Nefis Muhasebesi

memluk

Hatim Sorumlusu
lacosacostra_0620ey20nefis5.jpg



nefis muhasebesine dairdir.

Cenâb-ı Hak (cc) Cemîl-i Mutlak'tır. Bütün güzel isimler, sıfatlar ve eserler O'nundur. O ne yapsa güzeldir. Ya bizzat veya netice itibariyle güzeldir. Kusurdan, noksandan münezzehtir. Bütün iyilikler O'ndan, bütün kötülükler bizim kusurlu nefsimizdendir. "Nefis daima kötü şeylere sevkeder" âyet ifadesi bunu ders verir. Hadîs-i şerifte, 'Senin en zararlı düşmanın nefsindir' buyurulmaktadır. Hz. Yusuf (as) gibi bir peygamber-i âlî şan, 'İn-nennefse leemmaretün bissûi illâ mâ rahime Rabbî!' demesiyle nefs-i emmareye itimat edilmez. Enaniyet ve nefs-i emmare sizi aldatmasın! Tezkiyesiz nefs-i emmaresi bulunmak şartıyla kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez. Eğer zahirî sevse de, samimî sevemez. Belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever. Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır. Ve kusuru nefsine almaz, belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler. Mübalağalar ile, belki yalanlar ile nefsini medih ve tenzih ederek adetâ takdis eder. Ve derecesine göre, 'Menittahaze ilâhehû hevâh' âyetinin bir tokatını yer. Kendini methedip sevdirmesiyse aksülamelle istiskali celbeder. Soğuk düşürtür. Hem amel-i uhrevîde ihlâsı kaybeder, riyayı karıştırır. Akıbeti görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve lezzet-i hâzıraya mübtelâ olan, hisse ve heva-i nefse mağlup olup yolunu şaşırmış hissin fetvasıyla bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar. Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür. Adetâ ders aldığı Amme cüzünü birtek şekerlemeye satan havaî bir çocuk gibi elmas kıymetinde bulunan hasenatını, hissini okşamak, hevasını memnun etmek ve hevesini tatmin etmek için ehemmiyetsiz cam parçalan hükmündeki lezzetlere, enaniyetlere vesile edip kârlı işlerde hasaret eder."

Aziz mü'minler! Rahman ve Rahîm olan Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm'inde "Kad eflaha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ" ferman ediyor. Yâni: Nefsini ıslâh ve terbiye eden kurtulur. Nefsinin esiri olan, ona uyan zarardan, azaptan kurtulamaz. Zira nefis kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder. Daima iyliği kendinden bilip fahir ve ucbe girer. Kendini görür, kendine güvenir, kendini beğenir. Bu halden kurtulmak için daima acizliğini, fakirliğini, kusurlarını düşünmek ve günahlarına sık sık tevbe ve istiğfar etmek ve Allah'ın merhametine sığınmak lâzımdır.

Unutmayalım ki: "Nefsini ıslâh etmeyen başkasını ıslâh edemez!" Nefsine mağlup olan, düşmana galip gelemez. Nefsinin peşinden koşan, Hakk'a hizmet edemez, iyi insan nefsini beğenmez, daima kendi kusurlarını araştırıp nefsini ıslâh etmeye çalışır. Başkalarının ayıp ve kusurlarını araştırmak nefsi unutmaktan ileri gelir. Allah Resulü (sav), "Hesaba çekilmeden evvel kendi nefsinizi hesaba çekiniz! En büyük düşmanınız olan nefis ve şeytanın şerrinden Allah'a sığınınız!" buyurmuşlardır.

Aziz kardeşlerim! Şunu da unutmayınız ki: Nefis insanları imtihan için yaratılmış, şeytan yine bunun için insana musallat edilmiştir. Şeytan ve nefis olmasaydı, insanların kabiliyetleri gelişmezdi. Makamları aynı seviyede kalırdı. Cihad ruhu sönerdi. Manevî cihad olmazdı. Şeytan kötüdür ama nice iyiliklere basamak yapılmıştır. Nefis kötüdür ama onunla cihad eden cenneti kazanır. Allah nefsi de, şeytanı da hayır için yaratmıştır. Onları kendine şer yapan, insandır. Demek ki nefis ve şeytan gibi şerli mahlûkların yaratılması şer değildir, hayırdır. Güneş nice faydaları için yaratılmış bir lâmba, bir sobadır. Uzun zaman güneşte kalıp hasta olan adam, "Güneş zararlıdır!" diyemez. Dikkatsizliği sebebiyle cereyana çarpılan kimse, "Elektrik şerdir!" hükmünü veremez! Ateş çok faydalı bir maddedir, dikkatsizlikten evini, elini yakan kişi, dostunu kendine düşman etmiş, zarara uğramıştır. Nefis de aynen böyledir.

Bu misallerde görüldüğü gibi Allah şerleri de hayır ve istifademiz için yaratmıştır. Nefis ve şeytan maddî ve manevî terakkîde bir kamçı vazifesi görmelidir. Nefsimizi ıslâh edip onu hayırlı hizmetlere, camilere, cemaatlara bizi taşıyan bir vasıta yapabiliriz. Nefis aklın ve kalbin emrine girer, Hak ve Kur'ân'ı dinlerse bizi Allah'a götüren bir vasıta olur. Sözler'de ifade edildiği gibi, "Ey insan! Eğer sen nefis ve şeytanı dinlersen esfel-i sâfilîne düşersin. Eğer Hak ve Kur'ân'ı dinlersen, âlâyı illiyyîhe çıkar, kâinata güzel bir takvimi olursun.

Ey insan, düşün! Sen alâ küll-i hal öleceksin! Eğer nefis ve şeytana uyarsan, senin komşuların, belki akrabaların, şerrinden kurtulmak için senin ölümünle mesrur olacaklar. Eğer 'Eûzü billahi mineşşeytânirracim' deyip Kur'ân'a ve habîb-i Rahman'a uyarsan, yer ve gök ölümünden dolayı senin için manen ağlayacaklar."

Hülâsa-i kelâm: Nefsimize nazar-ı rıza ile bakmayalım. Kusurlarımızı görüp istiğfar edelim. İstiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur.

Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Kusurunu görenin kusuru kusur olmaktan çıkar. Affa müstahak olur.

Yâ Rab! Kusurumuzu affet! Bizi kendine kul kabul et! Emanetini Gözetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl, âmin...
 
Üst