Kýrýk Testi
Well-known member
İbn-i Arabî adı ve “Şeyhü’l-Ekber” (En Büyük şeyh) lakabıyla tanınan Muhyiddîn-i Arabî, Vahdet-i Vücûd nazariyesine nihâî mertebede bağlı olan, şöhreti tüm İslâm âlemine ve Avrupa’ya yayılan en büyük sûfîlerden biridir. 1105 yılında Endülüs’ün Mursiya şehrinde doğdu. Soyu, cömertliğiyle meşhur Tayy kabilesine dayanır. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Anadolu’yu dolaştı. Ömrünün sonlarında Şam’a yerleşti ve birçok eser telif etti. En büyük eseri olan Fütühât-ı Mekkiye’de tasavvufa dair görüşlerini açıkladı. Fusûsü’l-Hikem adlı eserinde ise Hz. Âdem’den Hâtemü’l-Enbiyâ’ya kadar yirmi sekiz peygamberin derecelerine göre temsil ettikleri hakikatleri hikmetler şeklinde anlattı.
1240’ta vefat eden Muhyiddîn-i Arabî’nin türbesini Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi dönüşünde tamir ettirmiş ve Osmanlı ulemâsından Kemalpaşazâde’nin fetvasını türbenin duvarına astırmıştır. Bu fetvada onun büyük bir sufî ve âlim olduğu, fikirlerinin mânâsını anlayamayanların onun aleyhinde menfî hüküm vermelerinin yanlış olduğu beyan edilmektedir.
Eserlerinde şeriatin zahirîne zıt ifadeler bulunduğu iddiasıyla birçok âlim tarafından tenkid edilmiştir. Risale-i Nur’da Üstad Bediüzzaman kendisinin bazı hatalarını izah eder. Ancak şahsiyeti hakkında da övgüyle bahseder.
1240’ta vefat eden Muhyiddîn-i Arabî’nin türbesini Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi dönüşünde tamir ettirmiş ve Osmanlı ulemâsından Kemalpaşazâde’nin fetvasını türbenin duvarına astırmıştır. Bu fetvada onun büyük bir sufî ve âlim olduğu, fikirlerinin mânâsını anlayamayanların onun aleyhinde menfî hüküm vermelerinin yanlış olduğu beyan edilmektedir.
Eserlerinde şeriatin zahirîne zıt ifadeler bulunduğu iddiasıyla birçok âlim tarafından tenkid edilmiştir. Risale-i Nur’da Üstad Bediüzzaman kendisinin bazı hatalarını izah eder. Ancak şahsiyeti hakkında da övgüyle bahseder.