunlar, mesajını veriyor. Nitekim İmam-ı Şibli, bu ayeti tefsir ederken:
- Sadece kafa gözlerini kapamakla kalmasınlar, kalp gözlerini de kapalı tutsunlar, hayallerine almasınlar haramları, müstehcenleri... diyor, hayali dahi tertemiz tutmak istiyor...
Gözle bakış konusunda neden bu kadar ısrarlı ikaz ediliyor inanmış insanlar?
Çünkü bütün günahlar, ahlakî bozulmalar, gözle bakışla başlar, bakışın ısrarıyla gelişir, sonra fiilî günaha dönüşür. Üstelik gözler baktıklarının resimlerini de çeker, hayal hanesine depo eder. Nereye gitse, nerede olsa artık çektiği bu resimler hayal âleminde gözlerinin önündedir. Öğrenciyse dersine tam çalışamaz, işçi ise mesleğine tam yönelemez, fikir adamıysa zihnini toparlayamaz, derken her konuda gerileme, düşüş başlar bakışlarını korumayanlarda.
İşte bu duruma düşmemek için din yasaklar koyar, mensuplarını böylesine gerilemelere maruz kalmaktan kurtarır. Belki de bunlardan dolayı söylemiş Bediüzzaman Hazretleri, kitaplık çaptaki şu meşhur sözünü:
- Dünyasını kurtarmak isteyen dinine sarılsın. Ahiretini kurtarmak isteyen dinine sarılsın. Her ikisini de kurtarmak isteyen dinine sarılsın.
Ne dersiniz bu mevsimlik korunma meselesi bir numaralı meselemiz olmalı mı?
Zaman
Çok önemli bulduğum bu konuyu bir daha düşünmeye ne dersiniz?
Düşünelim diyorsanız buyurun birlikte inceleyelim sıcak yaz şartlarının ağır etkilerini ve bulmamız gereken korunma tedbirlerini.
Bilindiği üzere geçmişte sokak bozulmamış, toplum hayatında kötülükler kol gezer hale gelmemişti. O yüzden o günkü insanlardaki dindarlık ahiretini kurtarma gayretinden başka bir mânâya gelmiyordu.
İnsanlar sadece ahiretini kurtarmak için dindarlaşıyor, mazbut olma gereği duyuyorlardı.
Ya bugün?..
Bugün de öyle mi?
Hayır, bugün durum farklı.
İnsanlar ahiretlerini kurtarmak niyetinden önce dünyalarını da kurtarmak için dindarlaşıyorlar, dindarlıktan faydalanıp kol gezen kötülüklerden kendilerini, aile, çoluk çocuklarını korumaya çalışıyorlar.
İsterseniz bakın toplum hayatına. Her geçen gün salgınlaşan kötülüklerden, bağımlılık ve ahlâkî yozlaşmadan kendilerini en çok koruyanlar dindar olanlardır. Dinine bağlı kalanlardır. Çünkü dinin, insanı kötülüklere iten zaaflar hakkında yasaklayıcı hükümleri vardır.
Bu hükümlere uyan dindarlar sadece ahiretlerini kurtarmakla kalmıyor, dünyalarını da kurtarıyor, gittikçe yaygınlaşan bağımlılıklardan kendilerini, aile ve çocuklarını da muhafaza ediyorlar. İsra Sûresi'ndeki (32.) ayetin koruyucu ikazına bakın:
"Zina yapmayın!" demiyor da "Zinaya yaklaşmayın!" diyor. Çünkü asıl mesele yaklaşmamaktadır. Yaklaşmazsanız kurtulmanız kolay olur. Yaklaştıktan sonraki tahriklere dayanmanız zorlaşır, ateşe yaklaşanın isabet alması gibi bir tehlike belirir.
Onun için kötülüklere vesile olabilecek, davetçilik mânâsına gelebilecek tahrikçi ve teşvikçi görüntüleri de yasaklayan din, müstehcene bakılmasını da caiz görmüyor, müstehcen dolaşılmasını da... Hatta bu bakma konusunda bir diğer ayetin emri de bir başka koruyucu özellik arz ediyor, bir de ona bakın lütfen:
- İnanmış erkek ve kadınlar gözlerini harama bakmaktan kapasınlar! (Nur, 29-30) Gözleri kapamak mümkün mü? Hayır. Ya niçin 'kapasınlar' diyor?
- Öylesine gözlerini harama bakmaktan, müstehcene nazar etmekten korusunlar ki, sanki gözleri kapalıymış gibi hayallerini bile tertemiz, pırıl pırıl tutsunlar, zihinlerini kirlenmekten korusunlar, mesajını veriyor. Nitekim İmam-ı Şibli, bu ayeti tefsir ederken:
- Sadece kafa gözlerini kapamakla kalmasınlar, kalp gözlerini de kapalı tutsunlar, hayallerine almasınlar haramları, müstehcenleri... diyor, hayali dahi tertemiz tutmak istiyor...
Gözle bakış konusunda neden bu kadar ısrarlı ikaz ediliyor inanmış insanlar?
Çünkü bütün günahlar, ahlakî bozulmalar, gözle bakışla başlar, bakışın ısrarıyla gelişir, sonra fiilî günaha dönüşür. Üstelik gözler baktıklarının resimlerini de çeker, hayal hanesine depo eder. Nereye gitse, nerede olsa artık çektiği bu resimler hayal âleminde gözlerinin önündedir. Öğrenciyse dersine tam çalışamaz, işçi ise mesleğine tam yönelemez, fikir adamıysa zihnini toparlayamaz, derken her konuda gerileme, düşüş başlar bakışlarını korumayanlarda.
İşte bu duruma düşmemek için din yasaklar koyar, mensuplarını böylesine gerilemelere maruz kalmaktan kurtarır. Belki de bunlardan dolayı söylemiş Bediüzzaman Hazretleri, kitaplık çaptaki şu meşhur sözünü:
- Dünyasını kurtarmak isteyen dinine sarılsın. Ahiretini kurtarmak isteyen dinine sarılsın. Her ikisini de kurtarmak isteyen dinine sarılsın.
Ne dersiniz bu mevsimlik korunma meselesi bir numaralı meselemiz olmalı mı?
Zaman