Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İslamın Şartları
Namaz Kılmak
Namazda Huşu Problemi, Namazı Huşuyla Kılmak
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="kasif1" data-source="post: 271609" data-attributes="member: 1008778"><p><strong><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Namazda Huşu' ne demektir? Huşu ile namaz kılmak ve gafletten kurtulmak için ne yapmak gerekir?</span></span></strong></p><p></p><p></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"><strong>Huşu: </strong>Sözlük anlamı itibariyle; korkmak, itaat etmek, tevazu göstermek, boyun eğmek demektir. "O gün insanlar, hiçbir tarafa sapmadan Hakkın davetçisine uyarlar. Gözler Rahman'ın heybetinden huşu' içerisine girmiş, kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka bir ses işitemezsin"(Ta Ha, 20/108) mealindeki ayette, kıyamet gününde, insanların Allah'ın azameti karşısındaki korkuları, bükülüşleri, alçalışları, sessiz-sedasız duruşları "huşu" kavramıyla ifade edilmiştir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">"İman edenlerin kalpleri, Allah'ı ve O'ndan gelen hakikatleri hatırlayarak huşu ile dolma zamanı gelmedi mi?" (Hadid, 57/16) mealindeki ayette huşu kavramı doğrudan kalbin bir fonksiyonu olarak ortaya konmuştur.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Terim olarak Huşu; bir yandan çekinmek, korkmak, boyun eğmek gibi kalbin bir eylemi, diğer yandan sükûnet içinde olmak, hareketsiz duruş sergilemek gibi organların bir eylemi olarak kendini gösterir. Buna göre, Huşu; aslı kalpte, tezahürü/yansıması bedende olmak üzere iki yönlü bir etkileşimin adıdır. </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"><strong>Namazın Ruhu Huşudur</strong></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">İçinde huşuyu barındıran namaz, Kur’an’da, kurtuluşun anahtarı olarak gösteriliyor.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">“Muhakkak ki, iman edenler kurtulmuştur. Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarını huşu ile kılarlar” (Müminun, 23/1-2) mealindeki ayette bu manayı görebiliriz.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Fakat şu da bir gerçektir ki, bir çok müslüman sürekli olarak samimi bir şekilde namaz kıldığı ve kılmak istediği halde, insanî bir gaflet hali yaşayabiliyor ve her an huşu içinde olamıyor. O halde bu dermansız derdin teşhisini doğru koymak gerekir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"><strong>Huşuyu yansıtan bir hadis:</strong> </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Hz. Ali anlatıyor: Hz. Peygamber(a.s.m), rükûda şu duayı okuyordu: "Allah'ım! Senin için rükûa vardım, Sana iman ettim, Sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, beynim(iliğim), kemiğim ve damarım(sinirim), sana karşı huşu içerisine girmiştir." (Müslim, Müsafirin, 201.) </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"><strong>Namazdaki Huşuun İki Unsuru: Tahliye/boşaltma ve Tahliye/doldurma</strong></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"><strong>Tahliye: </strong>Arapça orijinli bu kelimenin üçüncü harfi "h", noktalıdır. Türkçe’de "evi tahliye etme", bu anlamdadır.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Konumuzla ilgili olarak; namaz kılanın iç âlemini arındırması, temizlemesi, namazla ilgili olmayan düşünceleri kalbinden çıkartıp atması, duygu ve düşünce yuvasını -Rabbinin huzurunda- huzurunu bozan her türlü tasavvurlardan tahliye etmesi anlamına gelir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"><strong>Tahliye:</strong> Yine Arapça orijinli olan bu kelimenin üçüncü harfi "h" ise, -gözlü "ha" değil- noktasız "hı"dır. Süslemek, ziynet eşyasıyla donatmak anlamına gelir. </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Namazda tahliye demek; Namaz kılan kimsenin kalbini, aklını, duygularını, bütün iç âlemini ilâhî huzurla canlandırması, namazın hakikatleriyle süslemesi demektir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Kelime-i tevhitte, tahliyeye/temizleme ameliyesine öncelik verildiği gibi, namazda da bu hususa öncelik vermek gerekir. Kelime-i tevhitte, önce “la” edatı, bir süpürge görevini üstlenmiş ve yoldaki tüm mevhum/batıl ilahları ortadan süpürüp silmiştir. Kalbin yuvası, “la” ile yapılan tahliye/temizleme ameliyesine tabi tutularak şirkin kirlerinden temizlendikten sonra, söz konusu kalbin sahibi, “illa” asansörüyle tevhit sarayına çıkmış ve onun hakikatiyle süslenmiş olacaktır. "Lâ ilâhe İllallah", bu hakikati ifade etmektedir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Bu husus namazda da geçerlidir. Masivanın (Allah'ın dışındaki varlıkların) manevî kirlerinden temizlenmeden, gerçek anlamda Allah'ın manevî huzuruna çıkmak ve “huşu” mertebesine ulaşmak mümkün değildir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Çünkü insanın duyguları, birer sarmaşık otu gibi, meşgul oldukları şeylere yapışıp kalırlar. Bunların ellerini/pençesini masivadan çektirmeden, Yüce Allah’ın huzuruna çıkmak ve huşua ermek çok zordur. Ayranla dolu bir kabı sütle doldurmak için ayranı boşaltmaktan başka çare var mı? Bu fizik kuralı, meta-fizik için de geçerlidir. Kalp de bir kaptır; içindeki masiva ayranını dökmeden huzur ve huşu sütünü dolduramazsınız. </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">O halde, namazda iken yine de dünyevî meşgalelerle haşir ve neşir olmamızın sebebi, söz konusu ilmî ve tecrübe edilmiş kuralı uygulamayışımızdan kaynaklanmaktadır. Dünya işleri daha bütün sıcaklığıyla kalbimizde yer etmeye devam ederken, namaza durmaya ve sonra da “neden huzur ve huşua eremiyoruz” diye şikâyette bulunmaya hakkımız yoktur. </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Aslında, temizlik ve abdest gibi ön hazırlıkların namazdan önce öngörülmesinin bir hikmeti de budur. Abdest almakla; bir yandan maddi yönden temizlenme ameliyesini gerçekleştirdiğimiz gibi, fikir, zihin ve duygu planında da manevî bir temizlik işini icra etmiş ve bunu yaparken de, sıkı bir kontrol ile zihnimizi ve duygularımızı biraz sonra huzuruna varacağımız Yüce Yaratanımıza yönlendirmekle, önemli bir mesafeyi kat etmiş oluruz.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"><strong>Huşu Namazın hem çekirdeği hem de Meyvesidir</strong></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">“Namaz huşu sahiplerinin dışındakilere ağır gelir”(Bakara, 2/45) mealindeki ayette huşu, namazın çekirdeği olarak gösterilmiştir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">“Muhakkak ki, iman edenler kurtulmuştur. Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarını huşu ile kılarlar” (Müminun, 23/1-2) mealindeki ayette ise huşu namazın bir meyvesi olarak gösterilmiştir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Huşunun zıddı gaflettir. Gaflet ise, üç ayaklı bir şeytan üçgenidir. Şeytan namazla ilgisi olmayan şeyleri hatırlatıp telkin eder. Nefis, daha önceki meşguliyetini namazda da devam ettirmek ister. Disipline alışmamış fikir ise, Allah’ın huzurunda olduğunu düşünmeden rast gele şeylerle eğlenmek ister. Bu sebeple, vesvese ve lüzumsuz işlerle meşgul olduğumuzu fark eder etmez, hiçbir şey olmamış gibi huzura dönüp yolumuza devam etmemiz gerekir. “Aman niye böyle oldu?” ya bile yer vermemeliyiz..</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Huşu ile kılınan bir namazın huşusuz kılınan bir namazla aynı olması zaten adalet ölçüsüne de terstir. Ancak baştan sona kadar huzuru yakalamak ta güçtür. Mühim olan namazdaki gafletle geçen zaman dilimini asgariye indirmektir. Yoksa ondan bütün, bütün kurtulmak insanın yapısına aykırıdır.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Bu zorluğundan ötürüdür ki, Hz. Peygamber(a.s.m) uhud savaşından dönerken, “Biz küçük savaştan döndük, artık büyük savaşa gideceğiz” diye buyurmuş ve bunun nefisle savaş olduğunu söylemiştir. Nefisle mücadele etmenin en zorlu sahnesinin de namaz olduğu ifade edilmiştir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Nitekim, Maun Suresinin azarlamasını değerlendiren Hz. Ali, Hz. İbn Abbas ve Hz. Enes gibi bazı sahabîler, ayetteki inceliğe dikkat çekmiş ve “namazdan” ifadesinin “namazda” tabirinden çok farklı olduğunu söylemişler. </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Buna göre: “Fi salatihim” denilse, namazlarında gaflet gösterenlerin vay haline, anlamı çıkar ve yanlış olur. Çünkü, namazda gaflet etmemek, sehiv yapmamak insan gücünün dışında bir şeydir. Kaldı ki, Hz. Peygamber(a.s.m)’in bizzat namazda sehiv yaptığı bilinmektedir. Fıkıh kitapların hepsinde, “Namazda sehiv yapma” bölümü vardır. </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Onun içindir ki, ayette “an salatihim” denilmiştir. Yani onlar ki, namazlarından gaflet ediyorlar. Yani; namazın kendisinden haberleri yoktur, onu tamamen unutuyorlar, ehemmiyet vermiyorlar. İnsanlara karşı bir gösteriş kaygıları olmazsa asla kılmazlar.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Bu sebepledir ki, bazı alimler bu ince farka işaret etmek üzere demişler ki; Allah’a şükürler olsun ki, Kur’an’da “Fi Salatihim (Namazlarında)” demeyip de “An salatihim (Namazlarından)” demiştir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Sonuç olarak, namazı huşu ile kılmak, beden ve ruh bütünlüğüne ermektir. Buna ulaşmak için maddi ve manevi hazırlık yapmak gerekir.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">[h=1]Namaz kılarken gözleri kapatmanın / yummanın hükmü nedir?[/h] </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"><hr /><p>Namaz kılarken gözleri yummak mekruhtur. Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (a.s.m.), “Sizden biriniz namaza kalktığı zaman gözlerini kapamasın” buyurmuşlardır.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Çünkü namaz kılarken secde yerine bakmak sünnettir. Gözleri yummak da bu sünneti terk sayılır. Yalnız buradaki mekruhluk tenzihîdir, büyük bir vebali yoktur. </span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px">Ancak namazda bakılması caiz olmayan bir şey görmemek için veya dikkati dağıtacak bir şey gözüne ilişirse yahut görülen şeylerden ilgisini kesmek düşüncesiyle namazın mânevî hazzı olan huşûu temin maksadıyla göz yumulabilir. Bunda kerahet olmaz.</span></span></p><p><span style="color: #008080"><span style="font-size: 15px"></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="kasif1, post: 271609, member: 1008778"] [B][COLOR=#008080][SIZE=4]Namazda Huşu' ne demektir? Huşu ile namaz kılmak ve gafletten kurtulmak için ne yapmak gerekir?[/SIZE][/COLOR][/B] [COLOR=#008080][SIZE=4][B]Huşu: [/B]Sözlük anlamı itibariyle; korkmak, itaat etmek, tevazu göstermek, boyun eğmek demektir. "O gün insanlar, hiçbir tarafa sapmadan Hakkın davetçisine uyarlar. Gözler Rahman'ın heybetinden huşu' içerisine girmiş, kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka bir ses işitemezsin"(Ta Ha, 20/108) mealindeki ayette, kıyamet gününde, insanların Allah'ın azameti karşısındaki korkuları, bükülüşleri, alçalışları, sessiz-sedasız duruşları "huşu" kavramıyla ifade edilmiştir. "İman edenlerin kalpleri, Allah'ı ve O'ndan gelen hakikatleri hatırlayarak huşu ile dolma zamanı gelmedi