topraktoprak
Well-known member
‘Anlaşamıyorsak çocuklarımız mutsuz bir evde büyümesin’ diye boşanalım mı? Peki ya boşanınca çocuklarımızı neler bekliyor?
Gerçek hayattan bir kesit
“Kadın dört yıllık evliliklerinde ilk kez kocasını kitap okurken görmüştü. Hem de böyle pür dikkat… Halbuki çocukları olduktan sonra ne çok kitap hediye etmişti ona… Ön sayfalarına özene bezene yazılar yazıp imzalardı hediye ederken. Lakin beyefendi, kitabın kapağını kaldırma zahmetine girişmediği için henüz bu yazılarla müşerref olamamıştı.
Acaba ne okuyordu? Eşi sigara için balkona çıktığında alelacele kitaba baktı. Üç koca ciltli kitap… Briç kitapları…
Eşi, her gün gece 12’ den önce eve gelmiyordu. Pazar günleri bile. Kadın ilk başlarda eşinin ‘işim vardı’ masalına inanıyordu. Ta ki bir akrabası eşini geç saatlerde briç kulübünde görene dek…
Beyefendi için briç merakı bir tutkuya dönüşmeye başlamıştı
Artık beyefendi evde kaldığı zamanlarda da internet üzerinden briç oynuyordu.
Kadın bir keresinde konuşmayı denedi. Ağzının payını da aldı!!! Eşi ‘sürekli işlerim var, ülkede kriz denen bir şey var, evin geçimini nasıl sağladığımı zannediyorsun’ diyordu. Bazen de ‘O zaman sen çalış ben evde oturayım’ savunmasını yapıyordu.
Ben erkeğim, sana hesap mı vereceğim?
Bir gece eşi 1.30 da eve gelmişti. ‘Nerdeydin, merak ettim?’ diye sormuş bulundu kadın. Sordu ama sormasına bin pişman oldu. Kapılar yumruklanmaya başlamıştı bile. ‘Ben sana hesap mı vermek zorundayım, bıktım senin sorgulamadan, ev değil hapishane… Çıkarken senden izin kağıdı mı alacağım? Ben erkeğim! Ne yani, senin dizinin dibinde mi oturacağım? Bunaltıyorsun artık beni. Boşanalım da sen de kurtul bende kurtulayım…’
‘Tabi, ne demek! İstemiyorsan hemen boşanırız’
Kadın durdu. İçinden öyle çok şey söylemek ve öyle çok şey yapmak geçiyordu ki… Ama o duygularının esiri değildi, olamazdı da. ‘Akleden kalp’ ile düşünmeye başladı. İçindeki yanardağ lavlarını püskürtürken konuşursa, kazanacaklarını, kaybedeceklerini ve evladını gözünün önünden geçirdi.
Balkona çıktı. Bahar mevsimiydi. Dışarıda ruhuyla eş zamanlı başlayan şiddetli bir fırtına vardı. ‘Ne ilginç’ diye düşündü ‘Fırtınalı yağmur çamurlu toprak perdesinin altındaki nihayetsiz güzel çiçeklerin ve bitkilerin tebessümüne’ sebep oluyordu. Kadın ruhunda bu düşünce iksiriyle suladığı sonsuzluk çiçeğini koklarken fırtına adam balkona geldi. Başı öne eğikti……”
Ne bu darbe sevdası?...
“Boşanmak sözcüğü”… Bir çırpıda, ne kadar kolay söylemesi… Ya sonrası… Bitik bir toplumun kayıp nesli…
Evlilik kurumuna yapılan en büyük darbedir boşanmak, ya da boşanma alternatifini sık sık zikredip gündeme taşımak…
Darbeseverim, darbeseversin, darbesever…
Hayatın her alanında nedir bu darbe merakımız? Siyasette, evlilikte vs. Ne oluyor devirince, ne geçiyor elimize? Bugüne kadar kimin eline ne geçmiş?
Belki de ismim ‘berrin’ olduğundan mı, 17 eylül idamının yıldönümü günlerinde dünyaya gözlerimi açtığım dan mı, nedir bilinmez; ben her 27 mayıs hüzünlenirim “Kısa kes az konuş” repliği zihnimde dönerken usulca akıtırım gözyaşlarımı kalbime…
Anlaşamıyorsan yap bir darbe, boşan gitsin,
Demesi kolay, ‘çekmeye değmez onun kahrını, hayatını yaşa!’ ‘Anlaşamıyorsanız zorlamayın’
Allah aşkına % 100 kim anlaşabilmiş ki… Var mı böyle bir örnek?
Peki ya kalanlar?
Boşanma sonrası ya çocuğun ruhu, duyguları…
Annesi babası ayrı olan çocuğun kabullenemeyeceği tek gerçektir boşanma! Anlatırsınız, anlatırsınız anlamaz. Daha doğrusu anlamak istemez. İçindeki burukluk, eziklik bir ömür boyu sürer. Ne kadar mutlu edilmeye çalışılsa da mutsuzdur bir yanı hep.
Sarayda dahi olsa, o ruhunda ki bir esir kampını yaşar. Burası Yassıada’dır. Diğer arkadaşlarına hep imrenerek bakar, hep birlikteliğin hayalini kurar, isyan eder gerçeğe. Tıpkı ‘İsyancı kimliğimin altında, babasız bir evde büyümenin rolü çoktur’ diyen Nietzsche’nin ifadelerinde olduğu gibi.
Viyana üniversitesinde yapılan uzun soluklu bir çalışma çocuğun boşanma sonrası travmadan normale geçiş sürecinin 6 yıl olduğunu gösteriyor. Dile kolay!
En ağır etkilenen grup okul öncesi dönem! Alt ıslatma, uykusuzluk, öfke nöbetleri, ilgisizlik, suçluluk hissetme, parmak emme gibi tepkiler…
İlkokul döneminde, okulda başarısızlık, arkadaş sorunları, ebeveyne öfke…
Ergenlik döneminde suça meyletme, depresyon, madde bağımlılığı, erken yaşta cinsel yaşantılar, antisosyallik…
Yani her dönemde nevrotik izler bırakıyor boşanma süreci çocuğun kişiliği üzerinde
Daha bitmedi, ya boşanmanın ergenlik sonrası etkileri….
ABD Berkley Üniversitesinde boşanma sonrası bir grup çocuk 25 yıl takip edilmiş. Sonuç: Bu gruptakilerin daha erken evlendikleri, % 60 ‘nın boşandığı, %25’nin içki ve uyuşturucu kullandığı…
Dolayısıyla darbe kararı pardon yani boşanma kararı verilmeden önce çok ciddi düşünülmeli. Çünkü şakası ve dönüşü yok!
Darbeden önce mutsuz bir evliliği sürdürmek değil, sevme sanatını ve birbirimizi mutlu etmeyi öğrenmek zorundayız
Radyodan kulağıma gelen ezgi yazıma son noktayı koyuyor adeta…. “Savaşmadan yaşamak kar taneleri misali……”
Alıntı...
Gerçek hayattan bir kesit
“Kadın dört yıllık evliliklerinde ilk kez kocasını kitap okurken görmüştü. Hem de böyle pür dikkat… Halbuki çocukları olduktan sonra ne çok kitap hediye etmişti ona… Ön sayfalarına özene bezene yazılar yazıp imzalardı hediye ederken. Lakin beyefendi, kitabın kapağını kaldırma zahmetine girişmediği için henüz bu yazılarla müşerref olamamıştı.
Acaba ne okuyordu? Eşi sigara için balkona çıktığında alelacele kitaba baktı. Üç koca ciltli kitap… Briç kitapları…
Eşi, her gün gece 12’ den önce eve gelmiyordu. Pazar günleri bile. Kadın ilk başlarda eşinin ‘işim vardı’ masalına inanıyordu. Ta ki bir akrabası eşini geç saatlerde briç kulübünde görene dek…
Beyefendi için briç merakı bir tutkuya dönüşmeye başlamıştı
Artık beyefendi evde kaldığı zamanlarda da internet üzerinden briç oynuyordu.
Kadın bir keresinde konuşmayı denedi. Ağzının payını da aldı!!! Eşi ‘sürekli işlerim var, ülkede kriz denen bir şey var, evin geçimini nasıl sağladığımı zannediyorsun’ diyordu. Bazen de ‘O zaman sen çalış ben evde oturayım’ savunmasını yapıyordu.
Ben erkeğim, sana hesap mı vereceğim?
Bir gece eşi 1.30 da eve gelmişti. ‘Nerdeydin, merak ettim?’ diye sormuş bulundu kadın. Sordu ama sormasına bin pişman oldu. Kapılar yumruklanmaya başlamıştı bile. ‘Ben sana hesap mı vermek zorundayım, bıktım senin sorgulamadan, ev değil hapishane… Çıkarken senden izin kağıdı mı alacağım? Ben erkeğim! Ne yani, senin dizinin dibinde mi oturacağım? Bunaltıyorsun artık beni. Boşanalım da sen de kurtul bende kurtulayım…’
‘Tabi, ne demek! İstemiyorsan hemen boşanırız’
Kadın durdu. İçinden öyle çok şey söylemek ve öyle çok şey yapmak geçiyordu ki… Ama o duygularının esiri değildi, olamazdı da. ‘Akleden kalp’ ile düşünmeye başladı. İçindeki yanardağ lavlarını püskürtürken konuşursa, kazanacaklarını, kaybedeceklerini ve evladını gözünün önünden geçirdi.
Balkona çıktı. Bahar mevsimiydi. Dışarıda ruhuyla eş zamanlı başlayan şiddetli bir fırtına vardı. ‘Ne ilginç’ diye düşündü ‘Fırtınalı yağmur çamurlu toprak perdesinin altındaki nihayetsiz güzel çiçeklerin ve bitkilerin tebessümüne’ sebep oluyordu. Kadın ruhunda bu düşünce iksiriyle suladığı sonsuzluk çiçeğini koklarken fırtına adam balkona geldi. Başı öne eğikti……”
Ne bu darbe sevdası?...
“Boşanmak sözcüğü”… Bir çırpıda, ne kadar kolay söylemesi… Ya sonrası… Bitik bir toplumun kayıp nesli…
Evlilik kurumuna yapılan en büyük darbedir boşanmak, ya da boşanma alternatifini sık sık zikredip gündeme taşımak…
Darbeseverim, darbeseversin, darbesever…
Hayatın her alanında nedir bu darbe merakımız? Siyasette, evlilikte vs. Ne oluyor devirince, ne geçiyor elimize? Bugüne kadar kimin eline ne geçmiş?
Belki de ismim ‘berrin’ olduğundan mı, 17 eylül idamının yıldönümü günlerinde dünyaya gözlerimi açtığım dan mı, nedir bilinmez; ben her 27 mayıs hüzünlenirim “Kısa kes az konuş” repliği zihnimde dönerken usulca akıtırım gözyaşlarımı kalbime…
Anlaşamıyorsan yap bir darbe, boşan gitsin,
Demesi kolay, ‘çekmeye değmez onun kahrını, hayatını yaşa!’ ‘Anlaşamıyorsanız zorlamayın’
Allah aşkına % 100 kim anlaşabilmiş ki… Var mı böyle bir örnek?
Peki ya kalanlar?
Boşanma sonrası ya çocuğun ruhu, duyguları…
Annesi babası ayrı olan çocuğun kabullenemeyeceği tek gerçektir boşanma! Anlatırsınız, anlatırsınız anlamaz. Daha doğrusu anlamak istemez. İçindeki burukluk, eziklik bir ömür boyu sürer. Ne kadar mutlu edilmeye çalışılsa da mutsuzdur bir yanı hep.
Sarayda dahi olsa, o ruhunda ki bir esir kampını yaşar. Burası Yassıada’dır. Diğer arkadaşlarına hep imrenerek bakar, hep birlikteliğin hayalini kurar, isyan eder gerçeğe. Tıpkı ‘İsyancı kimliğimin altında, babasız bir evde büyümenin rolü çoktur’ diyen Nietzsche’nin ifadelerinde olduğu gibi.
Viyana üniversitesinde yapılan uzun soluklu bir çalışma çocuğun boşanma sonrası travmadan normale geçiş sürecinin 6 yıl olduğunu gösteriyor. Dile kolay!
En ağır etkilenen grup okul öncesi dönem! Alt ıslatma, uykusuzluk, öfke nöbetleri, ilgisizlik, suçluluk hissetme, parmak emme gibi tepkiler…
İlkokul döneminde, okulda başarısızlık, arkadaş sorunları, ebeveyne öfke…
Ergenlik döneminde suça meyletme, depresyon, madde bağımlılığı, erken yaşta cinsel yaşantılar, antisosyallik…
Yani her dönemde nevrotik izler bırakıyor boşanma süreci çocuğun kişiliği üzerinde
Daha bitmedi, ya boşanmanın ergenlik sonrası etkileri….
ABD Berkley Üniversitesinde boşanma sonrası bir grup çocuk 25 yıl takip edilmiş. Sonuç: Bu gruptakilerin daha erken evlendikleri, % 60 ‘nın boşandığı, %25’nin içki ve uyuşturucu kullandığı…
Dolayısıyla darbe kararı pardon yani boşanma kararı verilmeden önce çok ciddi düşünülmeli. Çünkü şakası ve dönüşü yok!
Darbeden önce mutsuz bir evliliği sürdürmek değil, sevme sanatını ve birbirimizi mutlu etmeyi öğrenmek zorundayız
Radyodan kulağıma gelen ezgi yazıma son noktayı koyuyor adeta…. “Savaşmadan yaşamak kar taneleri misali……”
Alıntı...