Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Muhakemat
Muhakemat 7. Ders - İsrailiyatın, Din Süsüyle İslama Karışması
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 413648" data-attributes="member: 27"><p>[NOT]<span style="font-family: 'verdana'">Kellâ, sümme kellâ! Zira Kitab-ı Mu’cizü’l-Beyânın misdakı, i’câzıdır. Müfessiri eczasıdır. Mânâsı içindedir. Sadefi de dürrdür, meder değildir.[/NOT] </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Kur'anın tasdiki mucizevi oluşundadır. Manası içindedir. Felsefenin izahına ve tasdikine muhtaç değildir. </span>Sadece bir ayetinin bile benzerinin yapılamayışı Onun tasdiki için yeterli sebebtir.</p><p></p><p>[TAVSIYE]Eğer muaraza mümkün olsaydı, herhalde teşebbüs edilecekti. Çünkü muarazaya ihtiyaç şedit idi. Zira dinleri, malları, canları, iyalleri tehlikeye düşüyor; muaraza edilseydi kurtulurlardı. Eğer muaraza mümkün olsaydı, herhalde muaraza edecektiler. Eğer muaraza edilseydi, muaraza taraftarları kâfirler, münafıklar çok, hem pek çok olduğundan, herhalde muarazaya taraftar çıkıp iltizam ederek herkese neşredeceklerdi. (Nasıl ki, İslâmiyetin aleyhinde herşeyi neşretmişler.) Eğer neşretseydiler ve muaraza olsaydı, herhalde tarihlere, kitaplara şâşaalı bir surette geçecekti. İşte, meydanda bütün tarihler, kitaplar; hiçbirisinde, Müseylime-i Kezzâbın birkaç fıkrasından başka yoktur. Halbuki, Kur’ân-ı Hakîm, yirmi üç sene mütemadiyen damarlara dokunduracak ve inadı tahrik edecek bir tarzda meydan okudu. Ve derdi ki:</p><p></p><p>“Şu Kur’ân’ın, Muhammedü’l-Emin gibi bir ümmîden nazîrini yapınız ve gösteriniz.</p><p></p><p>“Haydi, bunu yapamıyorsunuz; o zât ümmî olmasın, gayet âlim ve kâtip olsun.</p><p></p><p>“Haydi, bunu da getiremiyorsunuz; birtek zât olmasın. Bütün âlimleriniz, beliğleriniz toplansın, birbirine yardım etsin. Hattâ güvendiğiniz âliheleriniz size yardım etsin.</p><p></p><p>“Haydi, bununla da yapamayacaksınız. Eskiden yazılmış beliğ eserlerden de istifade edip, hattâ gelecekleri de yardıma çağırıp Kur’ân’ın nazîrini gösteriniz, yapınız.</p><p></p><p>“Haydi, bunu da yapamıyorsunuz. Kur’ân’ın mecmuuna olmasın da, yalnız on sûresinin nazîrini getiriniz.</p><p></p><p>“Haydi, on sûresine mukàbil, hakikî, doğru olarak bir nazîre getiremiyorsunuz. Haydi, hikâyelerden, asılsız kıssalardan terkip ediniz, yalnız nazmına ve belâğatine nazîre olsun getiriniz.</p><p></p><p>“Haydi, bunu da yapamıyorsunuz; birtek sûresinin nazîrini getiriniz.</p><p></p><p>“Haydi, sûre uzun olmasın; kısa bir sûre olsun, nazîrini getiriniz. Yoksa din, can, mal, iyalleriniz, dünyada da, âhirette de tehlikeye düşecektir.”</p><p></p><p>İşte, sekiz tabakada ilzam suretinde, Kur’ân-ı Hakîm yirmi üç senede değil, belki bin üç yüz senede bütün ins ve cinne karşı bu meydanı okumuş ve okuyor. Halbuki, evvelki zamanda o kâfirler can, mal ve iyâlini tehlikeye atıp en dehşetli yol olan harp yolunu ihtiyar ederek, en kolay ve en kısa olan muaraza yolunu terk ettiler. Demek muaraza yolu mümkün değildi. </p><p></p><p>İşte, hiçbir âkıl, hususan o zamanda Ceziretü’l-Arabdaki adamlar, hususan Kureyşîler gibi zeki adamlar, birtek edipleri Kur’ân’ın birtek sûresine nazîre yapıp Kur’ân’ın hücumundan kurtulmasını temin ederek, kısa ve kolay yolu terk edip can, mal, iyâlini tehlikeye atıp, en müşkülâtlı yola sülûk eder mi?