mi?" (Hadid, 57/16) mealindeki ayette huşu kavramı doğrudan kalbin bir fonksiyonu olarak ortaya konmuştur. Terim olarak Huşu; bir yandan çekinmek, korkmak, boyun eğmek gibi kalbin bir eylemi, diğer yandan sükûnet içinde olmak, hareketsiz duruş sergilemek gibi organların bir eylemi olarak kendini gösterir. Buna göre, Huşu; aslı kalpte, tezahürü/yansıması bedende olmak üzere iki yönlü bir etkileşimin adıdır. [B]Namazın Ruhu Huşudur[/B] İçinde huşuyu barındıran namaz, Kur’an’da, kurtuluşun anahtarı olarak gösteriliyor. “Muhakkak ki, iman edenler kurtulmuştur. Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarını huşu ile kılarlar” (Müminun, 23/1-2) mealindeki ayette bu manayı görebiliriz. Fakat şu da bir gerçektir ki, bir çok müslüman sürekli olarak samimi bir şekilde namaz kıldığı ve kılmak istediği halde, insanî bir gaflet hali yaşayabiliyor ve her an huşu içinde olamıyor. O halde bu dermansız derdin teşhisini doğru koymak gerekir. [B]Huşuyu yansıtan bir hadis:[/B] Hz. Ali anlatıyor: Hz. Peygamber(a.s.m), rükûda şu duayı okuyordu: "Allah'ım! Senin için rükûa vardım, Sana iman ettim, Sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, beynim(iliğim), kemiğim ve damarım(sinirim), sana karşı huşu içerisine girmiştir." (Müslim, Müsafirin, 201.) [B]Namazdaki Huşuun İki Unsuru: Tahliye/boşaltma ve Tahliye/doldurma[/B] [B]Tahliye: [/B]Arapça orijinli bu kelimenin üçüncü harfi "h", noktalıdır. Türkçe’de "evi tahliye etme", bu anlamdadır. Konumuzla ilgili olarak; namaz kılanın iç âlemini arındırması, temizlemesi, namazla ilgili olmayan düşünceleri kalbinden çıkartıp atması, duygu ve düşünce yuvasını -Rabbinin huzurunda- huzurunu bozan her türlü tasavvurlardan tahliye etmesi anlamına gelir. [B]Tahliye:[/B] Yine Arapça orijinli olan bu kelimenin üçüncü harfi "h" ise, -gözlü "ha" değil- noktasız "hı"dır. Süslemek, ziynet eşyasıyla donatmak anlamına gelir. Namazda tahliye demek; Namaz kılan kimsenin kalbini, aklını, duygularını, bütün iç âlemini ilâhî huzurla canlandırması, namazın hakikatleriyle süslemesi demektir. Kelime-i tevhitte, tahliyeye/temizleme ameliyesine öncelik verildiği gibi, namazda da bu hususa öncelik vermek gerekir. Kelime-i tevhitte, önce “la” edatı, bir süpürge görevini üstlenmiş ve yoldaki tüm mevhum/batıl ilahları ortadan süpürüp silmiştir. Kalbin yuvası, “la” ile yapılan tahliye/temizleme ameliyesine tabi tutularak şirkin kirlerinden temizlendikten sonra, söz konusu kalbin sahibi, “illa” asansörüyle tevhit sarayına çıkmış ve onun hakikatiyle süslenmiş olacaktır. "Lâ ilâhe İllallah", bu hakikati ifade etmektedir. Bu husus namazda da geçerlidir. Masivanın (Allah'ın dışındaki varlıkların) manevî kirlerinden temizlenmeden, gerçek anlamda Allah'ın manevî huzuruna çıkmak ve “huşu” mertebesine ulaşmak mümkün değildir. Çünkü insanın duyguları, birer sarmaşık otu gibi, meşgul oldukları şeylere yapışıp kalırlar. Bunların ellerini/pençesini masivadan çektirmeden, Yüce Allah’ın huzuruna çıkmak ve huşua ermek çok zordur. Ayranla dolu bir kabı sütle doldurmak için ayranı boşaltmaktan başka çare var mı? Bu fizik kuralı, meta-fizik için de geçerlidir. Kalp de bir kaptır; içindeki masiva ayranını dökmeden huzur ve huşu sütünü dolduramazsınız. O halde, namazda iken yine de dünyevî meşgalelerle haşir ve neşir olmamızın sebebi, söz konusu ilmî ve tecrübe edilmiş kuralı uygulamayışımızdan kaynaklanmaktadır. Dünya işleri daha bütün sıcaklığıyla kalbimizde yer etmeye devam ederken, namaza durmaya ve sonra da “neden huzur ve huşua eremiyoruz” diye şikâyette bulunmaya hakkımız yoktur. Aslında, temizlik ve abdest gibi ön hazırlıkların namazdan önce öngörülmesinin bir hikmeti de budur. Abdest almakla; bir yandan maddi yönden temizlenme ameliyesini gerçekleştirdiğimiz gibi, fikir, zihin ve duygu planında da manevî bir temizlik işini icra etmiş ve bunu yaparken de, sıkı bir kontrol ile zihnimizi ve duygularımızı biraz sonra huzuruna varacağımız Yüce Yaratanımıza yönlendirmekle, önemli bir mesafeyi kat etmiş oluruz. [B]Huşu Namazın hem çekirdeği hem de Meyvesidir[/B] “Namaz huşu sahiplerinin dışındakilere ağır gelir”(Bakara, 2/45) mealindeki ayette huşu, namazın çekirdeği olarak gösterilmiştir. “Muhakkak ki, iman edenler kurtulmuştur. Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarını huşu ile kılarlar” (Müminun, 23/1-2) mealindeki ayette ise huşu namazın bir meyvesi olarak gösterilmiştir. Huşunun zıddı gaflettir. Gaflet ise, üç ayaklı bir şeytan üçgenidir. Şeytan namazla ilgisi olmayan şeyleri hatırlatıp telkin eder. Nefis, daha önceki meşguliyetini namazda da devam ettirmek ister. Disipline alışmamış fikir ise, Allah’ın huzurunda olduğunu düşünmeden rast gele şeylerle eğlenmek ister. Bu sebeple, vesvese ve lüzumsuz işlerle meşgul olduğumuzu fark eder etmez, hiçbir şey olmamış gibi huzura dönüp yolumuza devam etmemiz gerekir. “Aman niye böyle oldu?” ya bile yer vermemeliyiz.. Huşu ile kılınan bir namazın huşusuz kılınan bir namazla aynı olması zaten adalet ölçüsüne de terstir. Ancak baştan sona kadar huzuru yakalamak ta güçtür. Mühim olan namazdaki gafletle geçen zaman dilimini asgariye indirmektir. Yoksa ondan bütün, bütün kurtulmak insanın yapısına aykırıdır. Bu zorluğundan ötürüdür ki, Hz. Peygamber(a.s.m) uhud savaşından dönerken, “Biz küçük savaştan döndük, artık büyük savaşa gideceğiz” diye buyurmuş ve bunun nefisle savaş olduğunu söylemiştir. Nefisle mücadele etmenin en zorlu sahnesinin de namaz olduğu ifade edilmiştir. Nitekim, Maun Suresinin azarlamasını değerlendiren Hz. Ali, Hz. İbn Abbas ve Hz. Enes gibi bazı sahabîler, ayetteki inceliğe dikkat çekmiş ve “namazdan” ifadesinin “namazda” tabirinden çok farklı olduğunu söylemişler. Buna göre: “Fi salatihim” denilse, namazlarında gaflet gösterenlerin vay haline, anlamı çıkar ve yanlış olur. Çünkü, namazda gaflet etmemek, sehiv yapmamak insan gücünün dışında bir şeydir. Kaldı ki, Hz. Peygamber(a.s.m)’in bizzat namazda sehiv yaptığı bilinmektedir. Fıkıh kitapların hepsinde, “Namazda sehiv yapma” bölümü vardır. Onun içindir ki, ayette “an salatihim” denilmiştir. Yani onlar ki, namazlarından gaflet ediyorlar. Yani; namazın kendisinden haberleri yoktur, onu tamamen unutuyorlar, ehemmiyet vermiyorlar. İnsanlara karşı bir gösteriş kaygıları olmazsa asla kılmazlar. Bu sebepledir ki, bazı alimler bu ince farka işaret etmek üzere demişler ki; Allah’a şükürler olsun ki, Kur’an’da “Fi Salatihim (Namazlarında)” demeyip de “An salatihim (Namazlarından)” demiştir. Sonuç olarak, namazı huşu ile kılmak, beden ve ruh bütünlüğüne ermektir. Buna ulaşmak için maddi ve manevi hazırlık yapmak gerekir. [h=1]Namaz kılarken gözleri kapatmanın / yummanın hükmü nedir?[/h] [HR][/HR]Namaz kılarken gözleri yummak mekruhtur. Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (a.s.m.), “Sizden biriniz namaza kalktığı zaman gözlerini kapamasın” buyurmuşlardır. Çünkü namaz kılarken secde yerine bakmak sünnettir. Gözleri yummak da bu sünneti terk sayılır. Yalnız buradaki mekruhluk tenzihîdir, büyük bir vebali yoktur. Ancak namazda bakılması caiz olmayan bir şey görmemek için veya dikkati dağıtacak bir şey gözüne ilişirse yahut görülen şeylerden ilgisini kesmek düşüncesiyle namazın mânevî hazzı olan huşûu temin maksadıyla göz yumulabilir. Bunda kerahet olmaz. [/SIZE][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İslamın Şartları
Namaz Kılmak
Namazda Huşu Problemi, Namazı Huşuyla Kılmak
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst