NEDİR GÜZEL OLAN?
İnsan yüzünün güzelleştirilmesine çok çalışır. mesela sakalını
keser, traş eder, traştan sonra kolanya, pudra, bilmem ne sürer,
sürer, sürer, sürer.. " Halk benim yüzümü güzel görsün" diye..
sakallı olduğu takdirde; alır eline bir tarak, gece gündüz tarar
tarar, tarar tarar... " Halk benim yüzümü güzel görsün" diye. Bu da
kâfi gelmez; ikide bir aynayı cebinden çıkarır, bakar: " Acaba yüzüm
nasıldır?"
Ayaa! Kalb, Allah Teâlâ ZülCelal Hazretlerinin nazargahıdır.
Nasıl oluyor ki insanların nazargahı, yani insanın her an
bakabileceği yüz temizlenir de; insan yüzünün temizliğine bakar da;
fakat kalbinin temizliğine bakmaz!... Ki Allah Teâlâ yirmidört saat
içerisinde her bir dakikada dörtyüz kere tecelli eder ve insanın
kalbini kontrol eder. Kalbine bakar; eğer kalbinde masiva varsa;
Allah'tan başka gayrı varsa, Allah Teala gayretlidir; gayrı kabul
etmez.
Öyle ise yüzümüzü temizlemekten daha azla, ruhumuzu, aklımızı ve
kalbimizi temizlemeliyiz. Allah'ın görmediği bir yer yok.. Nazarının
girmediği bir yer yok...
Kaldı ki bu beden, çömlektir. Çömlek güzeldir; güzeldir de onda
yemek pişirildiği ve kullanıldığı müddetçe... Kırıldıktan sonra, çöp
tenekesine atmaktan başka hiçbir şeye yaramaz. İnsan bedeni de bir
çömlektir.
Demek insan bedeniyle insan değildir. Kalbiyle ruhuyla insandır.
Allah teala'da onun için insanın kalbine ve ruhuna bakar. Kalb temiz
olursa beden de temiz olur. "Kalbime bak ! " diyenlerin sözleri
doğru değildir. Kapalı bir sürahiyenin musluğu vardır. Musluğu
açarız. Musluk şarap akıttı ise sarhoştur; şerbet akıttı ise
akıllıdır.
Binaenaleyh ruhun ve kalbin, dil bir musluğudur... burun bir
musluğudur... kulak bir musluğudur.... iki bacak arası bir
musluğudur... Bu musluklar açıldığı takdirde kalbin içindeki ne ise
bunlardan akmış oluyor. Bu kalbi temizlemekle mükellefiz. yüzün
temizlenmesi, temizlenmemesi söz konusu değildir.
Nitekim İmam Buhârî Hazretleri'nin şeyhlerinden Bundâr, bir
milyon hadisi ezberden, doksan yaşında iken dahi imla
edebiliyormuş... o kadar ki zeki!.. İşitmiştir, yemen'den bir zatk,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerini çok güzel
bildiriyor; manasını çok güzel, iyi izah ediyor. Onun yanına
gitmiştir.
O Yemen'li muhaddisin yüzü güzel değildi. Onun yüzünü görünce... -
boyu kısa, yüzünde de lekeler vardır. Doğru dürüst, güzel bir sakalı
yok.. Elhasıl maddî bir şey yoktu adamda- " Bu adam neymiş ki bundan
ben hadis öğreneyim!? " Muhaddis ona diyor ki: " Bundar, sen böyle
düşünüyorsun, ben hissettim senden. Fakat insanın güzelliği bu
değildir, yüz değildir; insanın yüzü budur. ( kalbe işareten)
Boyu kısa olsun, uzun olsun, orta olsun; yüzü siyah olsun, beyaz
olsun, yüz nasıl olursa olsun, onunla insan tanınmaz. İnsan ruhu ile,
kalbi ile tanınır... Allah Teala ZülCelal Hazretleri, değeri, kalbe
ve ruha vermiştir. kim kalbini günahların arzusundan temizler,
Allah'ın emirlerini yerine getirmekle süslendirirse; işte onun kalbi
temizdir. Her gördüğü günahlardan sıyrılır; günahlara teşebbüs
etmezse; işte o ruh güzeldir.
Demek ki din iddia değildir; din yaşamaktır. Kim din ile, şeriatı
ile yaşıyorsa; onun kalbi çok temizdir. ve kim din ile yaşamıyorsa
onun " kalbim temizdir " demesi doğru değildir, o yalancıdır. Din
insana günahları terk ettiremez, insan kendisi günahları terk
etmelidir...
Nitekim sallallahu aleyhi ve sellem de öyledir. bakınız ki Ebû
cehil, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e müşteri olmadığı için
Peygamber'den faydalanmadı. Ebû leheb, Onun amcası olmasına rağmen
kendisine talib olmadığı için faydalanamadı. Ama Selman Pâk-i Fârisî,
Acem olduğu halde, neseb olarak uzak olmasına rağmen, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e çokça müşteri olduğu için,
Peygamber'den faydalandı. hazreti Ömer radıyallahu Teala anhu da
öyle.. Suheyb-i Rûmî de öyle, diğer sahabeler de öyle... binaenaleyh
himmet, himmet değil; gayret de gerekir...............
İnsan yüzünün güzelleştirilmesine çok çalışır. mesela sakalını
keser, traş eder, traştan sonra kolanya, pudra, bilmem ne sürer,
sürer, sürer, sürer.. " Halk benim yüzümü güzel görsün" diye..
sakallı olduğu takdirde; alır eline bir tarak, gece gündüz tarar
tarar, tarar tarar... " Halk benim yüzümü güzel görsün" diye. Bu da
kâfi gelmez; ikide bir aynayı cebinden çıkarır, bakar: " Acaba yüzüm
nasıldır?"
Ayaa! Kalb, Allah Teâlâ ZülCelal Hazretlerinin nazargahıdır.
Nasıl oluyor ki insanların nazargahı, yani insanın her an
bakabileceği yüz temizlenir de; insan yüzünün temizliğine bakar da;
fakat kalbinin temizliğine bakmaz!... Ki Allah Teâlâ yirmidört saat
içerisinde her bir dakikada dörtyüz kere tecelli eder ve insanın
kalbini kontrol eder. Kalbine bakar; eğer kalbinde masiva varsa;
Allah'tan başka gayrı varsa, Allah Teala gayretlidir; gayrı kabul
etmez.
Öyle ise yüzümüzü temizlemekten daha azla, ruhumuzu, aklımızı ve
kalbimizi temizlemeliyiz. Allah'ın görmediği bir yer yok.. Nazarının
girmediği bir yer yok...
Kaldı ki bu beden, çömlektir. Çömlek güzeldir; güzeldir de onda
yemek pişirildiği ve kullanıldığı müddetçe... Kırıldıktan sonra, çöp
tenekesine atmaktan başka hiçbir şeye yaramaz. İnsan bedeni de bir
çömlektir.
Demek insan bedeniyle insan değildir. Kalbiyle ruhuyla insandır.
Allah teala'da onun için insanın kalbine ve ruhuna bakar. Kalb temiz
olursa beden de temiz olur. "Kalbime bak ! " diyenlerin sözleri
doğru değildir. Kapalı bir sürahiyenin musluğu vardır. Musluğu
açarız. Musluk şarap akıttı ise sarhoştur; şerbet akıttı ise
akıllıdır.
Binaenaleyh ruhun ve kalbin, dil bir musluğudur... burun bir
musluğudur... kulak bir musluğudur.... iki bacak arası bir
musluğudur... Bu musluklar açıldığı takdirde kalbin içindeki ne ise
bunlardan akmış oluyor. Bu kalbi temizlemekle mükellefiz. yüzün
temizlenmesi, temizlenmemesi söz konusu değildir.
Nitekim İmam Buhârî Hazretleri'nin şeyhlerinden Bundâr, bir
milyon hadisi ezberden, doksan yaşında iken dahi imla
edebiliyormuş... o kadar ki zeki!.. İşitmiştir, yemen'den bir zatk,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerini çok güzel
bildiriyor; manasını çok güzel, iyi izah ediyor. Onun yanına
gitmiştir.
O Yemen'li muhaddisin yüzü güzel değildi. Onun yüzünü görünce... -
boyu kısa, yüzünde de lekeler vardır. Doğru dürüst, güzel bir sakalı
yok.. Elhasıl maddî bir şey yoktu adamda- " Bu adam neymiş ki bundan
ben hadis öğreneyim!? " Muhaddis ona diyor ki: " Bundar, sen böyle
düşünüyorsun, ben hissettim senden. Fakat insanın güzelliği bu
değildir, yüz değildir; insanın yüzü budur. ( kalbe işareten)
Boyu kısa olsun, uzun olsun, orta olsun; yüzü siyah olsun, beyaz
olsun, yüz nasıl olursa olsun, onunla insan tanınmaz. İnsan ruhu ile,
kalbi ile tanınır... Allah Teala ZülCelal Hazretleri, değeri, kalbe
ve ruha vermiştir. kim kalbini günahların arzusundan temizler,
Allah'ın emirlerini yerine getirmekle süslendirirse; işte onun kalbi
temizdir. Her gördüğü günahlardan sıyrılır; günahlara teşebbüs
etmezse; işte o ruh güzeldir.
Demek ki din iddia değildir; din yaşamaktır. Kim din ile, şeriatı
ile yaşıyorsa; onun kalbi çok temizdir. ve kim din ile yaşamıyorsa
onun " kalbim temizdir " demesi doğru değildir, o yalancıdır. Din
insana günahları terk ettiremez, insan kendisi günahları terk
etmelidir...
Nitekim sallallahu aleyhi ve sellem de öyledir. bakınız ki Ebû
cehil, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e müşteri olmadığı için
Peygamber'den faydalanmadı. Ebû leheb, Onun amcası olmasına rağmen
kendisine talib olmadığı için faydalanamadı. Ama Selman Pâk-i Fârisî,
Acem olduğu halde, neseb olarak uzak olmasına rağmen, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e çokça müşteri olduğu için,
Peygamber'den faydalandı. hazreti Ömer radıyallahu Teala anhu da
öyle.. Suheyb-i Rûmî de öyle, diğer sahabeler de öyle... binaenaleyh
himmet, himmet değil; gayret de gerekir...............