Namaz, mü'minlerin arınma kurnasıdır

nuriye

Well-known member
İman, bir insanın dünyada mazhar olabileceği en büyük nimettir. Hayatı, gayesine uygun yaşamanın en birinci ve olmazsa olmaz vesilesidir. İmanın salih amellerle münasebeti her zaman üzerinde konuşulan ve tartışılan bir mevzu olmuştur. Kur'an-ı Kerim'de hemen her yerde "iman edenler" ile "salih ameller işleyenler"in yan yana zikredilmesi iman ile salih amellerin neredeyse ayrılmaz bir bütün teşkil ettiğini gösteriyor.
Salih amel deyince insanın gerek şahsi gerekse toplumsal hayatında hayır adına yaptığı bütün işleri anlamak mümkün. Salih amel kavramının içini en yoğun olarak dolduran olgu ise ibadetler. Bu ibadetlerin içinde en değerlisi ve "direkt" konumunda olan namazdır. Kur'an ve hadis-i şeriflerde ibadetlerden bahsedilen hemen her yerde namaza ayrı bir vurgu yapıldığı görülür.
Bediüzzaman Hazretleri'nin "Hayatta en büyük hakikat imandır, imandan sonra namaz gelir..." sözü namazın hayatımızdaki yerini ne güzel hatırlatıyor. Fethullah Gülen Hocaefendi de, namazın ehemmiyetini, kulağa küpe olacak şu ifadelerle anlatıyor: "İman ve namaz aynı döl yatağında neş'et etmişlerdir; Namaz, imanın ikiz kardeşidir. İman, dinin ve diyanetin nazarî yanını teşkil eder; o nazarî yanın takviye edilmesi ve tabiatın bir derinliği haline getirilmesi ise ancak başta namaz olmak üzere diğer ibadetlerle mümkün olur. Bu itibarla da, denebilir ki; namaz pratik imandır, iman da nazarî bir namazdır."
Bu sebeple dini yalnızca bir vicdanî kabulden ibaret görmek ve ibadet ü tâatı devreden çıkarmak, var oluşun gayesini anlayamamak demek. Elbette vicdani kabul imanın ilk şartıdır. Ancak o kabulün tezahürü, insan hayatında kendini gösteren salih amellerdir. O salih amellerin merkezinde namaz vardır. Namaz bütün ibadetlerin özü ve dinin direğidir.
Namaz, mü'minin günde en az beş defa içine girip temizlendiği sonsuzluğa doğru akıp giden bir tevbe ırmağı ve arınma kurnasıdır. Kur'an savaş meydanında mücadelenin kızıştığı en tehlikeli anlarda bile namazın terkine müsaade etmemiştir. Namaz, hakkı mutlaka verilmesi gereken çok önemli bir vazifedir. Bir Müslüman için emin bir sığınak, mühim bir kurbet vesilesi ve en kısa bir vuslat yoludur.
Namazın bu hususiyetlerinden dolayıdır ki, Asr-ı Saadet'ten günümüze kadar Hak dostları onu hayatlarının merkezine koymuşlardır. Onlar, beş vakit namazla yetinmeyerek her gün yüzlerce rek'at nafile kılmayı âdet haline getirmişlerdir.
Kulların en güzeli Peygamber Efen-dimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) namaza göstermiş olduğu alâka, O'nun izini takip edenlerin gönüllerinde de "ibadetlerin özü"ne karşı derin bir iştiyak uyarmıştır. Allah Resûlü bir hadislerinde "Namaz benim gerçek göz aydınlığımdır." buyurmuş ve başkalarının bir kısım şeylere arzu duymasının çok ötesinde bir istekle namaza karşı arzu duyduğunu her haliyle ortaya koymuştur.
Nebiler Serveri'nin mübarek ayakları şişinceye kadar kıyamda durduğunu, bazen bir rek'atta birkaç cüz'ü birden okuduğunu, haşyetle dolu yüreğinden el değirmeninin ya da kaynayan tencerenin sesi gibi hıçkırıklı ağlama sesleri duyulduğunu ve secde ederken Hak karşısındaki saygısından dolayı kıvrım kıvrım kıvrandığını bize başta annelerimiz olmak üzere pek çok sahabî efendimiz anlatıyor.
Tabii Resûl-i Ekrem'in (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) namaz ibâdeti üzerinde bu derece hassâsiyetle durması Ashâb-ı Kirâm'ın da birer namaz âşığı haline gelmelerine vesile olmuştur.
Huzûr-ı ilâhîde bulunmanın manasını idrak etmiş ve Kur'an'ın tadını almış bir sahabînin şu hali onların namaza karşı iştiyaklarını göstermesi açısından ne kadar müthiştir: Peygamber Efendimiz, Zâtü'r-Rik'â gazvesinde Ammâr bin Yâsir ile Abbâd bin Bişr'i bir konak mahallinde gece nöbeti için vazifelendirmişti. Hazreti Ammâr'ın istirahati tercih ettiği bir sırada Abbâd bin Bişr kalkıp namaza durmuştu. O sırada bir müşrik bu iki sahabiyi fark etmiş ve hemen üzerlerine ok yağdırmaya başlamıştı.
Oklardan iki-üç tanesi Hazreti Abbâd'ın vücûduna isâbet ettiği halde, o, namazını bozmamış, ancak rükû ve secdesini yaptıktan sonra arkadaşını uyandırmıştı. Hazreti Ammâr, sıçrayıp kalkarken bir taraftan kaçan müşriğin ardından bakakalmış, diğer yandan da merakla ve heyecanla Abbâd bin Bişr'in vücudundan akan kanı ve isabet eden okları göstererek kendisini neden uyandırmadığını sormuştu. Hazreti Abbâd ise, ancak bir namaz âşığının söyleyebileceği şu cevabı vermişti: "Bir sûre (Kehf) okuyordum, (ayât-ü beyyinât o kadar tatlı idi ki) onu bitirmeden namazı bozmak istemedim. Fakat, oklar peşpeşe atılınca namazı tamamlayıp seni uyandırdım. Allâh'a yemin ederim ki, Peygamber Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) korunmasını emrettiği bu gediği kaybetme endişesi olmasaydı, sûreyi yarıda bırakarak namazı kesmektense ölmeyi tercih ederdim."
 

zeyhak_

Well-known member
بِسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

İnsan, Namazı kadardır...
Namazın kalitesi insanın kalitesini gösteriyor


Namazdaki nitelik insanın kalite belgesi gibi… Rabbi karşısına insan, önce namazıyla çıkmaktadır. Namaz mü’minin mi’racıdır. Oraya çıkış, namazıyladır insanın.
Namaz, Rabbin makamına ulaşma vesilesi.
Kulluğun muhteşem halidir.



Öyle bir ibadet ki namaz; oruç, zekât, hac var içinde.


Yemeden içmeden kesiliyor insan, kendisine verilen sıhhat ve afiyetten, O’nun yolunda sarfetmektir.


Ve tabiî ki, huzura ulaşma vesilesidir.



Her şeyden sıyrılarak O’na yönelmek



Namaz, varlıktan sıyrılma halidir.


Namaz, nefisten, çoluk çocuğundan, varlığından, imkânlarından, makamlarından, topladıklarından; yokluğundan, fakirliğinden, acizliğinden sıyrılma halidir.


Adeta dünyada iken ahirete bir geçiş halidir, namaz.


Kâbe’ye varış halidir, yüzünü sürüş halidir, O’nu düşünüş halidir, Muhabbeti hissediş halidir. Namaz, bir varış halidir.



Namaz, ahiret yolculuğunun biletidir



Yolcu için bilet önemlidir. Özellikle yol uzun ve gidilecek yer önemliyse, hazırlıklar daha bir anlam kazanır.




Namaz, huzura giden yolda elimizde bir bilet gibi adeta.


O biletin değeri oranında değişik vasıtalara binebiliyor insan.


Çok değerli, nitelikli namazlar, tayyare, şimendifer, gemi ile huzura ulaşmak demektir.


Biletin değeri, insanın varacağı yere gönül hoşluğu içerisinde, elinde hediyelerle, rahat ve huzurlu bir şekilde ulaşması anlamına geliyor.



Biletsiz yolculuk olmaz



Namaz yoksa, yolda kalır insan.
Bütün hazırlıklar tamam ama bilet yoksa, hazırlıklar anlamını yitiriveriyor. Çekilen onca sıkıntılar, tasalar, acılar bir ‘hiç’e dönüşüyor.
İnsan eğer, yolculuk için ve mahallî ikameti için onca hazırlıklar yapar da, bileti unutursa veya umursamazsa ne derece divanelik etmiş olur.



Namaz dinin direğidir



Dünyada insan ne olursa olsun, ahireti namazladır.
Önce sorgusu namaz olacaktır insanın. Onun için, ‘Namaz dinin direğidir.’ denmiş; yani o almadan din olmaz.


Öyleyse diyebiliriz ki, namazı kadardır insan.


Yüce Rabbin katında namazı ile değeri ölçülecektir insanın.


Namazının niteliği, insanın da kalitesini ortaya çıkaracaktır.


Dünyaya ne kadar değer verdiği, dünyalıklara ne kadar görül bağladığı namazıyla anlaşılacaktır.



Namaza durunca hayat durmalı



Yoğun zihin gündemli namazlar, pek de nitelikli olamıyor.


Evet, yine de huzura yönelmek, yine de ‘Sen varsın’ demek, yine de ‘Sensiz olmuyor’ demek anlamlı.


Ama kılınan namaz, günün anlamını oluşturamıyorsa, günahtan sahibini koruyamıyorsa; hayra çeviremiyorsa yolu, elinin tersiyle itemiyorsa masivaullahı, geride bırakamıyorsa varlığı, o namaz sorgulanmalı.




Aldığımız nefes kadar dokunmalı hayatımıza namazlarımız.


Bir o kadar anlamlı olmalı, hayatımızı değiştirmeli; bakış açımızı ayarlamalı namazlarımız.


Namazlarımızla, O’nun adına bakmalı her şeye, O’nun adına sevmeli, O’nun adına vermeli, O’nun adına almalıdır insan.




Bir tohumdan meyveli ağaç seviyesine kadar dereceleri var namazın. İman derecelerimizdir namazımız.



Günde beş vakit, yenilenme fırsatlarımızdır, hatırlama operasyonlarımızdır, huzura varışlarımızdır, akdimizi yenileme halimizdir namazlarımız.




Namaz saatleri, adeta antivirüs işletim zaman dilimleridir.


Günde beş vakit namazı hatırlamalı, hatırlatmalıdır insan.


Gittiği her yere namaz gündemini götürmelidir kul olan.


Kulluk şuuru, her an gitmeye hazır olmak halidir. Onun için de mümkün olan bütün zaman dilimlerinde, namaza gitmelidir kul olan.
Namaz, duyguları normalleştiren, vasata çeken bir faktördür.
Namaza durunca, hayat her şeyiyle durmalı aslında.


Hayat da namaza durmalı insanla birlikte.



Sandukça-i ahirette saklı namazlar



Seccadelerimiz, mescitlerimiz ahiret sandukçalarımız gibidir. Her bir açılış, her bir seriliş ahirete bir numaratör gibi çalışıyor.


Seccademizi, her bir secde için yere serişimizde, hayat da yere serilmesi, adeta ölmeli namazımızla birlikte. Tabiî insan da ölmeli, ölmeden evvel ölmeli.


Namazda beden, varlık, madde öldükçe; mânâ dirilir.



Lütfen bilet?



Bir yolculuktur, farklı taşıtlarla gidiyor hayat. İnsan, imkânı, kazancı oranında bu yolculuğu yapabilecektir. Bu uzun yolda gitmek pek de kolay değil. Yolculuğu kolaylaştırmak ise, alınan biletle alâkalıdır.
Bilet değerimiz, yolculuğun rahatını, sıhhatini göstermektedir. Bu uzun yolda, istasyondan bilet almamış olmak, sanırım düşünülemez.
 
Üst