Oğluma Risale-i Nur'u futbolla anlatacağım 25 Ekim 2010 / 23:55 Filipinler
Oğluma Risale-i Nur'u futbolla anlatacağım
25 Ekim 2010 / 23:55
Filipinler Liberal Parti Genel Sekreteri, Hıristiyan politikacı Dr. Neric Acosta oğluna Risale-i Nur'u nasıl anlatacağını Risale Haber'e anlattı
Röportaj: Kemal Benek
Foto: Şaban Yılmaz
Filipinler Liberal Parti Genel Sekreteri Dr. Neric Acosta Risale-i Nur'la yeni tanışmış. Hıristiyan politikacı özellikle İstanbul'da yapılan son Bediüzzaman Sempozyumu'nda dinlediği çeşitli tebliğler ile daha ayrıntılı bilgilere erişmiş. İstanbul'a gelmek gibi bir düşüncesi yokmuş. Roma'da uluslararası bir toplantıdayken yapılan daveti geri çevirmemiş ve İstanbul'a uğramış. "Keşke daha önce bu sempozyuma katılsaydım. Londra ve Roma'da söyleyeceklerim daha farklı olurdu" diyor.
Partisi, Liberal Parti'nin başkanı aynı zamanda devlet başkanlığını da yürütüyor. Kendisi de Mayıs ayında Filipinler Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına atanacak. Dr. Acosta ile görüşmemizde Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü Başkanı Rıza Dalkılıç tercümanlık yaptı.
TÜRKİYE DİNLERİN KESİŞTİĞİ BİR ÜLKE
Türkiye'ye ilk defa mı geliyorsunuz?
Evet İlk defa geliyorum.
Hayalinizde nasıl bir Türkiye vardı burada nasıl bir manzara ile karşılaştınız?
Hayalimde daima Türkiye'ye gelme rüyası vardı. Fakat benim dünyamdaki Türkiye, coğrafi olarak Asya ve Avrupa'nın kesiştiği bir noktada bulunan bir ülke idi. Geldikten sonra gördüm ki sadece coğrafi olarak değil aynı zamanda medeniyetler ve kültürler için bir kavşak noktası, dinler için yolların kesiştiği bir ülke.
RİSALE-İ NUR SADECE TÜRKİYE İÇİN DEĞİL DÜNYA İÇİN DE HAYATİ EHEMMİYETE SAHİP
Bediüzzaman Sempozyumunu nasıl buldunuz?
Bu kadar büyük bir toplantıya iştirak edeceğimi beklemiyordum. Burada sadece filozofları göreceğimizi düşünüyorduk. Fakat görüyorum ki sempozyum, dünyadaki bütün ilim sahaları ile alakalı insanlar biraraya getirmiş. Risale-i Nur sadece Türkiye için değil dünyanın bir çok noktası için hayati ehemmiyet arzeden eser olarak karşımızda duruyor. Sadece Ortadoğudaki topluluklar içindeki barış, medeniyet değil dünyadaki meselerin çözümü noktasında bir adres olarak gösterilebilecek bir eser.
HERKESİ KENDİSİ İLE ALAKALI KONUŞTURUYOR
Açılış günü akşam yemeğinde, "bedenlerimiz farklı ama ruhlarımız aynı" şeklinde özetlenebilecek bir konuşma yaptınız. Bununla neyi kastettiniz?
Bugüne kadar 70 ülkenin meclisleri ve politikacıları tarafından davet edildim. Eğitim, çevre, siyasetin yeniden yapılandırılması ile ilgili konferanslara katıldım. Fakat hayatımda ilk defa dünyanın bir çok yerinden, farklı dinlerden insanların ortak noktada buluştuğunu gördüm. Bir eser herkesi kendi etrafında toplamış ve herkesi kendisi ile alakalı konuşturuyor. Başka bir ifade ile bedenler farklı farklı ama dillerde bir nokta var; Risale-i Nur. Böyle bir toplantı hayalin ötesinde benim için.
GİTTİĞİMİZ YERE RİSALE-İ NURU GÖTÜRECEĞİZ
Risale-i Nur'da ne görüyorsunuz?
Risale-i Nur insanlığın ihtiyaç duyduğu, herkesin dört gözle baktığı bir noktaya nazararı çevirmiş. O noktadan da farklı kültürlerden insanları biraraya getirmiş. İşte o ruhlardaki birliğe Risale-i Nur hitap ettiği için bu kadar insanları kendisine cezbetmiş. Risale-i Nur'a bakınca bir de şunu görüyorum: Sadece mahalli problemler veya bir bölgeye has değil. Çünkü çok eserler var o bölge insanıyla, grupla, milletle alakalıdır. Fakat Risale-i Nur'da öyle bir şey var ki bütün dünyayı ihata eden muhit bir anlayış mevcut. Ve öyle bir tarzla konuşmuş ki burada yapılan konuşmalardan anladığım kadarıyla bu global bir kitap. Müslümanlar da Hıristiyanlar da Yahudiler de Budistler de çok şey öğreniyor. Türkiye'de siz ne kadar çok istifade ediyorsanız politik, siyasi, çevre, toplum olarak size ne kadar faydası olduysa inanıyorum ki yaptığı değişimin aynısını Uzak Doğu Asya toplumlarında da yapabilir. Dolayısıyla bizim üzerimize de bir mesuliyet yüklenmiş oluyor: Gittiğimiz yere bu manayı götürme vazifesi.
HIRİSTİYANLAR İÇİN DE BİR METODOLOJİ SUNUYOR
Risale-i Nur'un bahsettiğiniz bu özelliğinin sizin gibi uluslararası ilişkilerde bulunan bir politikacı için ne gibi katkısı olabilir?
Bir hafta önce Londra'daydım, oradan Roma'ya Roma'dan da buraya (İstanbul) geldim. Oralardaki toplantılarda İstanbul'a geleceğimi ifade etmiştim. Çok şey bilmemekle beraber bazı şeyleri ifade etmeye çalışıyordum. Keşke oralarda bulunmadan önce burada bulunmuş olsaydım. Konuşmalarım çok daha değişik olurdu. Ama şunu gördüm; Risale-i Nur'daki bu evrensel, herkesi kucaklayan hitap, dünyanın ihtiyacı olan sevgi, kardeşlik, barış mesajı bununla beraber dini anlamada getirdiği yeni metodoloji sadece Müslümanlar için değil biz Hıristiyanlar için de kendi dinimizi anlamada "din bu şekilde anlatılmalıdır" şeklinde bir metodoloji sunuyor.
Diğer bir husus insana kainatı okutturan bir kitap. Ben Birleşmiş Milletler'de Çevre Komisyon başkanıyım. Çevre ve küresel ısınma ile alakalı çok fazla çalışmalarım var. Sadece bilim adamları veya çevreci diye bildiğimiz insanlarla alakalı insanların değil Risale-i Nur'un da belli başlı konulardan birisinin çevre olduğunu gördüm. Mesela sineklerle ilgili bahis. Sadece politikacılar değil ruhani liderler de bu konuda hassaslar. Ama biz onların bu hassasiyetini çok fazla göremiyoruz. Ama toplantıda gördüm ki bu noktalardan çok fazla söylenecek şeyler var ve bizden daha fazla insanlara tesir ediyor.
ABDULLAH YEĞİN'İN OKUDUĞU BÖLÜM DR. ACOSTA'YI AĞLATTI
(Tercümanlık yapan Rıza Dalkılıç bir gece önce yaşanan ilginç bir olayı şöyle anlattı: Dün akşam Abdullah Yeğin ağabeyin yanındaydık. Dr. Neric Acosta tam bir soru soracakken Abdullah abi o sorunun cevabını Risale-i Nur'dan okudu. Dr. Neric Acosta birden ayağa kalktı, ağlayarak Abdullah abinin yanına oturdu. "Ben de bu soruyu sorayım diye hazırlanıyordum" dedi. Abdullah abi Dr. Neric Acosta'nın çevreyle alakalı bir bakan olduğunu bilmiyordu. Acosta, hayret içinde o bölümü 3-4 defa tekrar ettirdi. "Çevreyle uğraşanlara bu Risaleleri takdim etmeliyiz" dedi.)
"BU DÜNYA KUPASININ İSMİ RİSALE-İ NUR"
Filipinler'e, evinize gittiğinizde çocuğunuza bu toplantı ile ilgili ne anlatacaksınız?
(Gülüyor.) 14 yaşında bir oğlum var. Eşim edebiyat profesörü. Eşim de ben de Harvard mezunuyuz. Doktoralarımızı da Yale Üniversitesinde yaptık. Oğlum kültürler ve medeniyetler çocuğu. Eşim Taylandlı. Aynı zamanda Tayland devlet televizyonunda sunucudur. Eşimin annesi Portekizli. Babası Taylandlı. Babam ve annem de başka bölgelerden. Tam uluslararası bir aileyiz. Çocuğum böyle bir ortamda büyüyor zaten. Bir dönem Taylan'da, Amerika'da kaldık. Şimdi Filipinler'deyiz.
Akşam yemeğinde biraraya geldiğimizde onlara şunu söyleyeceğim: Ben öyle bir ülkeye gittim ki bütün topluluklar, milletler, dinler biraraya gelmişti. Ama sanki onlar birdi. Ben senin bu birlikle büyümeni istiyorum.
Masada biraraya gelince ona diyeceğim ki: Biz dünya kupasındaydık. Çünkü oğlumu Temmuz ayında Güney Afrika'ya dünya kupasını izlemeye götürmüştüm. Oğlum Hollandayı tuttuğu için yüzünü o bayrağın rengiyle boyamıştı. Maçta seyirciler bağırıyor, çağırıyor. Müthiş bir arzu vardı. Onbinlerce kişi stadyumu doldurmuş ve kendi milletlerini müsbet manada destekliyor. Savaş olmadan sahada bir yarış vardı. Oğlum bana dedi ki: "burada olan şey sadece futbol değil. Görüyor musun bütün milletler; kimi Afrika'dan, kimi Avrupa'dan, kimi Amerika'dan, kimi Asya'dan biraraya gelmişler. Onbinlerce insan da stadyumun dışında. 90 dakika bir rekabet izliyoruz. Ama o rekabetle beraber tatlı bir şey de oluyor. Milletler savaş arenalarında kanla, nefretle değil sosyal bir aktivite ile kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar."
Şimdi oğluma diyeceğim ki; ben başka bir dünya kupasından geliyorum. Bu dünya kupasının ismi Risale-i Nur. Bütün milletlerden futbolcular gelmişler. Bir eser okumuşlar, o eserden anladıklarını hele kim daha iyi anlamış gibi birbirlerine rakip olmuşlar anlatmaya çalışıyorlar. Ama müsbet anlamda. Şimdi ben bakıyorum Faslılar, Filipinililer, Amerikalılar, Müslümanlar, Hırsitiyanlar, Yahudiler var, maç yapıyorlar. Orada nasıl maddi bir saha vardı burada da manevi bir sahada dünya kupası izliyoruz.
OĞLUM "RİSALE-İ NUR VE GLOBAL FUTBOL" TEBLİĞİ SUNSUN
Bu dünya kupasının şampiyonu kim olacak sizce?
(Gülüyor.) Oğlumu gelecekte böyle bir toplantı olursa getireceğim. O gelsin burada "Risale-i Nur ve Global Futbol"la ilgili bir tebliğ sunsun. İkincisi buranın şampiyonuna gelince. iki şey var eğer kalite noktasından bakıyorsak ona karar vermek çok zor. Her biri kendi alanında yıldız, onun değerlendirmesi zor. Ama bence burada eğer bir değerlendirme yapılacaksa ülkeler bazında hangi ülke daha fazla tebliğ hazırlamış ona bakalım oradan şampiyonu bulalım.
Herkes şampiyon diyebilir miyiz?
Kesinlikle. Kollektif ruhu (şahsı maneviyi) görmek lazım. Her zaman için bütün, küçük parçalardan daha büyüktür. Farklı milletlerden insanlar Risale-i Nur'dan parçalar almışlar. Ama külliyatın tamamı bu bütün parçalardan çok daha kıymetli.
www.RisaleHaber.com
Oğluma Risale-i Nur'u futbolla anlatacağım
25 Ekim 2010 / 23:55
Filipinler Liberal Parti Genel Sekreteri, Hıristiyan politikacı Dr. Neric Acosta oğluna Risale-i Nur'u nasıl anlatacağını Risale Haber'e anlattı
Röportaj: Kemal Benek
Foto: Şaban Yılmaz
Filipinler Liberal Parti Genel Sekreteri Dr. Neric Acosta Risale-i Nur'la yeni tanışmış. Hıristiyan politikacı özellikle İstanbul'da yapılan son Bediüzzaman Sempozyumu'nda dinlediği çeşitli tebliğler ile daha ayrıntılı bilgilere erişmiş. İstanbul'a gelmek gibi bir düşüncesi yokmuş. Roma'da uluslararası bir toplantıdayken yapılan daveti geri çevirmemiş ve İstanbul'a uğramış. "Keşke daha önce bu sempozyuma katılsaydım. Londra ve Roma'da söyleyeceklerim daha farklı olurdu" diyor.
Partisi, Liberal Parti'nin başkanı aynı zamanda devlet başkanlığını da yürütüyor. Kendisi de Mayıs ayında Filipinler Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına atanacak. Dr. Acosta ile görüşmemizde Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü Başkanı Rıza Dalkılıç tercümanlık yaptı.
TÜRKİYE DİNLERİN KESİŞTİĞİ BİR ÜLKE
Türkiye'ye ilk defa mı geliyorsunuz?
Evet İlk defa geliyorum.
Hayalinizde nasıl bir Türkiye vardı burada nasıl bir manzara ile karşılaştınız?
Hayalimde daima Türkiye'ye gelme rüyası vardı. Fakat benim dünyamdaki Türkiye, coğrafi olarak Asya ve Avrupa'nın kesiştiği bir noktada bulunan bir ülke idi. Geldikten sonra gördüm ki sadece coğrafi olarak değil aynı zamanda medeniyetler ve kültürler için bir kavşak noktası, dinler için yolların kesiştiği bir ülke.
Bediüzzaman Sempozyumunu nasıl buldunuz?
Bu kadar büyük bir toplantıya iştirak edeceğimi beklemiyordum. Burada sadece filozofları göreceğimizi düşünüyorduk. Fakat görüyorum ki sempozyum, dünyadaki bütün ilim sahaları ile alakalı insanlar biraraya getirmiş. Risale-i Nur sadece Türkiye için değil dünyanın bir çok noktası için hayati ehemmiyet arzeden eser olarak karşımızda duruyor. Sadece Ortadoğudaki topluluklar içindeki barış, medeniyet değil dünyadaki meselerin çözümü noktasında bir adres olarak gösterilebilecek bir eser.
HERKESİ KENDİSİ İLE ALAKALI KONUŞTURUYOR
Açılış günü akşam yemeğinde, "bedenlerimiz farklı ama ruhlarımız aynı" şeklinde özetlenebilecek bir konuşma yaptınız. Bununla neyi kastettiniz?
Bugüne kadar 70 ülkenin meclisleri ve politikacıları tarafından davet edildim. Eğitim, çevre, siyasetin yeniden yapılandırılması ile ilgili konferanslara katıldım. Fakat hayatımda ilk defa dünyanın bir çok yerinden, farklı dinlerden insanların ortak noktada buluştuğunu gördüm. Bir eser herkesi kendi etrafında toplamış ve herkesi kendisi ile alakalı konuşturuyor. Başka bir ifade ile bedenler farklı farklı ama dillerde bir nokta var; Risale-i Nur. Böyle bir toplantı hayalin ötesinde benim için.
GİTTİĞİMİZ YERE RİSALE-İ NURU GÖTÜRECEĞİZ
Risale-i Nur'da ne görüyorsunuz?
HIRİSTİYANLAR İÇİN DE BİR METODOLOJİ SUNUYOR
Risale-i Nur'un bahsettiğiniz bu özelliğinin sizin gibi uluslararası ilişkilerde bulunan bir politikacı için ne gibi katkısı olabilir?
Bir hafta önce Londra'daydım, oradan Roma'ya Roma'dan da buraya (İstanbul) geldim. Oralardaki toplantılarda İstanbul'a geleceğimi ifade etmiştim. Çok şey bilmemekle beraber bazı şeyleri ifade etmeye çalışıyordum. Keşke oralarda bulunmadan önce burada bulunmuş olsaydım. Konuşmalarım çok daha değişik olurdu. Ama şunu gördüm; Risale-i Nur'daki bu evrensel, herkesi kucaklayan hitap, dünyanın ihtiyacı olan sevgi, kardeşlik, barış mesajı bununla beraber dini anlamada getirdiği yeni metodoloji sadece Müslümanlar için değil biz Hıristiyanlar için de kendi dinimizi anlamada "din bu şekilde anlatılmalıdır" şeklinde bir metodoloji sunuyor.
ABDULLAH YEĞİN'İN OKUDUĞU BÖLÜM DR. ACOSTA'YI AĞLATTI
(Tercümanlık yapan Rıza Dalkılıç bir gece önce yaşanan ilginç bir olayı şöyle anlattı: Dün akşam Abdullah Yeğin ağabeyin yanındaydık. Dr. Neric Acosta tam bir soru soracakken Abdullah abi o sorunun cevabını Risale-i Nur'dan okudu. Dr. Neric Acosta birden ayağa kalktı, ağlayarak Abdullah abinin yanına oturdu. "Ben de bu soruyu sorayım diye hazırlanıyordum" dedi. Abdullah abi Dr. Neric Acosta'nın çevreyle alakalı bir bakan olduğunu bilmiyordu. Acosta, hayret içinde o bölümü 3-4 defa tekrar ettirdi. "Çevreyle uğraşanlara bu Risaleleri takdim etmeliyiz" dedi.)
"BU DÜNYA KUPASININ İSMİ RİSALE-İ NUR"
Filipinler'e, evinize gittiğinizde çocuğunuza bu toplantı ile ilgili ne anlatacaksınız?
(Gülüyor.) 14 yaşında bir oğlum var. Eşim edebiyat profesörü. Eşim de ben de Harvard mezunuyuz. Doktoralarımızı da Yale Üniversitesinde yaptık. Oğlum kültürler ve medeniyetler çocuğu. Eşim Taylandlı. Aynı zamanda Tayland devlet televizyonunda sunucudur. Eşimin annesi Portekizli. Babası Taylandlı. Babam ve annem de başka bölgelerden. Tam uluslararası bir aileyiz. Çocuğum böyle bir ortamda büyüyor zaten. Bir dönem Taylan'da, Amerika'da kaldık. Şimdi Filipinler'deyiz.
Akşam yemeğinde biraraya geldiğimizde onlara şunu söyleyeceğim: Ben öyle bir ülkeye gittim ki bütün topluluklar, milletler, dinler biraraya gelmişti. Ama sanki onlar birdi. Ben senin bu birlikle büyümeni istiyorum.
Masada biraraya gelince ona diyeceğim ki: Biz dünya kupasındaydık. Çünkü oğlumu Temmuz ayında Güney Afrika'ya dünya kupasını izlemeye götürmüştüm. Oğlum Hollandayı tuttuğu için yüzünü o bayrağın rengiyle boyamıştı. Maçta seyirciler bağırıyor, çağırıyor. Müthiş bir arzu vardı. Onbinlerce kişi stadyumu doldurmuş ve kendi milletlerini müsbet manada destekliyor. Savaş olmadan sahada bir yarış vardı. Oğlum bana dedi ki: "burada olan şey sadece futbol değil. Görüyor musun bütün milletler; kimi Afrika'dan, kimi Avrupa'dan, kimi Amerika'dan, kimi Asya'dan biraraya gelmişler. Onbinlerce insan da stadyumun dışında. 90 dakika bir rekabet izliyoruz. Ama o rekabetle beraber tatlı bir şey de oluyor. Milletler savaş arenalarında kanla, nefretle değil sosyal bir aktivite ile kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar."
Şimdi oğluma diyeceğim ki; ben başka bir dünya kupasından geliyorum. Bu dünya kupasının ismi Risale-i Nur. Bütün milletlerden futbolcular gelmişler. Bir eser okumuşlar, o eserden anladıklarını hele kim daha iyi anlamış gibi birbirlerine rakip olmuşlar anlatmaya çalışıyorlar. Ama müsbet anlamda. Şimdi ben bakıyorum Faslılar, Filipinililer, Amerikalılar, Müslümanlar, Hırsitiyanlar, Yahudiler var, maç yapıyorlar. Orada nasıl maddi bir saha vardı burada da manevi bir sahada dünya kupası izliyoruz.
OĞLUM "RİSALE-İ NUR VE GLOBAL FUTBOL" TEBLİĞİ SUNSUN
Bu dünya kupasının şampiyonu kim olacak sizce?
Herkes şampiyon diyebilir miyiz?
Kesinlikle. Kollektif ruhu (şahsı maneviyi) görmek lazım. Her zaman için bütün, küçük parçalardan daha büyüktür. Farklı milletlerden insanlar Risale-i Nur'dan parçalar almışlar. Ama külliyatın tamamı bu bütün parçalardan çok daha kıymetli.
www.RisaleHaber.com