</p><p></p><p>Elhasıl, meşhur Câhız’ın dediği gibi, “Muaraza-i bilhuruf mümkün olmadı, muharebe-i bissüyufa mecbur oldular.”</p><p></p><p></p><p><strong>Mektubat</strong>[/TAVSIYE]</p><p></p><p>[NOT]<span style="font-family: 'verdana'">Faraza, bu mutabakatı izhar etmekten maksat, o şahid-i sadıkın tezkiyesi için olsa da, yine abestir. Zira Kur’ân-ı Mübîn, ona mekalid-i inkıyadı teslim eden öyle akıl ve naklin tezkiyelerinden pek yüksek ve ganîdir. Çünkü o, onları tezkiye etmezse, şehadetleri mesmû olamaz. Evet, Süreyya’yı serâda değil, semada aramak gerektir. Kur’ân’ın mâanîsini de esdafında ara. Yoksa, karma karışık olan senin cebinden arama; zira bulamıyorsun. Bulsan da, sikke-i belâgat olmadığından, Kur’ân kabul etmez.</span>[/NOT]</p><p></p><p></p><p>Kur'anın ayetlerinin doğruluğunu felsefe ile açıklamak iyi niyetle dahi olsa hatadır. Çünkü Kur'an-ı Kerim İsrailiyyat ve hikmet (felsefe) in menkıbe ve ilimleri ile tezkiye edilmekten çok yüksektir. Yani Kur'anı İsrailiyat ve felsefeye tabi kılmak doğru değildir. Felsefe ve İsrailiyyat Kur'anın tasdikine muhtaçtır, Kur'an onların değil. Kur'an onları tasdik etmezse, onların aklen ya da naklen söyledikleri muteber değildir. Onun için nasıl Süreyya yerde değil semada ise, Kur'anın manaları da yerdekilerin tasdikine muhtaç değildir. Onun manasını da semavi kaynaklarda aramak gerektir. Aksi takdirde mana diye iddia edilen şey, Kur'an onu tasdik etmediğinden kayda değer değildir..</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 413648, member: 27"] [NOT][FONT=verdana]Kellâ, sümme kellâ! Zira Kitab-ı Mu’cizü’l-Beyânın misdakı, i’câzıdır. Müfessiri eczasıdır. Mânâsı içindedir. Sadefi de dürrdür, meder değildir.[/NOT] Kur'anın tasdiki mucizevi oluşundadır. Manası içindedir. Felsefenin izahına ve tasdikine muhtaç değildir. [/FONT]Sadece bir ayetinin bile benzerinin yapılamayışı Onun tasdiki için yeterli sebebtir. [TAVSIYE]Eğer muaraza mümkün olsaydı, herhalde teşebbüs edilecekti. Çünkü muarazaya ihtiyaç şedit idi. Zira dinleri, malları, canları, iyalleri tehlikeye düşüyor; muaraza edilseydi kurtulurlardı. Eğer muaraza mümkün olsaydı, herhalde muaraza edecektiler. Eğer muaraza edilseydi, muaraza taraftarları kâfirler, münafıklar çok, hem pek çok olduğundan, herhalde muarazaya taraftar çıkıp iltizam ederek herkese neşredeceklerdi. (Nasıl ki, İslâmiyetin aleyhinde herşeyi neşretmişler.) Eğer neşretseydiler ve muaraza olsaydı, herhalde tarihlere, kitaplara şâşaalı bir surette geçecekti. İşte, meydanda bütün tarihler, kitaplar; hiçbirisinde, Müseylime-i Kezzâbın birkaç fıkrasından başka yoktur. Halbuki, Kur’ân-ı Hakîm, yirmi üç sene mütemadiyen damarlara dokunduracak ve inadı tahrik edecek bir tarzda meydan okudu. Ve derdi ki: “Şu Kur’ân’ın, Muhammedü’l-Emin gibi bir ümmîden nazîrini yapınız ve gösteriniz. “Haydi, bunu yapamıyorsunuz; o zât ümmî olmasın, gayet âlim ve kâtip olsun. “Haydi, bunu da getiremiyorsunuz; birtek zât olmasın. Bütün âlimleriniz, beliğleriniz toplansın, birbirine yardım etsin. Hattâ güvendiğiniz âliheleriniz size yardım etsin. “Haydi, bununla da yapamayacaksınız. Eskiden yazılmış beliğ eserlerden de istifade edip, hattâ gelecekleri de yardıma çağırıp Kur’ân’ın nazîrini gösteriniz, yapınız. “Haydi, bunu da yapamıyorsunuz. Kur’ân’ın mecmuuna olmasın da, yalnız on sûresinin nazîrini getiriniz. “Haydi, on sûresine mukàbil, hakikî, doğru olarak bir nazîre getiremiyorsunuz. Haydi, hikâyelerden, asılsız kıssalardan terkip ediniz, yalnız nazmına ve belâğatine nazîre olsun getiriniz. “Haydi, bunu da yapamıyorsunuz; birtek sûresinin nazîrini getiriniz. “Haydi, sûre uzun olmasın; kısa bir sûre olsun, nazîrini getiriniz. Yoksa din, can, mal, iyalleriniz, dünyada da, âhirette de tehlikeye düşecektir.” İşte, sekiz tabakada ilzam suretinde, Kur’ân-ı Hakîm yirmi üç senede değil, belki bin üç yüz senede bütün ins ve cinne karşı bu meydanı okumuş ve okuyor. Halbuki, evvelki zamanda o kâfirler can, mal ve iyâlini tehlikeye atıp en dehşetli yol olan harp yolunu ihtiyar ederek, en kolay ve en kısa olan muaraza yolunu terk ettiler. Demek muaraza yolu mümkün değildi. İşte, hiçbir âkıl, hususan o zamanda Ceziretü’l-Arabdaki adamlar, hususan Kureyşîler gibi zeki adamlar, birtek edipleri Kur’ân’ın birtek sûresine nazîre yapıp Kur’ân’ın hücumundan kurtulmasını temin ederek, kısa ve kolay yolu terk edip can, mal, iyâlini tehlikeye atıp, en müşkülâtlı yola sülûk eder mi? Elhasıl, meşhur Câhız’ın dediği gibi, “Muaraza-i bilhuruf mümkün olmadı, muharebe-i bissüyufa mecbur oldular.” [B]Mektubat[/B][/TAVSIYE] [NOT][FONT=verdana]Faraza, bu mutabakatı izhar etmekten maksat, o şahid-i sadıkın tezkiyesi için olsa da, yine abestir. Zira Kur’ân-ı Mübîn, ona mekalid-i inkıyadı teslim eden öyle akıl ve naklin tezkiyelerinden pek yüksek ve ganîdir. Çünkü o, onları tezkiye etmezse, şehadetleri mesmû olamaz. Evet, Süreyya’yı serâda değil, semada aramak gerektir. Kur’ân’ın mâanîsini de esdafında ara. Yoksa, karma karışık olan senin cebinden arama; zira bulamıyorsun. Bulsan da, sikke-i belâgat olmadığından, Kur’ân kabul etmez.[/FONT][/NOT] Kur'anın ayetlerinin doğruluğunu felsefe ile açıklamak iyi niyetle dahi olsa hatadır. Çünkü Kur'an-ı Kerim İsrailiyyat ve hikmet (felsefe) in menkıbe ve ilimleri ile tezkiye edilmekten çok yüksektir. Yani Kur'anı İsrailiyat ve felsefeye tabi kılmak doğru değildir. Felsefe ve İsrailiyyat Kur'anın tasdikine muhtaçtır, Kur'an onların değil. Kur'an onları tasdik etmezse, onların aklen ya da naklen söyledikleri muteber değildir. Onun için nasıl Süreyya yerde değil semada ise, Kur'anın manaları da yerdekilerin tasdikine muhtaç değildir. Onun manasını da semavi kaynaklarda aramak gerektir. Aksi takdirde mana diye iddia edilen şey, Kur'an onu tasdik etmediğinden kayda değer değildir.. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Muhakemat
Muhakemat 7. Ders - İsrailiyatın, Din Süsüyle İslama Karışması
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst