Bir ömür boyu, bir dâvâ uğruna her yönden gelen katlanılması zor çilelere mukavemet edip, onları adeta bir mânevî haz ve gıda yapabilmek...
Her yönden gelen, akla sığmayacak onca hakaret, iftira, itham ve garaza; maneviyât, mukaddesât, vatan ve millet adına kahramanca göğüs gerebilmek...
Bunca fırtınalara ve dağlarvârî hadise, hareket ve olaylara karşı dimdik ayakta durabilmek...
Bütün olumsuz şartlara karşı özgüvenini ve ümidini asla kaybetmemek... En karanlık ve ümitsiz anlarda etrafına ümit olmayı başarabilmek...
Maneviyât ve dâvâ uğruna yardan, serden, maddeden, makamdan ve kendinden geçebilmek...
Her an ve her yerde müsbeti aramak, onu tatbik edip savunabilmek...
Vatana, millete ve insanlığa lâzım olan ne kadar müspet değer varsa onu yaşayıp yaşatma sevdasını her şeye rağmen devam ettirebilmek...
Demokratlığın, meşrûiyetin, medenî cesaretin savunucusu ve tatbikçisi olabilmek...
Adaletin, hukukun ve hakkın yılmaz savunucusu ve kendi çekim alanında ve dışarıda tatbikçisi olabilmek... Demokrasinin, insan haklarının ve hürriyetlerin daima yanında ve tarafında kalabilmek...
Şefkatin, merhametin, samimiyet ve hasbîliğin değerlerini toplumla paylaşma azim ve kararlılığının peşinde olabilmek...
Doğruluğun, sıdkın ve istikametin yanında yer alabilmek... Geri adım atmamak...
İstikametin, hidayetin ve merhametin devamlı yanında yer tutabilmek...
Gururun, kibrin, riyakârlığın hep karşısında ve muhalefetinde durabilmek...
Gayr-ı meşrûluğun, haksızlığın, zulmün karşısında sağlam duruşuyla direnebilmek...
Sağlam iradenin, şaşmaz delillerin, ilm-i ispatiyeciliğin, fıtrî istikametin yanında yer alabilmek.
Küfrün, inadın, kinin, radikalizmin ve taassubun, hakkan, ilmen ve insâniyeten makul olmadığını savunup ispat edebilmek...
Hakperestliği, hukukun üstünlüğünü, kalp ve beden temizliğinin faziletlerini her platformda en yüksek perdeden savunabilmek...
Nezaketin, merhametin, inceliğin yanında yer alabilmek...
Yeniliğin, mükemmelliğin, orijinalitenin öncülüğünü yapabilmek...
Manevî irtibatın, dostluğun, sakinliğin ve hakseverliğin bayraktarlığını devam ettirebilmek...
Mütevaziliğin kaybolmaması için, yaşadığı şahsî ve ailevî hayatıyla devamı yönünde elinden geleni yapabilmek.
Fedakârlığın, affetmenin, her türlü zorluğa katlanmanın toplumun barışı için olmazsa olmazları olduklarını idrak edip ettirebilmek...
Kısacası, bu fani hayatın bazı “olunmaz sanılanlarını” olabilirliğe çevirebilme meziyetini ve ustalığını gösterebilmeyi becerenlere verilen bir nevî isim ve nişânedir “Nur Talebeliği.”
Fani hayatlarını, yukarıda bazılarını sayabildiğimiz ve buna mümâsil değerlerle süsleyen o kahraman “nur erleri saff-ı evvellerin”, nâmüsait şartlarda başardıkları o muhteşem tablonun inci-mercan süsleridir bu zikredilen değerler.
Mirasyedici vârisler olmamak için “hazer edip, dikkatle bakıp, ihtimamla basmak, bir lokma, bir kelime, bir harekette batmamak” için çok daha sorumlu davranmak gerektiğini idrak edip tatbik etmek durumundayız. Mevlâ’m bizleri ve değerli dâvâ adamları ve müntesiplerini mahcup etmez inşallah.
Nejat ERen
Her yönden gelen, akla sığmayacak onca hakaret, iftira, itham ve garaza; maneviyât, mukaddesât, vatan ve millet adına kahramanca göğüs gerebilmek...
Bunca fırtınalara ve dağlarvârî hadise, hareket ve olaylara karşı dimdik ayakta durabilmek...
Bütün olumsuz şartlara karşı özgüvenini ve ümidini asla kaybetmemek... En karanlık ve ümitsiz anlarda etrafına ümit olmayı başarabilmek...
Maneviyât ve dâvâ uğruna yardan, serden, maddeden, makamdan ve kendinden geçebilmek...
Her an ve her yerde müsbeti aramak, onu tatbik edip savunabilmek...
Vatana, millete ve insanlığa lâzım olan ne kadar müspet değer varsa onu yaşayıp yaşatma sevdasını her şeye rağmen devam ettirebilmek...
Demokratlığın, meşrûiyetin, medenî cesaretin savunucusu ve tatbikçisi olabilmek...
Adaletin, hukukun ve hakkın yılmaz savunucusu ve kendi çekim alanında ve dışarıda tatbikçisi olabilmek... Demokrasinin, insan haklarının ve hürriyetlerin daima yanında ve tarafında kalabilmek...
Şefkatin, merhametin, samimiyet ve hasbîliğin değerlerini toplumla paylaşma azim ve kararlılığının peşinde olabilmek...
Doğruluğun, sıdkın ve istikametin yanında yer alabilmek... Geri adım atmamak...
İstikametin, hidayetin ve merhametin devamlı yanında yer tutabilmek...
Gururun, kibrin, riyakârlığın hep karşısında ve muhalefetinde durabilmek...
Gayr-ı meşrûluğun, haksızlığın, zulmün karşısında sağlam duruşuyla direnebilmek...
Sağlam iradenin, şaşmaz delillerin, ilm-i ispatiyeciliğin, fıtrî istikametin yanında yer alabilmek.
Küfrün, inadın, kinin, radikalizmin ve taassubun, hakkan, ilmen ve insâniyeten makul olmadığını savunup ispat edebilmek...
Hakperestliği, hukukun üstünlüğünü, kalp ve beden temizliğinin faziletlerini her platformda en yüksek perdeden savunabilmek...
Nezaketin, merhametin, inceliğin yanında yer alabilmek...
Yeniliğin, mükemmelliğin, orijinalitenin öncülüğünü yapabilmek...
Manevî irtibatın, dostluğun, sakinliğin ve hakseverliğin bayraktarlığını devam ettirebilmek...
Mütevaziliğin kaybolmaması için, yaşadığı şahsî ve ailevî hayatıyla devamı yönünde elinden geleni yapabilmek.
Fedakârlığın, affetmenin, her türlü zorluğa katlanmanın toplumun barışı için olmazsa olmazları olduklarını idrak edip ettirebilmek...
Kısacası, bu fani hayatın bazı “olunmaz sanılanlarını” olabilirliğe çevirebilme meziyetini ve ustalığını gösterebilmeyi becerenlere verilen bir nevî isim ve nişânedir “Nur Talebeliği.”
Fani hayatlarını, yukarıda bazılarını sayabildiğimiz ve buna mümâsil değerlerle süsleyen o kahraman “nur erleri saff-ı evvellerin”, nâmüsait şartlarda başardıkları o muhteşem tablonun inci-mercan süsleridir bu zikredilen değerler.
Mirasyedici vârisler olmamak için “hazer edip, dikkatle bakıp, ihtimamla basmak, bir lokma, bir kelime, bir harekette batmamak” için çok daha sorumlu davranmak gerektiğini idrak edip tatbik etmek durumundayız. Mevlâ’m bizleri ve değerli dâvâ adamları ve müntesiplerini mahcup etmez inşallah.
Nejat ERen