MÜMINLER ÖZELDIR, MÜMIN OLDUGU SÜRECE
Insan fitrat olarak, Islam dinini yasamaya uygun yaratilmistir. Zaten insan, Islam fitrati üzerinde dünyaya geldigine göre (Rum suresi /30 da belirtildigi gibi), bundan sonraki süreçte de Islam olmalidir. Iste bu öz fitratin devamliligini saglamak için Yüce Allah, kitap ve Resuller gönderiyor. Insanoglu dünya hayatinin içerdikleri ile dikkatini dagitmasin; dogru yoldan sapmasin, geçici isler ile vaktini bitirmesin diye, hikmetli kitap ve elçileri ile uyariyor.
Demek ki, Yüce Allah, insanin temiz ve öz halini korumak için Kur'an'in hükümlerini emanet ediyor. Peki, insan Kur'an emanetini kaldirmaya müsait mi?
Ahzap suresi / 72: "Biz emaneti, göklere ve daglara sunduk. Onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korktular, endiseye düstüler. Onu insan yüklendi. Insan, cidden çok zalim ve çok cahildir."
Bu ayeti Kerime, beni hep düsündürmüstür. Buradaki netligi iyi anlamak gerekir. Yillar sonra bu ayeti idrak ettim. Bunu sizlerle paylasmak istiyorum.
Ayeti Kerimede anlatilan emanet, Kur'an'dir. Gökler, yer ve daglar bu emaneti kaldiramiyor. Çünkü emanet büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Onu anlamak, yasamak ve o emanetin sahibine karsi sorumlulugu yerine getirmek. Hepsi agir bir ödev. Ama insan bu agir görevin altindan kalkabilecek potansiyelde yaratilmistir. Insan disinda kime halifelik unvani veriliyor? Elbette hiç kimseye!(Bakara suresi /30)yer ve gökler bu lütuf ile sifatlanmamis. O halde insan, gökler ve daglar arasinda Kur'an emanetini hakkiyla kaldirabilecek potansiyeli olan tek varliktir. Eger isterse!
Insanin yaradilisi, harika ve büyük bir mucize! Akil denen emanet, gönül denen emanet, ne verimli kaynaklar! Örnegin, düsünce gücünüzü düsünün. Hangi varlikta bu nimet var? Veya gönül hazinenizi düsünün. Örnegin, ne kadar severseniz, bir o kadar sevginiz çogalir. Normalde kural olarak, kullanilan sey tükenir. Oysa insan fitratinda her bahsedilen nimet kullandikça çogaliyor. Tüm duygularimiz böyledir. Insan kaynaklari kullandikça artiyor. Insan çok zengin bir âlemdir. Yetenekleri ve kendine özgü üretim gücü de cabasi...
Insani anlatmaya kalkissak, yeni bir kitap yazmamiz gerekir. Asil konu su ki, insan bildigimiz âlemler içerisinde, önündeki tüm engellere ve seytan ile adamlarina ragmen, Kur'an emanetini kaldirabilecek bir varliktir. Simdi bir soru daha kafamizi karistirabilir. O halde insanin bu durumu nedir? Yani neden cahil ve zalim bir duruma düsmüstür?
Çünkü bu emanetin sahibine karsi sorumlulugunu unutmustur! Unuttugu için de emanetin kiymetini bilmemistir. Kur'an'i Kerim'in bir ismi de zikir'dir. Zikir, mana itibariyle hatirlamak demektir. Insan zikrini, yani hatirlamasi gerekeni unutmustur.
Zikir, insanin iradesinde bulunan bir seyi sürekli gündeme ( ön plana) getirilmesidir. Hatirda olanin sik, sik açiga çikarilmasidir. Hatirda olanin hatirlanmasidir! O halde Kur'an araciligi ile emanetin sahibi olan yüce Allah'in iradesini sik, sik anmamiz gerekmektedir. Böylece Yüce Allah'a olan sorumlulugumuzu biliriz. Eger emaneti korursak, göklerden, yerden ve daglardan farkli olan konumumuz ortaya çikacaktir.
Simdi, kendi kendimize soralim. Acaba insan bu emaneti kaldirabilir mi? Elbette ki, evet! Çünkü bizim bir benzerimiz olan insanlar kaldirabildiler. Elbette ki, biz de kaldirabiliriz. Peygamberler, kendilerine verilen halifelik" konumunun geregini çok güzel yerine getirdiler. Ve Allah'u Teala da onlarin bu çabalarindan memnun kaldi. "Onlar peygamberdi!" diyecek olursan; yine bazi müminlerden de Yüce Allah'in hosnut oldugunu biliyoruz. Üstelik o kadar razi oldu ki onlardan, isimleri Kur'an'da yer aldi. Ashab-i Kehf, Hz. Hacer, Hz. Asiye, Hz. Meryem gibi.
Onlar Yüce Allah'tan aldiklari emanetin sorumluluklarini yerine getirdiler. Onlar Allah'in rizasinin tek hedef, rehberlerinin Peygamberler, kitaplarinin vahy, yollarinin Islam oldugundan emin oldular! Onlar ölümden sonra Rab'lerine kavusacaklarina da emin oldular! Tek hidayet yolunun Rab'lerine teslim olmaktan geçtigine de emin oldular. Bu yüzden onlarin adlari "mümin" oldu!
Yüce Allah, tüm insanlarin siradan, müminlerin ise özel olarak kabul eder. Maalesef, insanlarin çogu hedeflerini ve yollarini sasirdilar. Dikkatlerini, Allah'tan baska seylere çevirdiler. Böylece hatirda olmasi gerekeni hatirlamadilar! Allah'in rizasi ve istedikleri yerine, baska hedefler ve onlarin istekleri yer aldi. Dogru yolu sasiran insanlar, konumlarindan çiktiklari gibi, emanetlerine de ihanet ettiler ve Rab'lerinin yanindaki degerlerini kaybettiler!
Fakat konumlarina dikkat eden, her seye ragmen hedef ve yolunu sasirmayan insanlar, bu özel oluslarini korumus oldular. Bu yüzden Allah'in yaninda özel oldular!
Bu hayat imtihan ya! Her insanin hayati boyunca çesitli engeller önüne çikabilir. Zaten engel çikmasaydi, onlar da Melekler gibi hiçbir engel olmaksizin Rab'lerini tesbih ettikleri gibi tesbih ederlerdi. Ama imtihan geregi, insanin dikkatini dagitacak çok sey var! Evi, yurdu, topragi, esi, isi, çocugu, egitimi, gelecegi, hobisi, fobisi... ve zaman.
Özel olmak güzel! Bir de özel olmayi devam ettirmek çok önemli! Mümin olmak bir asama. Mümin olarak devam etmek ise ikinci asama. Eger insan, imtihanin son anina kadar hedef ve yoluna bagli olursa, Allah katinda ebedi olarak özel olur! Aynen; Yakup A.S'in çocuklarina vasiyet ettigi gibi. "Ogullarim, Allah sizin için o dini begenip seçti, baska dinlerden sakinin, yalniz Müslümanlar olarak can verin." Bakara- 132
Bunun için emanete kuvvetli ve sürekli sarilarak bu özel konumumuzu devam ettirebilmeliyiz. Böylece emanet bizi hep zinde ve uyanik tutacak. Bizi Rabbimize yakin tutacak tek vasitamiz. Hedefimiz belli, yolumuz açik. Düsmanimiz belli, savunma araçlarimiz hazir. Yapmamiz gereken tek sey bizi, Rabbimize yakinlastiracak seylere sarilmamizdir. Emanetimiz olan Kur'an'a ve o emaneti getiren elçiye kuvvetle tutunmak!
Unutma! Müminler özeldir, mümin oldugu sürece!
Insan fitrat olarak, Islam dinini yasamaya uygun yaratilmistir. Zaten insan, Islam fitrati üzerinde dünyaya geldigine göre (Rum suresi /30 da belirtildigi gibi), bundan sonraki süreçte de Islam olmalidir. Iste bu öz fitratin devamliligini saglamak için Yüce Allah, kitap ve Resuller gönderiyor. Insanoglu dünya hayatinin içerdikleri ile dikkatini dagitmasin; dogru yoldan sapmasin, geçici isler ile vaktini bitirmesin diye, hikmetli kitap ve elçileri ile uyariyor.
Demek ki, Yüce Allah, insanin temiz ve öz halini korumak için Kur'an'in hükümlerini emanet ediyor. Peki, insan Kur'an emanetini kaldirmaya müsait mi?
Ahzap suresi / 72: "Biz emaneti, göklere ve daglara sunduk. Onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korktular, endiseye düstüler. Onu insan yüklendi. Insan, cidden çok zalim ve çok cahildir."
Bu ayeti Kerime, beni hep düsündürmüstür. Buradaki netligi iyi anlamak gerekir. Yillar sonra bu ayeti idrak ettim. Bunu sizlerle paylasmak istiyorum.
Ayeti Kerimede anlatilan emanet, Kur'an'dir. Gökler, yer ve daglar bu emaneti kaldiramiyor. Çünkü emanet büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Onu anlamak, yasamak ve o emanetin sahibine karsi sorumlulugu yerine getirmek. Hepsi agir bir ödev. Ama insan bu agir görevin altindan kalkabilecek potansiyelde yaratilmistir. Insan disinda kime halifelik unvani veriliyor? Elbette hiç kimseye!(Bakara suresi /30)yer ve gökler bu lütuf ile sifatlanmamis. O halde insan, gökler ve daglar arasinda Kur'an emanetini hakkiyla kaldirabilecek potansiyeli olan tek varliktir. Eger isterse!
Insanin yaradilisi, harika ve büyük bir mucize! Akil denen emanet, gönül denen emanet, ne verimli kaynaklar! Örnegin, düsünce gücünüzü düsünün. Hangi varlikta bu nimet var? Veya gönül hazinenizi düsünün. Örnegin, ne kadar severseniz, bir o kadar sevginiz çogalir. Normalde kural olarak, kullanilan sey tükenir. Oysa insan fitratinda her bahsedilen nimet kullandikça çogaliyor. Tüm duygularimiz böyledir. Insan kaynaklari kullandikça artiyor. Insan çok zengin bir âlemdir. Yetenekleri ve kendine özgü üretim gücü de cabasi...
Insani anlatmaya kalkissak, yeni bir kitap yazmamiz gerekir. Asil konu su ki, insan bildigimiz âlemler içerisinde, önündeki tüm engellere ve seytan ile adamlarina ragmen, Kur'an emanetini kaldirabilecek bir varliktir. Simdi bir soru daha kafamizi karistirabilir. O halde insanin bu durumu nedir? Yani neden cahil ve zalim bir duruma düsmüstür?
Çünkü bu emanetin sahibine karsi sorumlulugunu unutmustur! Unuttugu için de emanetin kiymetini bilmemistir. Kur'an'i Kerim'in bir ismi de zikir'dir. Zikir, mana itibariyle hatirlamak demektir. Insan zikrini, yani hatirlamasi gerekeni unutmustur.
Zikir, insanin iradesinde bulunan bir seyi sürekli gündeme ( ön plana) getirilmesidir. Hatirda olanin sik, sik açiga çikarilmasidir. Hatirda olanin hatirlanmasidir! O halde Kur'an araciligi ile emanetin sahibi olan yüce Allah'in iradesini sik, sik anmamiz gerekmektedir. Böylece Yüce Allah'a olan sorumlulugumuzu biliriz. Eger emaneti korursak, göklerden, yerden ve daglardan farkli olan konumumuz ortaya çikacaktir.
Simdi, kendi kendimize soralim. Acaba insan bu emaneti kaldirabilir mi? Elbette ki, evet! Çünkü bizim bir benzerimiz olan insanlar kaldirabildiler. Elbette ki, biz de kaldirabiliriz. Peygamberler, kendilerine verilen halifelik" konumunun geregini çok güzel yerine getirdiler. Ve Allah'u Teala da onlarin bu çabalarindan memnun kaldi. "Onlar peygamberdi!" diyecek olursan; yine bazi müminlerden de Yüce Allah'in hosnut oldugunu biliyoruz. Üstelik o kadar razi oldu ki onlardan, isimleri Kur'an'da yer aldi. Ashab-i Kehf, Hz. Hacer, Hz. Asiye, Hz. Meryem gibi.
Onlar Yüce Allah'tan aldiklari emanetin sorumluluklarini yerine getirdiler. Onlar Allah'in rizasinin tek hedef, rehberlerinin Peygamberler, kitaplarinin vahy, yollarinin Islam oldugundan emin oldular! Onlar ölümden sonra Rab'lerine kavusacaklarina da emin oldular! Tek hidayet yolunun Rab'lerine teslim olmaktan geçtigine de emin oldular. Bu yüzden onlarin adlari "mümin" oldu!
Yüce Allah, tüm insanlarin siradan, müminlerin ise özel olarak kabul eder. Maalesef, insanlarin çogu hedeflerini ve yollarini sasirdilar. Dikkatlerini, Allah'tan baska seylere çevirdiler. Böylece hatirda olmasi gerekeni hatirlamadilar! Allah'in rizasi ve istedikleri yerine, baska hedefler ve onlarin istekleri yer aldi. Dogru yolu sasiran insanlar, konumlarindan çiktiklari gibi, emanetlerine de ihanet ettiler ve Rab'lerinin yanindaki degerlerini kaybettiler!
Fakat konumlarina dikkat eden, her seye ragmen hedef ve yolunu sasirmayan insanlar, bu özel oluslarini korumus oldular. Bu yüzden Allah'in yaninda özel oldular!
Bu hayat imtihan ya! Her insanin hayati boyunca çesitli engeller önüne çikabilir. Zaten engel çikmasaydi, onlar da Melekler gibi hiçbir engel olmaksizin Rab'lerini tesbih ettikleri gibi tesbih ederlerdi. Ama imtihan geregi, insanin dikkatini dagitacak çok sey var! Evi, yurdu, topragi, esi, isi, çocugu, egitimi, gelecegi, hobisi, fobisi... ve zaman.
Özel olmak güzel! Bir de özel olmayi devam ettirmek çok önemli! Mümin olmak bir asama. Mümin olarak devam etmek ise ikinci asama. Eger insan, imtihanin son anina kadar hedef ve yoluna bagli olursa, Allah katinda ebedi olarak özel olur! Aynen; Yakup A.S'in çocuklarina vasiyet ettigi gibi. "Ogullarim, Allah sizin için o dini begenip seçti, baska dinlerden sakinin, yalniz Müslümanlar olarak can verin." Bakara- 132
Bunun için emanete kuvvetli ve sürekli sarilarak bu özel konumumuzu devam ettirebilmeliyiz. Böylece emanet bizi hep zinde ve uyanik tutacak. Bizi Rabbimize yakin tutacak tek vasitamiz. Hedefimiz belli, yolumuz açik. Düsmanimiz belli, savunma araçlarimiz hazir. Yapmamiz gereken tek sey bizi, Rabbimize yakinlastiracak seylere sarilmamizdir. Emanetimiz olan Kur'an'a ve o emaneti getiren elçiye kuvvetle tutunmak!
Unutma! Müminler özeldir, mümin oldugu sürece!