İşte bu kıssadır ki, Kurân'ın nebilerden tek tek misak alındığını tesbit eden şu âyetiyle işaret olunmuştur:
" Allah, (geçmiş) peygamberler (in) den and olsun ki size kitap ve hikmet verdim. Sonra da size nezdinizdeki (o kitap ve hikmeti) tasdik eden bir peygamber gelmiştir (gelecektir). O'na katiyyen iman ve O'na her halde yardım edeceksiniz diye (ahd ve) misak aldığı zaman dedi ki:
"İkrar ettiniz ve uhdenize bu ağır yükümü (vacibemi) ahd kabul eylediniz mi?" Onlar (cevaben): "İkrar ettik" dediler. (Allah) dedi ki: "Öyleyse (birbirinize ve ümmetlerinize karşı) şâhid olun, ben de sizinle beraber (bu ikrarınıza) şahidlik edenlerdenim. (Al-i İmran Suresi / 81)
İşte bu mübarek ayette sonsuzluk nebisi Cenâb-ı Mustafanın şan ve şerefini yücelten vasıflandırmalardan başka, eğer öbür peygamberler zamanında gelseydi onlara da RESUL olması gerektiği ve nebiliğinin Hazret-i Adem'den başlayarak son adama kadar bütün kâinatı ve her mahluku sardığı mânâsı vardır.
Evet, O Nebiyyi Ahirzaman bütün zaman ve mekânın ve bütün mahlukatın peygamberidir... Allah, iki cihan sultanlığını ebede kadar O'na vermiştir...
Nihayetsiz olan mülkün seyyidi, Kevser Havuzu'nun sahibi ve Allah Sevgilisi buyuruyorlar:
"Bütün insanlığa Peygamber gönderildim!.."
Bu hadis-i Nebevi 'den süzülecek mâna, Allah Sevgilisinin kendisinden evvel ve sonra, gelmiş ve gelecek bütün beşeriyete gönderdildiğidir. Yoksa sadece kendi saadet asrından Kıyamete kadar gelecek olanlara değil...
Bu dahi azim bir hikmet...
Topyekün zaman ve mekânın nuru olmak hususiliği...
Ve bir başka âyet:
"(Habibim) seni (rahmetimizin) müjdeci (si, azabımızın) haberci (si ve) bütün insanların peygamberi olmaktan başka (bir sıfatla) göndermedik. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler." (Sebe Suresi / 28) Fâhri Kâinat olmak sırrı böylece daha güzel anlaşılıyor...