Minarenin başinda

mihrimah

Well-known member
3748.jpg



27.05.1995’ te, Simav Fatih Vakfı’nda ders bitmiş sıra hatıra anlatmaya gelmişti. Konuşan Şerafeddin Kartal Ağabeydi. Değerli ağabeyimiz, Risale-i Nur’u tanımanın bir nasip meselesi olduğunu belirttikten sonra, eserleri başkalarına tanıtmak için gayret gösterilmesini istedi. İlginç bir hadiseyi misal olarak anlattı:


Afyon’da Sait Sulak adındaki nur talebesi, adamın birini ısrarla derslere götürmek istiyormuş. Amacı Risale-i Nurları tanıtmakmış. Fakat adam bunu bir türlü kabul etmiyormuş. Her defasında bir bahane bularak kaçıyormuş. Sait Ağabey adamın evine gitmiş. Yenge, evde olmadığını, “Kâbe Camisi’nin” boyasını yaptığını söylemiş. Doğruca camiye giden Said Ağabey adamı camide bulamamış. Fakat duvardaki boya yeni yapıldığı için, boya kovası ve fırçası da orada olduğu için adamı aramaya başlamış. Adam ise Said Ağabey’in geldiğini uzaktan görmüş, “Bu adam, gene beni bir yerlere çağıracak, reddetmesi de zor oluyor” diyerek gözden kaybolmuş.


Caminin avlusuna ve tuvaletlere bakan ağabey, adamı bulamayınca. “Şu minareye de bir bakayım” diyerek minareye çıkmaya başlamış. Biraz çıkmış, fakat adamı bulamamış. Taa şerefeye çıkmış, adamı gene bulamamış. Tam inecekken şerefeyi şöyle bir dolanayım demiş. Dolaşırken bir de ne görsün adam orada bir yerde küçülerek oturuyor. Sait Ağabey içinden: “Vayy sen misin böyle kaçan?”demiş ve şerefenin iniş kapısının yanındaki taşın üstüne oturmuş, böylece inişi kapatmış. Cebinden Gençlik Rehberi’ni çıkararak “Tam yeridir” demiş ve okumaya başlamış. Gençliğin gittiğini, geride elem ve günahlar bıraktığını anlatan yerler okudukça adamın içinde bir muhabbet doğmuş, severek dinlemiş. Bir buçuk iki saat okuduktan sonra inmişler.


Adam artık sohbetleri hiç kaçırmayan ve Risale-i Nur’u devamlı okuyan birisi olmuş.


İbrahim Köse
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst