Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Ölümü Hatırla!
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Livza" data-source="post: 496642" data-attributes="member: 8422"><p>Ölümü anmayı kalbe yerleştirmenin yolu</p><p></p><p></p><p>Ölüm korkutucudur ve tehlikesi büyüktür. Sıradan insanlar onun hakkında az düşündüğü, az andığı için ondan gafildir. Dünya ile meşgul olan bir kalp ile ölümün anılması herhangi bir fayda temin etmez. Öyleyse yapılması gereken şey, kulun kalbini her şeyden boşaltmasıdır. Önünde sadece ölümün anılması kalmalıdır. Tıpkı tehlikeli bir çöle gitmek veya fırtınalı denizde yolculuk yapmak isteyen bir kimse gibi… Muhakkak ki bu kimse sadece o yolculuk hakkında düşünür. Öyleyse ölümün anılması kalbe girdiğinde tesir etmeli, kişinin dünyaya olan sevgisi azalıp, kalbi burkulmalıdır.</p><p>Burada en faydalı yol, kendisinden önce göç edip gidenlerin bahsini çokça etmektir. Onların ölümünü ve toprak altındaki durumlarını anmalıdır. Mertebe ve hallerinde onların suretlerini, şimdi toprağın onların o güzel suretlerini nasıl yok ettiğini, kabirlerde nasıl dağıldığını, kadınlarını nasıl dul, yavrularını nasıl yetim bıraktığını, mallarının nasıl zayi olduğunu, mescid ve meclislerinin kendilerinden nasıl boş kaldığını ve işlerinin nasıl kesildiğini düşünmelidir.</p><p>Ebu Derdâ r.a. şöyle demiştir: “Ölüler anıldığında kendini onların herhangi biri gibi say!”</p><p>İbn Mes’ud r.a. da: “Bahtiyar o kimsedir ki, başkasından ibret alıp halini düzeltir.” buyurur.</p><p>Ömer b. Abdülaziz rh.a. şöyle der: “Her gün sabah veya akşam, Allah’ın divanına giden birini yolcu ettiğinizi görmüyor musunuz? Onu yerin bir çukuruna koyarsınız. Yastığı topraktandır. Dostlarını geride bırakmış ve maişet yolları kapanmıştır.”</p><p>Bu bakımdan mezarlıklara girmek ve hastaları ziyaret etmek ve buna benzer işlerden ayrılmamak ölümün hatırlanmasını kalpte yeniler. Böylece ölümün hatırlanması kalbe, daima göz önünde bulunduracak şekilde hakim olur. İşte bu gerçekleştiğinde kişinin ölüm için hazırlanması ihtimal dahiline girer. Aldanıştan uzaklaşması söz konusu olur. Aksi takdirde dil ucuyla ölümü zikretmenin, sakınmak ve uyanmak hususunda faydası az olur. Ne zaman kişinin kalbi dünyanın herhangi bir şeyinden hoşlanırsa, derhal ondan ayrılacağını hatırlaması gerekir.</p><p>İbn Mutî rh.a. bir gün evine bakarak güzelliğine hayran oldu. Sonra ağlayarak dedi ki: “Allah’a yemin ederim ki eğer ölüm olmasaydı seninle sevinecektim. Eğer varacağımız kabirlerin darlığı olmasaydı, dünya ile gözlerimiz aydınlanacaktı.”</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Livza, post: 496642, member: 8422"] Ölümü anmayı kalbe yerleştirmenin yolu Ölüm korkutucudur ve tehlikesi büyüktür. Sıradan insanlar onun hakkında az düşündüğü, az andığı için ondan gafildir. Dünya ile meşgul olan bir kalp ile ölümün anılması herhangi bir fayda temin etmez. Öyleyse yapılması gereken şey, kulun kalbini her şeyden boşaltmasıdır. Önünde sadece ölümün anılması kalmalıdır. Tıpkı tehlikeli bir çöle gitmek veya fırtınalı denizde yolculuk yapmak isteyen bir kimse gibi… Muhakkak ki bu kimse sadece o yolculuk hakkında düşünür. Öyleyse ölümün anılması kalbe girdiğinde tesir etmeli, kişinin dünyaya olan sevgisi azalıp, kalbi burkulmalıdır. Burada en faydalı yol, kendisinden önce göç edip gidenlerin bahsini çokça etmektir. Onların ölümünü ve toprak altındaki durumlarını anmalıdır. Mertebe ve hallerinde onların suretlerini, şimdi toprağın onların o güzel suretlerini nasıl yok ettiğini, kabirlerde nasıl dağıldığını, kadınlarını nasıl dul, yavrularını nasıl yetim bıraktığını, mallarının nasıl zayi olduğunu, mescid ve meclislerinin kendilerinden nasıl boş kaldığını ve işlerinin nasıl kesildiğini düşünmelidir. Ebu Derdâ r.a. şöyle demiştir: “Ölüler anıldığında kendini onların herhangi biri gibi say!” İbn Mes’ud r.a. da: “Bahtiyar o kimsedir ki, başkasından ibret alıp halini düzeltir.” buyurur. Ömer b. Abdülaziz rh.a. şöyle der: “Her gün sabah veya akşam, Allah’ın divanına giden birini yolcu ettiğinizi görmüyor musunuz? Onu yerin bir çukuruna koyarsınız. Yastığı topraktandır. Dostlarını geride bırakmış ve maişet yolları kapanmıştır.” Bu bakımdan mezarlıklara girmek ve hastaları ziyaret etmek ve buna benzer işlerden ayrılmamak ölümün hatırlanmasını kalpte yeniler. Böylece ölümün hatırlanması kalbe, daima göz önünde bulunduracak şekilde hakim olur. İşte bu gerçekleştiğinde kişinin ölüm için hazırlanması ihtimal dahiline girer. Aldanıştan uzaklaşması söz konusu olur. Aksi takdirde dil ucuyla ölümü zikretmenin, sakınmak ve uyanmak hususunda faydası az olur. Ne zaman kişinin kalbi dünyanın herhangi bir şeyinden hoşlanırsa, derhal ondan ayrılacağını hatırlaması gerekir. İbn Mutî rh.a. bir gün evine bakarak güzelliğine hayran oldu. Sonra ağlayarak dedi ki: “Allah’a yemin ederim ki eğer ölüm olmasaydı seninle sevinecektim. Eğer varacağımız kabirlerin darlığı olmasaydı, dünya ile gözlerimiz aydınlanacaktı.” [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Ölümü Hatırla!
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst