Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İmanın Şartları
Allah'a İman
Müsbet İlimcilerin Allah'ın Varlığını İsbat Eden Söz Ve Delilleri..
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="genc_kalem" data-source="post: 169777" data-attributes="member: 15919"><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><strong>A. Gressy Morrıson'un Cevabından Özetler :</strong></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff"><strong><span style="font-size: 12px">Son asırda yetişen tabiat bilginlerinin büyük bir kısmı, maddeciler ve tekâmülcüler gibi tabiat ötesini inkâr etmemekte, bilâkis kâinatta cereyan eden hâdiseleri tetkik esnasında ulaştıkları ilmî gerçekleri, bu âlemi yaratan ilâhî bir kudreti isbata vesile saymaktadırlar.</span></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff"><strong><span style="font-size: 12px">Biz burada önce; New York İlim Akademisi Eski Başkanı A. Gressy Morrison tarafından kaleme alınan ve maddecilerin mezhebini çürüten ilmî makaleden bazı pasajları (aynen veya meâlen) nakledeceğiz.</span></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: #0000ff"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><strong>Morrison diyor ki (1)</strong></span></span></span></span></p><p> </p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">«... Aşağıdaki şu yedi sebep şahsen beni, Allah'ın varlığına inandırmaktadır :</span></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">Birincisi </span>: Hiç değişmeyen o riyazi kanunla isbat edebiliriz ki, âlemimizin plânını yapan ve onu plâna göre meydana getiren büyük bîr kurucu vardır...»</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">«Dünya, mihveri etrafında saatte bin mil yapar. Eğer böyle olmayıp da saatte yüz mil yapacak kadar dönseydi, gündüz ve gece şimdi olduğundan çok daha uzun olacak, öyle olunca da güneş her gün nebat nâmına ne varsa hepsini yakıp kavuracak, uzun geceler de —eğer kalırsa— geri kalanını dondurup mahvedecekti.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Aynı şekilde, hayatımızın maddî kaynağı olan Güneşin dış tabakasında hararet, 12.000 Fahreneittır* Dünyamızın güneşten uzaklığı o şekildedir ki, sönmek bilmeyen bu ateş, bizi tam karar ısıtıyor, o kadar. Eğer güneşin bu harareti yarı yarıya azalacak olsa, soğuktan donardık. Yarısı kadar fazla olsa hepimiz kavrulurduk.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Dünyamızın 23 derece bir meyil ile eğri durması, mevsimleri meydana getirmektedir. Eğer dünyaya böyle bir meyil verilmesey-di, Okyanuslarda yükselen buharlar kuzey ve güneye akın ederler, kıt'aları birer buz parçası yaparlardı.</span></strong></span></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Ay da dünyaya şimdiki mesafede olacağına, meselâ sadece 50.000 mil ötede olsaydı, yeryüzündeki med ve cezirler öyle müthiş olurdu ki, bütün bu kıt'alar günde iki defa su altında kalırdı. Dağlar bile kısa bir zamanda aşına aşına ortadan silinirdi.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Eğer arzın kabuğu 10 kademcik kalın olsaydı, karbondioksitle oksijeni masseder (emer) ve nebat denen şeyden eser kalmazdı. Yahut da dünyanın etrafındaki atmosfer tabakası daha ince olsaydı, hergün bizden uzakta yanıp tutuşan milyonlarca meteor dünyamızın her tarafına çarpar ve her yeri ateşle tutuştururdu.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Bütün bunlardan Ve daha bir sürü misâllerden anlıyoruz ki, dünya üzerinde hayat tesadüfi değildir. Buna milyonda bir bile ihtimal yoktur.»</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">«İkincisi :</span> Hayatın; gayesine ulaşabilmek için, ne yapıp yapıp, var kuvvetiyle imkânlar araştırması da, her şeyi içine alan o ilâhî hikmetin bir tezahürüdür.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Can denen şey nedir? Şimdiye kadar bunu kimse tamamiyle anlayamamıştir. Ne ağırlığı, ne eni, ne boyu var; fakat bir kudret olduğu muhakkaktır...»</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Her ağacın her yaprağına bir şekil eden, her çiçeği boyayan, her kuşa aşk şarkısını nasıl söyliyeceğini, böceklere binbir ses müziği içinde nasıl anlaşacaklarını öğreten, meyvelere, sebzelere tat, güllere, çiçeklere koku veren... Su ile karbondioksitten şeker ve odun yapan, bunu yaparken de mahlûkâtm teneffüs etmesi için oksijeni serbest bırakan kimdir, hangi kuvvettir? Tesadüf mü? Hayır.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">«Âdeta görülemiyecek kadar küçük olan bir protoplâzma damlasını düşünün; şeffaf, pelte gibi, hareket kabiliyeti olan ve güneşten kudret alan bir şey. Bu bir tek hücre, bu şeffaf bulanık damlacık, hayat denen şeyin tohumunu ihtiva etmektedir. Bu tohum, hayâtı, küçük büyük yaşayan her şeye geçirmek kudretindedir. Bu damlacıktaki kudret ve kuvvet, bütün nebat, hayvan ve insanların sahip olduğu kuvvetten daha fazladır. Çünkü bütün hayat ondan çıkmıştır.» Protoplâzmaya bu hayatı veren kim? Tabiat mı? Hayır. Bu, ilâhî bir kuvvetin akıl üstü tecellisi, hikmeti ve ibret dolu eseridir.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">«Üçüncüsü</span> : Hayvanlarda gördüğümüz anlatış, kendilerine yegâne destek olarak «sevk-i tabiî» denilen şeyi bahseden kudretli bir yaratan olduğunda şüphe bırakmıyor.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Yavru Salamon (Saumon) balığı, yıllarca denizde kaldıktan sonra kendi Öz vatanı olan nehre döner» hem de tam doğduğu ırmağın nehre döküldüğü kıyıya!...</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Onu böyle noktası noktasına tam eski yerine getiren şey nedir? Eğer bu balığı alıp da aynı nehre dökülen başka bir ırmağa koyacak olursanız, derhal yanlış bir yolda olduğunu anlıyacak, tekrar gerisin geriye dönerek asıl nehrine çıkacak, sonra nehrin aktığı istikâmetin aksine dönerek doğduğu ırmağa doğru yol alacaktır. Yılan balığının sırrını çözmek ise daha. güç. </span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">İnsanı hayretten hayrete düşüren bu mahlûklar, nesli üretecek hâle geldikleri zaman dünyânın her tarafındaki göl ve nehirlerden, Avrupa'dakiler de binlerce millik Okyanusu aşarak, kopup gelirler. Hepsi de «BERMUDA» yakınlarındaki sonsuz derinliklere gelip, orada yavrular ve ölürler. Sadece, uçsuz bucaksız bir su içinde olduklarından başka bir şey bilmiyorlarmış sanılan mini mini yavrular, gerisin geri yola çıkarlar. Sonunda da, sâdece, kendi ana - babalarının geldiği aynı sahile ulaşmakla kalmayıp, oradan da ana - babalarının yaşadığı nehire, göle, yahut da gölcüklere giderler...»</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">«Şimdiye kadar Avrupa'da hiçbir Amerikalı yılan balığına, Amerika sularında da hiçbir Avrupalı yılan balığına rastlanmamıştır. Hatta Allah, Avrupalı yılan balıklarının ömrünü —uzun yolculuklarına göre— bir sene kadar, yahut da biraz daha fazla uzatmıştır !...</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><em><strong>Bu kadar kuvvetli bir istikâmet hissinin menşei (aslı ve kaynağı) nedir?»</strong></em></span></span></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Sonra, eşek arısının çekirgeyi öldürmeyerek bayıltacak şekilde sokması, üzerine bıraktığı yumurtalardan çıkacak yavruların gıdalarını temin edecek şekilde konserve edilmiş gibi bir et haline getirmesi, sonra da uzaklara uçup giderek yavrusunu görmeden ölmesi...</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Bal ansına bal yapacak tekniğin ilham edilmesi gibi esrarlı hareket ve teknikler, bütün bunları ilham edip, onlara bunu öğreten ilâhî ve hikmet dolu bir kudretin varlığını isbat etmez mi?</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">«</span><span style="color: red">Dördüncüsü</span> : insanda, hayvanlardaki sevk-i tabiîden daha fazla bir şey vardır : Muhakeme kabiliyeti.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Başka hiçbir hayvan yoktur ki, ona kadar sayabilsin. Yahut da on adedinin mânâsını kavrayabilsin. Sevk-i tabiî, bir flütten çıkan tek ses gibidir; güzel fakat mahdut... Halbuki insan kafası, orkestrayı teşkil eden bütün müzik âletlerinden çıkan bütün sesleri ihtiva eder. Bu dördüncü noktayı anlamak için fazla uğraşmaya lüzum yok. Çok şükür ki, bu vaziyette olmamızı âlem - şumûl zekâdan bir nebze bize de verilmiş olması ihtimâli ile izah edecek kadar düşünme kabiliyetimiz var.»</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">«Beşincisi</span> : Hayat için elzem ilk şart; bugün bizim bildiğimiz, fakat Darwin*in bilmediği bir takım hâdiselerde kendini göstermektedir. Meselâ : Gen hârikası gibi... Bu geri denen şeyler o kadar anlatılamayacak kadar küçüktür kj, yeryüzündeki bütün canlıları meydana getiren genlerin hepsini bir araya toplasak bir yüksüğü bile doldurmaz. </span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Mikroskopla bile görülemeyen bu genler ve onların adaşları kromozomlar her canlı hücreye yerleşirler ve bütün insan, hayvan ve bitkileri hususiyetlendirirler. Bir yüksük iki milyarı aşan insan nüfusunun ayrı ayrı bütün ferdî hususiyetlerini alamıyacak kadar küçüktür ama bu husustaki hakikatler, tereddüde mahal bırakmamaktadır.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Pekâlâ, öyle ise gen denen bu şey nasıl olur da, bir sürü ecdadın hususiyetlerini içinde gizliyor ve nasıl oluyor da, bu kadar inanılmayacak kadar küçük bir yerde ayrı ayrı herbirinin psikolojisini muhafaza edebiliyor?..</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">îşte burada, geni ihtiva eden ve nesilden nesile geçiren hücre- ' de asıl neşvû nema (büyüme ve gelişme) başlar. </span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Mikroskopla bile görülemeyen küçücük bir gen, içinde hapsedilen birkaç milyon atomun böyle yeryüzündeki bütün hayatı kat'î olarak idare edebilmesi keyfiyeti, sadece yaratıcı bir bilginden sâd*r olabilecek derin bir ilim ve maharetin eseri olabilir; başka hiç bir nazariyeye imkân yoktur.»</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">«Altıncısı</span> : Tabiatın aldığı bazı tedbirler bizi, ileriyi görerek evvelden ona göre hazırlanarak çalışan, her şeyi bu kadar zekîce idare edebilen bitip tükenmek bilmez bir zekânın varlığını kabul etmeye mecbur etmektedir.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Senelerce evvel Avustralya'da bir nev'i Kakitos'dan çit yapmak istediler. Avustralya'da kakitos düşmanı bir böcek bulunmadığından, nebat dev adımlariyle büyümeğe başladı. Avustralyalıları telâşa veren bu gelişme sonunda Kaldtoslar enine ve boyuna İngiltere boyunca bir sahayı kapladılar! </span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Yolu üstüne rastlayan şehir ve kasa-ba halkını, yerlerini bırakıp gitmeye mecbur etti; çiftlikleri mahvetti. Buna bir çare bulmak için bütün böcek âlimleri dünyayı altüst ettiler, sonunda yalmz kakitos üzerinde yaşayan ve başka bir şey yemeyen bir böcek buldular; hem de bol bol ve sür'atle büyüyen ve Avustralya'da da hiç düşmanı olmayan bir böcek. Çok geçmeden böcek nebata galebe çaldı. Artık bugün kakitos gayet sınırlı bir sahadadır ve belâ olmaktan çıkmıştır; o kadar böcekten de ancak kakitos'u bir baskı altında tutmağa yetecek miktarda kalmıştır!... </span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Tabiat'ta böyle muvazeneler umumiyetle önceden temin edilmiş bulunmaktadır. </span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Çok çabuk ve sür'atle gelişen böceklerin dünyayı istilâ etmemeleri nedendir? Çünkü onların insanlar gibi ciğerleri yoktur; teneffüs cihazları boru şeklindedir. Böcekler gelişip büyürken nefes boruları aynı şekilde bir gelişme göstermemektedir. Bundan dolayı dâîma küçük kalmaktadırlar. Böylece büyümeler tahdit edilerek yolları üstüne bir engel konmuştur. Eğer onların vücutça gelişmelerinin Önüne geçilmeseydi, dünyada insan denen şey olamazdı. Arslan kadar kocaman bir eşek ansı ile karşılaştığınızı düşünün bir!...»</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px"><span style="color: red">«Yedincisi:</span> İnsanın Allah fikrini kavrayabilmesi bile başlı başına bir delildir. Allah fikri, insanda, mevcut ve yeryüzünde insana mahsus ilâhî bir melekenin «muhayyele» (hayâl gücü) denen melekenin mahsûlü (ürünü) dür. Bu melekenin kudret ve kuvveti sayesindedir ki, yalnız insanoğlu, görülmeyen şeylerin varlığına dair deliller bulabilir. </span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Bu kuvvetin insanın önüne serdiği mazi ve istikbâl, bütün zamanları içine alan düşüncelerin ucu bucağı yoktur. în-sanın mükemmelleşen muhayyilesi, (olgunlaşan hayâl gücü) ruhî bir realite haline geldikçe, bütün tasavvur ve maksatlardan çıkardığı delillerle, «Allah nerededir ve nedir?» büyük hakikatini sezebilir. Allah her yerdedir... Fakat bize en yakın olduğu yer kalbimizdir.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Bu, muhayyile bakımından olduğu kadar, ilmen ve fennen de doğrudur, Hz. Davud'un dediği gibi : Semâvât Allah'ın haşmetini ilân eder; gökyüzü O'nun yaratmaktaki kudretini isbat eyler.»</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Burada zikrettiğimiz bu deliller, Allah'ın varlığı hakkındaki şüpheleri izâle eden, çeşitli ve müteaddid delillerden bir kaçını teşkil etmektedir. Bütün bu ilmî, ahlâkî ve vicdanî belgeleri görüp der bu âlemin ezelî bir yaratıcısı olduğunu kabul etmemek, akl-ı selim ve iz'anla asla bağdaşmaz. Bu belgelere rağmen Allah'ın varlığını inkâra yeltenenler; aklın ve vicdanın sesini duyamayan, nefislerine ve inatlarına esir olmuş kişilerdir.</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><strong><span style="font-size: 12px">Genç meslekdaşlarımızı daha fazla aydınlatmak, özellikle müs-bet ilmin çeşitli dallarında ihtisas yapmakta olan gençlerimize ışık tutarak Yüce Allah'a îmanlarını kuvvetlendirmek maksadıyla, «Allah'ın Varlığı Konusunda» çeşitli kitaplardan derlediğimiz ilmî delillerden ve ibret dolu sözlerden bir buket sunmak istiyoruz (2)</span></strong></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: red"><strong>*İslam İnançları(Tevhid ve Kelam)/Ali Arslan Aydın</strong></span></span></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px"><u>Dipnotlar</u>:</span></span></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="color: black"><span style="font-size: 9px"><strong>(1)Bkz: İlim - Ahlâk - îmân. Derleyen: M. Rahmi Balaban. Ankara. 1950), s. 248-255.</strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 9px"><span style="color: black"><strong>(2) Bu konuda genel olarak Bkz : Allahu Yetecellâ fi Asrı'I - tim : İngilizce'den Arapçaya çeviren Prof. El Demirdaş Abdu'l - Hamid Serhan. Kahire 1958. ( Niçin Allah'a İnanıyoruz?» adıyla dilimize çevrilmiştir. İstanbul, 1977). Ab-dürrezzak Nofel: Allahu ve'l - İlmû'l - Hadîs, Kahire 1957; («Allah ve Modern İlim» başlığı altında dilimize çevrilmiştir. İstanbul 1978). Abbas Mahmud el-Akkâd : Allah; Kahire 1949; İsmail Fennî : Maddiyyun Mezhebinin İzmihlali; İzmirli İsmail Hakkı : Yeni İlm-i Kelâm e. I, Afif Abdulfettah et-Tabbara : Ruhu'l - Dini'l - İslâmî, Kahire 1964. İlim - Ahlâk - îmân : Derleyen : M. Rahmi Balaban, Ankara 1950.</strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 9px"><span style="color: black"><strong>(«timin Işığı Altında İslâmiyet» adıyla dilimize çevrilmiştir. İstanbul, 1977.)</strong></span></span></span></span></p><p><span style="color: #0000ff"><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 9px"><span style="color: black"><strong>Ali Arslan Aydın, İslam İnançları, (Tevhid Ve İlm-i Kelam), Gonca Yayınları: 217-222.</strong></span></span></span></span></p><p> <span style="color: #0000ff"></span></p><p><span style="color: #0000ff"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="genc_kalem, post: 169777, member: 15919"] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=red][B]A. Gressy Morrıson'un Cevabından Özetler :[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][B][SIZE=3]Son asırda yetişen tabiat bilginlerinin büyük bir kısmı, maddeciler ve tekâmülcüler gibi tabiat ötesini inkâr etmemekte, bilâkis kâinatta cereyan eden hâdiseleri tetkik esnasında ulaştıkları ilmî gerçekleri, bu âlemi yaratan ilâhî bir kudreti isbata vesile saymaktadırlar.[/SIZE][/B][/COLOR][/FONT] [FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][B][SIZE=3]Biz burada önce; New York İlim Akademisi Eski Başkanı A. Gressy Morrison tarafından kaleme alınan ve maddecilerin mezhebini çürüten ilmî makaleden bazı pasajları (aynen veya meâlen) nakledeceğiz.[/SIZE][/B][/COLOR][/FONT] [FONT=Times New Roman][COLOR=#0000ff][SIZE=3][COLOR=red][B]Morrison diyor ki (1)[/B][/COLOR][/SIZE][/COLOR][/FONT] [COLOR=#0000ff][FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]«... Aşağıdaki şu yedi sebep şahsen beni, Allah'ın varlığına inandırmaktadır :[/SIZE][/B][/FONT][/COLOR] [COLOR=#0000ff][FONT=Times New Roman][B][SIZE=3][COLOR=red]Birincisi [/COLOR]: Hiç değişmeyen o riyazi kanunla isbat edebiliriz ki, âlemimizin plânını yapan ve onu plâna göre meydana getiren büyük bîr kurucu vardır...»[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]«Dünya, mihveri etrafında saatte bin mil yapar. Eğer böyle olmayıp da saatte yüz mil yapacak kadar dönseydi, gündüz ve gece şimdi olduğundan çok daha uzun olacak, öyle olunca da güneş her gün nebat nâmına ne varsa hepsini yakıp kavuracak, uzun geceler de —eğer kalırsa— geri kalanını dondurup mahvedecekti.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Aynı şekilde, hayatımızın maddî kaynağı olan Güneşin dış tabakasında hararet, 12.000 Fahreneittır* Dünyamızın güneşten uzaklığı o şekildedir ki, sönmek bilmeyen bu ateş, bizi tam karar ısıtıyor, o kadar. Eğer güneşin bu harareti yarı yarıya azalacak olsa, soğuktan donardık. Yarısı kadar fazla olsa hepimiz kavrulurduk.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Dünyamızın 23 derece bir meyil ile eğri durması, mevsimleri meydana getirmektedir. Eğer dünyaya böyle bir meyil verilmesey-di, Okyanuslarda yükselen buharlar kuzey ve güneye akın ederler, kıt'aları birer buz parçası yaparlardı.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Ay da dünyaya şimdiki mesafede olacağına, meselâ sadece 50.000 mil ötede olsaydı, yeryüzündeki med ve cezirler öyle müthiş olurdu ki, bütün bu kıt'alar günde iki defa su altında kalırdı. Dağlar bile kısa bir zamanda aşına aşına ortadan silinirdi.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Eğer arzın kabuğu 10 kademcik kalın olsaydı, karbondioksitle oksijeni masseder (emer) ve nebat denen şeyden eser kalmazdı. Yahut da dünyanın etrafındaki atmosfer tabakası daha ince olsaydı, hergün bizden uzakta yanıp tutuşan milyonlarca meteor dünyamızın her tarafına çarpar ve her yeri ateşle tutuştururdu.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Bütün bunlardan Ve daha bir sürü misâllerden anlıyoruz ki, dünya üzerinde hayat tesadüfi değildir. Buna milyonda bir bile ihtimal yoktur.»[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3][COLOR=red]«İkincisi :[/COLOR] Hayatın; gayesine ulaşabilmek için, ne yapıp yapıp, var kuvvetiyle imkânlar araştırması da, her şeyi içine alan o ilâhî hikmetin bir tezahürüdür.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Can denen şey nedir? Şimdiye kadar bunu kimse tamamiyle anlayamamıştir. Ne ağırlığı, ne eni, ne boyu var; fakat bir kudret olduğu muhakkaktır...»[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Her ağacın her yaprağına bir şekil eden, her çiçeği boyayan, her kuşa aşk şarkısını nasıl söyliyeceğini, böceklere binbir ses müziği içinde nasıl anlaşacaklarını öğreten, meyvelere, sebzelere tat, güllere, çiçeklere koku veren... Su ile karbondioksitten şeker ve odun yapan, bunu yaparken de mahlûkâtm teneffüs etmesi için oksijeni serbest bırakan kimdir, hangi kuvvettir? Tesadüf mü? Hayır.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]«Âdeta görülemiyecek kadar küçük olan bir protoplâzma damlasını düşünün; şeffaf, pelte gibi, hareket kabiliyeti olan ve güneşten kudret alan bir şey. Bu bir tek hücre, bu şeffaf bulanık damlacık, hayat denen şeyin tohumunu ihtiva etmektedir. Bu tohum, hayâtı, küçük büyük yaşayan her şeye geçirmek kudretindedir. Bu damlacıktaki kudret ve kuvvet, bütün nebat, hayvan ve insanların sahip olduğu kuvvetten daha fazladır. Çünkü bütün hayat ondan çıkmıştır.» Protoplâzmaya bu hayatı veren kim? Tabiat mı? Hayır. Bu, ilâhî bir kuvvetin akıl üstü tecellisi, hikmeti ve ibret dolu eseridir.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3][COLOR=red]«Üçüncüsü[/COLOR] : Hayvanlarda gördüğümüz anlatış, kendilerine yegâne destek olarak «sevk-i tabiî» denilen şeyi bahseden kudretli bir yaratan olduğunda şüphe bırakmıyor.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Yavru Salamon (Saumon) balığı, yıllarca denizde kaldıktan sonra kendi Öz vatanı olan nehre döner» hem de tam doğduğu ırmağın nehre döküldüğü kıyıya!...[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Onu böyle noktası noktasına tam eski yerine getiren şey nedir? Eğer bu balığı alıp da aynı nehre dökülen başka bir ırmağa koyacak olursanız, derhal yanlış bir yolda olduğunu anlıyacak, tekrar gerisin geriye dönerek asıl nehrine çıkacak, sonra nehrin aktığı istikâmetin aksine dönerek doğduğu ırmağa doğru yol alacaktır. Yılan balığının sırrını çözmek ise daha. güç. [/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]İnsanı hayretten hayrete düşüren bu mahlûklar, nesli üretecek hâle geldikleri zaman dünyânın her tarafındaki göl ve nehirlerden, Avrupa'dakiler de binlerce millik Okyanusu aşarak, kopup gelirler. Hepsi de «BERMUDA» yakınlarındaki sonsuz derinliklere gelip, orada yavrular ve ölürler. Sadece, uçsuz bucaksız bir su içinde olduklarından başka bir şey bilmiyorlarmış sanılan mini mini yavrular, gerisin geri yola çıkarlar. Sonunda da, sâdece, kendi ana - babalarının geldiği aynı sahile ulaşmakla kalmayıp, oradan da ana - babalarının yaşadığı nehire, göle, yahut da gölcüklere giderler...»[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]«Şimdiye kadar Avrupa'da hiçbir Amerikalı yılan balığına, Amerika sularında da hiçbir Avrupalı yılan balığına rastlanmamıştır. Hatta Allah, Avrupalı yılan balıklarının ömrünü —uzun yolculuklarına göre— bir sene kadar, yahut da biraz daha fazla uzatmıştır !...[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=red][I][B]Bu kadar kuvvetli bir istikâmet hissinin menşei (aslı ve kaynağı) nedir?»[/B][/I][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Sonra, eşek arısının çekirgeyi öldürmeyerek bayıltacak şekilde sokması, üzerine bıraktığı yumurtalardan çıkacak yavruların gıdalarını temin edecek şekilde konserve edilmiş gibi bir et haline getirmesi, sonra da uzaklara uçup giderek yavrusunu görmeden ölmesi...[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Bal ansına bal yapacak tekniğin ilham edilmesi gibi esrarlı hareket ve teknikler, bütün bunları ilham edip, onlara bunu öğreten ilâhî ve hikmet dolu bir kudretin varlığını isbat etmez mi?[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3][COLOR=red]«[/COLOR][COLOR=red]Dördüncüsü[/COLOR] : insanda, hayvanlardaki sevk-i tabiîden daha fazla bir şey vardır : Muhakeme kabiliyeti.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Başka hiçbir hayvan yoktur ki, ona kadar sayabilsin. Yahut da on adedinin mânâsını kavrayabilsin. Sevk-i tabiî, bir flütten çıkan tek ses gibidir; güzel fakat mahdut... Halbuki insan kafası, orkestrayı teşkil eden bütün müzik âletlerinden çıkan bütün sesleri ihtiva eder. Bu dördüncü noktayı anlamak için fazla uğraşmaya lüzum yok. Çok şükür ki, bu vaziyette olmamızı âlem - şumûl zekâdan bir nebze bize de verilmiş olması ihtimâli ile izah edecek kadar düşünme kabiliyetimiz var.»[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3][COLOR=red]«Beşincisi[/COLOR] : Hayat için elzem ilk şart; bugün bizim bildiğimiz, fakat Darwin*in bilmediği bir takım hâdiselerde kendini göstermektedir. Meselâ : Gen hârikası gibi... Bu geri denen şeyler o kadar anlatılamayacak kadar küçüktür kj, yeryüzündeki bütün canlıları meydana getiren genlerin hepsini bir araya toplasak bir yüksüğü bile doldurmaz. [/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Mikroskopla bile görülemeyen bu genler ve onların adaşları kromozomlar her canlı hücreye yerleşirler ve bütün insan, hayvan ve bitkileri hususiyetlendirirler. Bir yüksük iki milyarı aşan insan nüfusunun ayrı ayrı bütün ferdî hususiyetlerini alamıyacak kadar küçüktür ama bu husustaki hakikatler, tereddüde mahal bırakmamaktadır.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Pekâlâ, öyle ise gen denen bu şey nasıl olur da, bir sürü ecdadın hususiyetlerini içinde gizliyor ve nasıl oluyor da, bu kadar inanılmayacak kadar küçük bir yerde ayrı ayrı herbirinin psikolojisini muhafaza edebiliyor?..[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]îşte burada, geni ihtiva eden ve nesilden nesile geçiren hücre- ' de asıl neşvû nema (büyüme ve gelişme) başlar. [/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Mikroskopla bile görülemeyen küçücük bir gen, içinde hapsedilen birkaç milyon atomun böyle yeryüzündeki bütün hayatı kat'î olarak idare edebilmesi keyfiyeti, sadece yaratıcı bir bilginden sâd*r olabilecek derin bir ilim ve maharetin eseri olabilir; başka hiç bir nazariyeye imkân yoktur.»[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3][COLOR=red]«Altıncısı[/COLOR] : Tabiatın aldığı bazı tedbirler bizi, ileriyi görerek evvelden ona göre hazırlanarak çalışan, her şeyi bu kadar zekîce idare edebilen bitip tükenmek bilmez bir zekânın varlığını kabul etmeye mecbur etmektedir.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Senelerce evvel Avustralya'da bir nev'i Kakitos'dan çit yapmak istediler. Avustralya'da kakitos düşmanı bir böcek bulunmadığından, nebat dev adımlariyle büyümeğe başladı. Avustralyalıları telâşa veren bu gelişme sonunda Kaldtoslar enine ve boyuna İngiltere boyunca bir sahayı kapladılar! [/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Yolu üstüne rastlayan şehir ve kasa-ba halkını, yerlerini bırakıp gitmeye mecbur etti; çiftlikleri mahvetti. Buna bir çare bulmak için bütün böcek âlimleri dünyayı altüst ettiler, sonunda yalmz kakitos üzerinde yaşayan ve başka bir şey yemeyen bir böcek buldular; hem de bol bol ve sür'atle büyüyen ve Avustralya'da da hiç düşmanı olmayan bir böcek. Çok geçmeden böcek nebata galebe çaldı. Artık bugün kakitos gayet sınırlı bir sahadadır ve belâ olmaktan çıkmıştır; o kadar böcekten de ancak kakitos'u bir baskı altında tutmağa yetecek miktarda kalmıştır!... [/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Tabiat'ta böyle muvazeneler umumiyetle önceden temin edilmiş bulunmaktadır. [/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Çok çabuk ve sür'atle gelişen böceklerin dünyayı istilâ etmemeleri nedendir? Çünkü onların insanlar gibi ciğerleri yoktur; teneffüs cihazları boru şeklindedir. Böcekler gelişip büyürken nefes boruları aynı şekilde bir gelişme göstermemektedir. Bundan dolayı dâîma küçük kalmaktadırlar. Böylece büyümeler tahdit edilerek yolları üstüne bir engel konmuştur. Eğer onların vücutça gelişmelerinin Önüne geçilmeseydi, dünyada insan denen şey olamazdı. Arslan kadar kocaman bir eşek ansı ile karşılaştığınızı düşünün bir!...»[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3][COLOR=red]«Yedincisi:[/COLOR] İnsanın Allah fikrini kavrayabilmesi bile başlı başına bir delildir. Allah fikri, insanda, mevcut ve yeryüzünde insana mahsus ilâhî bir melekenin «muhayyele» (hayâl gücü) denen melekenin mahsûlü (ürünü) dür. Bu melekenin kudret ve kuvveti sayesindedir ki, yalnız insanoğlu, görülmeyen şeylerin varlığına dair deliller bulabilir. [/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Bu kuvvetin insanın önüne serdiği mazi ve istikbâl, bütün zamanları içine alan düşüncelerin ucu bucağı yoktur. în-sanın mükemmelleşen muhayyilesi, (olgunlaşan hayâl gücü) ruhî bir realite haline geldikçe, bütün tasavvur ve maksatlardan çıkardığı delillerle, «Allah nerededir ve nedir?» büyük hakikatini sezebilir. Allah her yerdedir... Fakat bize en yakın olduğu yer kalbimizdir.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Bu, muhayyile bakımından olduğu kadar, ilmen ve fennen de doğrudur, Hz. Davud'un dediği gibi : Semâvât Allah'ın haşmetini ilân eder; gökyüzü O'nun yaratmaktaki kudretini isbat eyler.»[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Burada zikrettiğimiz bu deliller, Allah'ın varlığı hakkındaki şüpheleri izâle eden, çeşitli ve müteaddid delillerden bir kaçını teşkil etmektedir. Bütün bu ilmî, ahlâkî ve vicdanî belgeleri görüp der bu âlemin ezelî bir yaratıcısı olduğunu kabul etmemek, akl-ı selim ve iz'anla asla bağdaşmaz. Bu belgelere rağmen Allah'ın varlığını inkâra yeltenenler; aklın ve vicdanın sesini duyamayan, nefislerine ve inatlarına esir olmuş kişilerdir.[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][B][SIZE=3]Genç meslekdaşlarımızı daha fazla aydınlatmak, özellikle müs-bet ilmin çeşitli dallarında ihtisas yapmakta olan gençlerimize ışık tutarak Yüce Allah'a îmanlarını kuvvetlendirmek maksadıyla, «Allah'ın Varlığı Konusunda» çeşitli kitaplardan derlediğimiz ilmî delillerden ve ibret dolu sözlerden bir buket sunmak istiyoruz (2)[/SIZE][/B][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=red][B]*İslam İnançları(Tevhid ve Kelam)/Ali Arslan Aydın[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][COLOR=black][SIZE=3][U]Dipnotlar[/U]:[/SIZE][/COLOR][/FONT] [FONT=Times New Roman][COLOR=black][SIZE=1][B](1)Bkz: İlim - Ahlâk - îmân. Derleyen: M. Rahmi Balaban. Ankara. 1950), s. 248-255.[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=1][COLOR=black][B](2) Bu konuda genel olarak Bkz : Allahu Yetecellâ fi Asrı'I - tim : İngilizce'den Arapçaya çeviren Prof. El Demirdaş Abdu'l - Hamid Serhan. Kahire 1958. ( Niçin Allah'a İnanıyoruz?» adıyla dilimize çevrilmiştir. İstanbul, 1977). Ab-dürrezzak Nofel: Allahu ve'l - İlmû'l - Hadîs, Kahire 1957; («Allah ve Modern İlim» başlığı altında dilimize çevrilmiştir. İstanbul 1978). Abbas Mahmud el-Akkâd : Allah; Kahire 1949; İsmail Fennî : Maddiyyun Mezhebinin İzmihlali; İzmirli İsmail Hakkı : Yeni İlm-i Kelâm e. I, Afif Abdulfettah et-Tabbara : Ruhu'l - Dini'l - İslâmî, Kahire 1964. İlim - Ahlâk - îmân : Derleyen : M. Rahmi Balaban, Ankara 1950.[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=1][COLOR=black][B](«timin Işığı Altında İslâmiyet» adıyla dilimize çevrilmiştir. İstanbul, 1977.)[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Times New Roman][SIZE=1][COLOR=black][B]Ali Arslan Aydın, İslam İnançları, (Tevhid Ve İlm-i Kelam), Gonca Yayınları: 217-222.[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İmanın Şartları
Allah'a İman
Müsbet İlimcilerin Allah'ın Varlığını İsbat Eden Söz Ve Delilleri..
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst