GuLSerbeti
Well-known member
Mutluluk için para gerekli mi ?
İNSANDA doğuştan mülkiyet duygusu yoktur. Çocuk hoşuna giden, ihtiyaç
duyduğu şeyi kendine mal etmek ister. Olgunlaşma süreci içerisinde kendisi
ve diğer insanlar arasında sınır çizmeyi öğrenir.
Bir çocukta para sosyalleşme aracıdır. 10 yaşına gelen bir çocukta para
biriktirme ve akıllıca kullanma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çocukluk
dönemlerinde parayı yönetmeyi öğrenmek ileri yaşlarda insan para
ilişkisinde ve sorumluluk duygusu gelişiminde önemli rol oynar.
"Param varsa ben varım" düşüncesi:
Para'nın ben merkezci kullanımı günümüz insanında doğal kabul edilir
olmuştur. Para biriktirmek ve harcamakla doyum sağlamak, parasal konularla
oturup kalkmak maddeci keskinlikteki bugünün insanının en büyük zaafı
olmuştur.
Para ile toplumsal statü kazanılmaya çalışılıyor, pahalı eşyalar lüks
arabalar kartvizit gibi kullanılıyor.
Para bazı insanlarda narsistik bir doyum aracıdır. İnsandaki sahibiyet ve
mülkiyet duygularına para ile doyum bulmaya çalışılır. Zevk alma aracı
olarak parayı kullanan insanlar bir türlü doruk doyuma ulaşamazlar. Şu
unutulmamalıdır ki, iki tür hırs doyum bulamaz. Para ve ilim hırsı. Kedinin
kuyruğunu yakalamaya çalışması gibi gerçek doyumu bir türlü
yakalayamazsınız.
Para herşeyi yapar diyen insanlar, gerçekte para için herşeyi yapmayı göze
alan insanlardır. Parayı insanları avlamak için yem olarak kullanırlar.
Para bu tip insanlarda üstünlük ve hakimiyet kurma isteğinin bir aracıdır.
Kaliteli bir hayat sürmek için para ve mal depolamak gerekli mi?
Yaşadığımız dünya, düzen ve yasalar sistemidir. Belli şeyler yaptığımızda
belli sonuçlar alırız. Ne zaman bir şeye ihtiyaç duysak bir boşluk doğar.
Bu boşluk ihtiyacın yerine getirilmesine yarar. Bu boşluğu doldurmak için
para gerektiği kadar kullanılırsa mutluluğa vesile olur.
Bir yazar, para için evlilik yapmayı "avucumu açıp gözünü yummak" şeklinde
tarif ediyordu.
Genç bir adama beş milyon dolar miras kalsa çok şanslı olarak düşünülür.
Ama bu genç birkaç sene sonra tüm parasını harcar ve sonra alkolik olarak
karşımıza çıkarsa yanlışlığın nerede olduğunu düşünmek gerekir.
Sefil ve parasız yaşamak fazilet midir?
"Zengin değilim ama bundan gurur duyuyorum" diyen insanlara rastlarız.
Dünyevî zevklerin günahkârlık olduğunu düşünmek eski bir tuzaktır.
Saadet asrında yüce Peygamber dağlarda, ormanda münzevi yaşamak isteyen bir
sahabeye "Ben dünyaya insanların böyle yaşaması için gönderilmedim"
demiştir. Yine bu yüce Peygamber göze güzel görünmüyor diye mezardaki
tümseği düzelttirmiştir.
Mevlana dünya için, mal ve para için, ne güzel söylemiş "Elinizde olsun ama
gönlünüzde olmasın."
Bu düşünceler sade ve tutumlu hayatın gerekliliğiyle inanan insanlar
tarafından yanlış anlaşılmaktadır.
Cimrilikle tutumluk arasındaki sınırı iyi çizmek gerekir. Cimrilikte para
sevgisi insanın gönlünde yatar ve kaybetme korkusu ile biriktirme ihtiyacı
hisseder. Sonuçta o insan daha çok kaybeder. Parasının hayrını göremez.
Çoğunlukla sefil yaşar.
Tutumlu insan parasını akıllıca ve dikkatli harcamayı bilir.
Para ne anlama geliyor?
Bir gün bir dolmuşta "Parayı sevmiyorum ama sinirlerime iyi geliyor"
şeklinde bir yazı okumuştum.
İnsanda böyle tatlı çelişkilerin varlığı paraya verilen anlamla ilgilidir.
Parayı bir ideale ulaşmak için araç olarak görenlerle parayı amaç gibi
görenlerin farklarını iyi ayırdetmek gerekiyor.
J.J. Rousseau "Eldeki para hürriyetin aletidir, peşi kovalanan para kölelik
aletidir" diyor. Bacon "Para iyi bir uşak ama kötü bir efendidir"
demektedir.
Bütün bu doğrulara rağmen parayı amaç yapan insanlar sahte insanlardır.
İnsanların sahte para yaptığı gibi para da çoğu zaman sahte insanlar
yapabilmektedir.
Parayı biriktirebilmek ve harcayabilmekle iki zevk beraber tadılmaktadır.
Namerde muhtaç olmadan yaşayabilmek izzet sahibi insanlar için önemlidir.
Başı dik dolaşabilmek, akşam yattığında iç huzuru ile yatabilmek parasız
olmakla değil parayı gönlümüze sokmamakla mümkün olur.
Bir gün bir sultan hasta oluyor. Derdine şifa bulunmuyor. Bu sultan
servetin gücüne çok inanan bir sultanmış. Bir hekim ona şunu söylüyor
"senin derdinin çaresi dertsiz bir insanın gömleğini giymektir" diyor.
Sultan her tarafa haberciler gönderiyor. Dertsiz insan bulunamıyor. Uzun
zaman sonra bir garip buluyorlar. Bakıyorlar hiç derdi tasası yok.
Gömleğini istiyorlar o da "benim gömleğim yok ki" diyor.
Bu hikâye bizi parasız, yoksul olmanın manevî üstünlük olduğu yahut
zenginliğin kötü olduğu sonucuna mı götürmelidir. Hikaye "paraya
tapmamalısın, parayı tanrılaştırmamalısın, onu tüm iyiliklerin kaynağı
olarak görmemelisin" sonucuna götürürse doğru anlaşılmış olur.
Başkalarını zor duruma düşürmeden, aldatmadan, çabası ve
aklıyla sahip olunan zenginlik ve bu zenginliğin iyi yolda
kullanılması günümüz insanını kalıcı mutluluğa götürecektir.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
İNSANDA doğuştan mülkiyet duygusu yoktur. Çocuk hoşuna giden, ihtiyaç
duyduğu şeyi kendine mal etmek ister. Olgunlaşma süreci içerisinde kendisi
ve diğer insanlar arasında sınır çizmeyi öğrenir.
Bir çocukta para sosyalleşme aracıdır. 10 yaşına gelen bir çocukta para
biriktirme ve akıllıca kullanma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çocukluk
dönemlerinde parayı yönetmeyi öğrenmek ileri yaşlarda insan para
ilişkisinde ve sorumluluk duygusu gelişiminde önemli rol oynar.
"Param varsa ben varım" düşüncesi:
Para'nın ben merkezci kullanımı günümüz insanında doğal kabul edilir
olmuştur. Para biriktirmek ve harcamakla doyum sağlamak, parasal konularla
oturup kalkmak maddeci keskinlikteki bugünün insanının en büyük zaafı
olmuştur.
Para ile toplumsal statü kazanılmaya çalışılıyor, pahalı eşyalar lüks
arabalar kartvizit gibi kullanılıyor.
Para bazı insanlarda narsistik bir doyum aracıdır. İnsandaki sahibiyet ve
mülkiyet duygularına para ile doyum bulmaya çalışılır. Zevk alma aracı
olarak parayı kullanan insanlar bir türlü doruk doyuma ulaşamazlar. Şu
unutulmamalıdır ki, iki tür hırs doyum bulamaz. Para ve ilim hırsı. Kedinin
kuyruğunu yakalamaya çalışması gibi gerçek doyumu bir türlü
yakalayamazsınız.
Para herşeyi yapar diyen insanlar, gerçekte para için herşeyi yapmayı göze
alan insanlardır. Parayı insanları avlamak için yem olarak kullanırlar.
Para bu tip insanlarda üstünlük ve hakimiyet kurma isteğinin bir aracıdır.
Kaliteli bir hayat sürmek için para ve mal depolamak gerekli mi?
Yaşadığımız dünya, düzen ve yasalar sistemidir. Belli şeyler yaptığımızda
belli sonuçlar alırız. Ne zaman bir şeye ihtiyaç duysak bir boşluk doğar.
Bu boşluk ihtiyacın yerine getirilmesine yarar. Bu boşluğu doldurmak için
para gerektiği kadar kullanılırsa mutluluğa vesile olur.
Bir yazar, para için evlilik yapmayı "avucumu açıp gözünü yummak" şeklinde
tarif ediyordu.
Genç bir adama beş milyon dolar miras kalsa çok şanslı olarak düşünülür.
Ama bu genç birkaç sene sonra tüm parasını harcar ve sonra alkolik olarak
karşımıza çıkarsa yanlışlığın nerede olduğunu düşünmek gerekir.
Sefil ve parasız yaşamak fazilet midir?
"Zengin değilim ama bundan gurur duyuyorum" diyen insanlara rastlarız.
Dünyevî zevklerin günahkârlık olduğunu düşünmek eski bir tuzaktır.
Saadet asrında yüce Peygamber dağlarda, ormanda münzevi yaşamak isteyen bir
sahabeye "Ben dünyaya insanların böyle yaşaması için gönderilmedim"
demiştir. Yine bu yüce Peygamber göze güzel görünmüyor diye mezardaki
tümseği düzelttirmiştir.
Mevlana dünya için, mal ve para için, ne güzel söylemiş "Elinizde olsun ama
gönlünüzde olmasın."
Bu düşünceler sade ve tutumlu hayatın gerekliliğiyle inanan insanlar
tarafından yanlış anlaşılmaktadır.
Cimrilikle tutumluk arasındaki sınırı iyi çizmek gerekir. Cimrilikte para
sevgisi insanın gönlünde yatar ve kaybetme korkusu ile biriktirme ihtiyacı
hisseder. Sonuçta o insan daha çok kaybeder. Parasının hayrını göremez.
Çoğunlukla sefil yaşar.
Tutumlu insan parasını akıllıca ve dikkatli harcamayı bilir.
Para ne anlama geliyor?
Bir gün bir dolmuşta "Parayı sevmiyorum ama sinirlerime iyi geliyor"
şeklinde bir yazı okumuştum.
İnsanda böyle tatlı çelişkilerin varlığı paraya verilen anlamla ilgilidir.
Parayı bir ideale ulaşmak için araç olarak görenlerle parayı amaç gibi
görenlerin farklarını iyi ayırdetmek gerekiyor.
J.J. Rousseau "Eldeki para hürriyetin aletidir, peşi kovalanan para kölelik
aletidir" diyor. Bacon "Para iyi bir uşak ama kötü bir efendidir"
demektedir.
Bütün bu doğrulara rağmen parayı amaç yapan insanlar sahte insanlardır.
İnsanların sahte para yaptığı gibi para da çoğu zaman sahte insanlar
yapabilmektedir.
Parayı biriktirebilmek ve harcayabilmekle iki zevk beraber tadılmaktadır.
Namerde muhtaç olmadan yaşayabilmek izzet sahibi insanlar için önemlidir.
Başı dik dolaşabilmek, akşam yattığında iç huzuru ile yatabilmek parasız
olmakla değil parayı gönlümüze sokmamakla mümkün olur.
Bir gün bir sultan hasta oluyor. Derdine şifa bulunmuyor. Bu sultan
servetin gücüne çok inanan bir sultanmış. Bir hekim ona şunu söylüyor
"senin derdinin çaresi dertsiz bir insanın gömleğini giymektir" diyor.
Sultan her tarafa haberciler gönderiyor. Dertsiz insan bulunamıyor. Uzun
zaman sonra bir garip buluyorlar. Bakıyorlar hiç derdi tasası yok.
Gömleğini istiyorlar o da "benim gömleğim yok ki" diyor.
Bu hikâye bizi parasız, yoksul olmanın manevî üstünlük olduğu yahut
zenginliğin kötü olduğu sonucuna mı götürmelidir. Hikaye "paraya
tapmamalısın, parayı tanrılaştırmamalısın, onu tüm iyiliklerin kaynağı
olarak görmemelisin" sonucuna götürürse doğru anlaşılmış olur.
Başkalarını zor duruma düşürmeden, aldatmadan, çabası ve
aklıyla sahip olunan zenginlik ve bu zenginliğin iyi yolda
kullanılması günümüz insanını kalıcı mutluluğa götürecektir.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan