Konuya cevap cer

Ömer  b. Abdülaziz’in de içinde bulunduğu tâbiîn devri öyle velûd, öyle  münbit bir devirdi ki, o devrede başı ve gözü Arş’a, elleri yıldızlara  değecek yüzlerce insan vardı.


Giriş 

Ömer b. Abdülaziz insanlık tarihinin ender devlet adamlarından biridir.  Uyguladığı sosyal siyasetle hem valilik hem de halifelik döneminde  toplumun her kesiminde sosyal adalet, istikrar ve güven ortamını tesis  etmiş bir şahsiyettir. Kendinden önceki bazı yöneticilerin yanlış  birtakım uygulamalarından ders çıkaran, şahsî ve devlet işlerinde ferdî  hareket etmeyen bir idarecidir. O daima ilim ve amelleriyle toplumun  takdirini kazanmış kişilerden oluşan istişare heyetiyle icraatta  bulunan, toplumun huzur ve refahını temin etmeyi kendi huzur ve refahına  tercih eden bir kişilik ortaya koymuştur. Ekonomik, siyasî, idarî  anlamlarda günümüz açısından ayrı bir önem arz eden sosyal devlet  örneğinin pratiğini de uygulayan önemli liderlerdendir.


Hayatı, Şahsiyeti ve Fazileti 

İslâm tarihi ve tabakat kitapları ondan ikinci Ömer veya beşinci âdil  halife olarak bahsederler.1 Onun adaletli olduğu konusunda ittifak  edilmiştir. Ömer b. Abdülaziz’in doğum tarihi kaynaklarda tam bir  ittifak olmamakla birlikle Hicri 63 senesidir.2 Doğum yeri olarak da  muhtelif kaynaklar itibariyle Medine veya Mısır’ın Hulvan bölgesi  zikredilmektedir.3 Anne ve babası cömertlik, takva ve iyiliğiyle  meşhurdur. Babası adalet, insaf ve merhamet sahibi bir idareci olan  Mısır valilerinden Abdülaziz bin Mervan’dır. Annesi Hz. Ömer’in oğlu  Âsım’ın kızı Leyla’dır. Ömer b. Abdülaziz aynı zamanda Emevî  halifelerinden Mervân’ın torunudur.4


Ömer b. Abdülaziz’in annesi ile ilgili olarak Hz. Ömer’in başından geçen  hâdise oldukça ilginçtir. Hz. Ömer bir gün halkın kendisi ve yönetimi  hakkında neler düşündüğünü öğrenmek için tebdil-i kıyafetle gezmekte  iken, sattığı süte su karıştıran bir anne ile kızı arasındaki konuşmaya  kulak misafiri olur. Konuşmada kızın, annesine halifenin süte su  karıştırmama emrinin olduğu söylemesine rağmen, annesinin bu emri  dinlemeyip aksine hareket ettiğini ve kızın da annesine karşı serzenişte  bulunduğunu işitir. Hz. Ömer ertesi gün kızın bu fikirde ısrar edip  etmediğini öğrenebilmek için bir memurunu göndererek onlardan süt satın  aldırır ve sonuçta sütün içine suyun karıştırılmadığını görür. Bunun  üzerine Hz. Ömer, kızı ve annesini çağırtır ve geçmişte aralarında  yaptıkları konuşmayı işittiğini söyler. Hz. Ömer kızı ödüllendirmek için  ona kendi oğlu Âsım ile evlenmeyi kabul etmesini istediğini bildirir.  Kız bu teklifi kabul eder ve bu evlilikten çiftin Leylâ adında bir  kızları olur. İşte Hz. Ömer’in torunu olan Leylâ, Ömer b. Abdülaziz’in  annesidir. Ömer b. Abdülaziz Kur’ân’ı küçük yaşta ezberlemesinin  akabinde babası onu Medine’ye ilim tahsili için gönderir. Ömer b.  Abdülaziz sahabeden bazı kimselerden ilim elde etmiştir. Onun üstadları  arasında Medine’de Enes b. Mâlik, Sâib b. Yezid, Yusuf b. Abdullah b.  Selâm, Abdullah b. Ca’fer Tayyar ve tâbiundan Saîd b. Müseyyib ve daha  başka âlimler de vardır. Bu ilim yolculuğunda fıkıh, hadîs, edebiyat ve  şiir dersleri alarak müçtehit seviyesine ulaşmıştır. Babasının  vefatından sonra amcası Abdülmelik b. Mervan onu yanına alarak kızı  Fatıma ile evlendirir.5 Kayınpederinin vefatından sonra hilafete Ömer'in  kuzeni 1. Velid b. Abdülmelik geçince Ömer b. Abdülaziz'i Medine'ye  hicri 87’de vali olarak atadı. Ömer b. Abdülaziz bu göreve geldiğinde  yirmi beş yaşında idi, kısa zamanda yetenekli ve âdil bir idareci  olduğunu icraatlarıyla hemen ortaya koydu.6


Ömer’in âdil ve basiretli siyaseti sayesinde eskiden beri başkent Şam'a  giden şikâyetler kesilmeye başlayınca Medine'deki âdil idareden haberdar  olanlar özellikle Irak valisi olan Haccac b. Yusuf'un şiddetli ve  gayr-i âdil idaresinden memnun olmayanlar Medine'ye göçe başladılar. Bu  kimselerin arasında Said b. Cübeyr ve Mücahid gibi zâtlar da vardı ki,  daha sonra Haccac, Said b. Cübeyr’i katlettirmiş, Mücahid’i ise  hapsettirmişti. Bu insanların kaçmaları Irak valisi Haccac’ın hoşuna  gitmedi ve halife 1. Velid'e Ömer'i Medine'den alması için baskı yapmaya  başladı. 1. Velid bu baskılara karşı koyamayarak Ömer'i Medine  valiliğinden geri aldı.7 Yaklaşık yedi yıl bu görevde kalan Ömer'in âdil  idareciliği bütün Emevi ülkesine yayılmıştı. 1. Velid’den sonra halife  olan Süleyman b. Abdülmelik’in hilafetinin sonlarına doğru Ömer b.  Abdülaziz’in kişiliğini, dindarlığını ve kabiliyetini tanıdığından  dolayı onu yerine halife olarak tayin etmek istemiş; fakat Ömer b.  Abdülaziz bu görevin mesuliyetinin ağır olduğunu bildiğinden dolayı  Halife Süleyman’ın bu teklifine sıcak bakmamış ve âdeta kaçmıştır. Ancak  mevcut şartlar onu halifelik görevini devralmasını zorunlu hâle  getirmiş ve h.99/717’de Süleyman’ın ölümüyle birlikte halife olmuştur.8  Ömer b. Abdülaziz’in devlet başkanlığı yaklaşık iki buçuk sene sürdü. Bu  süre zarfında halifenin özel hayatı ve devlet işlerinde azami  hassasiyet ve iktisatlı bir hayat sürdüğü hususunda kaynaklarda ittifak  vardır.


Ömer b. Abdülaziz halife olarak Medine’ye gelir gelmez öğle namazını  kıldıktan sonra Kur’ân ve Sünnet’i iyi bilen, fakih on âlimden oluşan,  yetkilerle donatılmış ve devlet icraatlarını denetleyen bir danışma  kurulunu oluşturmuştur.9 Bu istişare heyetinde Zübeyr b. Avvam’ın oğlu  Urve b. Zübeyr, Ebu Bekir b. Süleyman b. Ebi Haysem, Ubeydullah b.  Abdullah b. Utbe b. Mes’ûd, Ebu Bekir b. Abdurrahman b. Haris, Süleyman  b. Yesâr, Kâsım b. Muhammed b. Ebîbekr, Sâlim b. Abdullah b. Amr,  Abdullah b. Ubeydullah b. Ömer, Abdullah b. Âmir b. Rebia, Hârice b.  Zeyd b. Sabit gibi fakih ve âlim olan sahabe çocukları mevcuttu. Halife  bütün işleri bunlarla istişare ederek karara bağlardı, söz konusu  meclisin isimden ibaret kalmadığını göstermek için de onlara bazı  yetkiler vermiştir. Halife devlet yönetiminde kendisinin yanlış yapma  durumunda onlar tarafından ikaz edilmesinin de onlara ayrıca bir görev  olarak vermiştir. Bu heyetin ortak görüşü olmadan devlete ait işlerde  kararlar alınmamaktaydı.10 Bu kurul sayesinde Ömer ortak akıl, ekip  çalışması ve istişare tekniğiyle idari sorumluluğu yerine getirirken  büyük ölçüde hassasiyet ve kararlarında en az hatayla sosyal siyasetini  uygulamıştır.


Ömer b. Abdülaziz’in devlet başkanı olarak ilk yaptığı icraatlar  arasında kendisine tahsis edilen binekleri sattırıp onların gelirlerini  devlet hazinesine aktarması olmuştur.11 Halife devlete ait işlerde bile  kendi özel bineğini kullanmış, aynı zamanda aile fertlerinden de daha  mütevazi yaşamalarını, giyim kuşamlarında sade kıyafetler tercih  etmelerini istemiştir.12 Ömer b. Abdülaziz ibadet hayatı, zühd, takva ve  halkıyla olan münasebetlerinde tam bir tevazu içerisindeydi. Bir  defasında Hz. Peygamber’e (sallallahü aleyhi ve sellem) 10 yıl kadar  hizmet eden sahabelerden Enes b. Malik, Irak’tan Medine’ye gelip Ömer b.  Abdülaziz’in arkasında namaz kıldıktan sonra şöyle demiştir: “Bu gencin  dışında namazı Allah Resûlü’nün namazına benzeyen başka bir genç  görmedim.”13 Meymun b. Mervan; “Âlimlerin, Ömer’in yanında onun  öğrencileri olabileceğini söylemiştir.” Dini yaşamadaki ve İslâm’ın  adalet ve ahlakının halk ve idareciler planında zafiyete uğradığı bir  devirde Ömer’in gerçek mânâda İslâm’ı tebliğ ve temsil etmesinden dolayı  kendisi ilk yüzyılın müceddit devlet başkanı ve âlimlerinden  sayılmıştır.14 Müslümanlar onun idarecilikteki kabiliyet ve âdil  uygulamalarını dedesi Hz. Ömer’in hilafetine benzetmişlerdir.15


Ömer b. Abdülaziz’in kamu yöneticiliğinde İslâm hukukunun  uygulanmasındaki hassasiyet ve becerisi halkının her kesimi tarafından  takdirle karşılanmıştır. Bununla birlikte onun valilik döneminden beri  yaptığı âdil ve yararlı icraatlar bazı yanlış ve haksız uygulamalarda  bulunan valileri rahatsız etmeye başlamıştı. Bu sürecin sonu daha önce  de ifade edildiği gibi kendisinin valilikten alınmasıyla sonuçlanmıştı.  Yıllar sonra devlet başkanı olmasıyla birlikte valilik döneminde onu  kıskanan ve zamanın halifesine şikâyet edenler artık Ömer’in memurları  olmuşlardı. Fakat bu süre zarfında her ne kadar Ömer b. Abdülaziz halka  zulmeden, haksızlık yapan vali ve diğer memurları görevden aldıysa da  Haccac b. Yusuf’un başını çektiği muhalif bir grup halifeden kurtulma  çaresi olarak onun bir kölesini kandırmış ve yemeğine zehir koydurarak  onu zehirletmişlerdi. Halifenin hastalığı sırasında gelip bakan bir  doktor onu görür görmez yemeğine katılan bir zehrin etkisi ile  hastalandığını teşhis edip bu durumu bildirmiştir.16 Halife bu komployu  kendisine hazırlatan kişileri yakalatarak azmettirme suçundan dolayı  ödemeleri gerekli olan yüksek cezaî tazminatları ödettirmiş ve bu  meblağları devlet hazinesine verdirtmiştir. Kaynaklardaki farklı  rivayetlere göre Ömer b. Abdülaziz hicri 101’de daha 39 veya 40  yaşlarında iken Halep’de vefat etmiştir. Kabri “Deyrü Sem’ân” adı  verilen Humus bölgesinde bulunmaktadır.17 Bazı kaynaklarda da Şam’da  vefat ettiği rivayet edilmektedir. Kabri ilk günkü defin yerinde olup  hiçbir değişikliğe maruz kalmamıştır.18 Halife vefat etmeden önce oğlu  Ebû Ümeyye’ye kabir yerini kendi parasıyla iki dinara satın  aldırmıştır.19 İbnü’l-Cevzî’nin eserinde Muhammed b. Kays’ın rivayetine  göre ise kabir yerini bir Hristiyandan 30 dinara satın aldırdığı ifade  edilmektedir.20 Kaynaklar Ömer b. Abdülaziz’in iki yıl beş ay beş gün  halifelik yaptığını bildirmektedir.21 Halifenin vefatı ülkede derin  üzüntü meydana getirmesinden ve onu sevenleri çok etkilemesinden dolayı  onun hakkında Hasanü’l-Basrî: “İnsanların en hayırlısı vefat etti.”  demiştir.22


Ömer b. Abdülaziz Aksâ-i Mağrip’ten Aral Gölü’ne, Hadramut’tan Anadolu  içlerine kadar çok geniş bir ülkeyi idare eden, ilimde ve idarecilikte  yed-i tûlâ sahibi bir halifeydi.


İdaresi altında bulunan yerlerde sadaka veya zekât verilebilecek fakir, yoksul kimse kalmamıştı.


Meymun b. Mihran, “Altı ay Ömer b. Abdülaziz’in yanında kaldım. Bir gün  olsun elbisesini değiştirdiğini görmedim. Sadece cumadan cumaya  üzerindeki elbiseyi yıkardı.” der.


Hastaydı. Yanına giren kayınbiraderi Mesleme b. Abdülmelik, onu biraz  daha iyi görünce halifenin durumunu merak eden ve ısrarla izin  isteyenlere o gün izin verilebileceğini düşünmüştü. Ancak halifenin  üzerindeki elbise çok kirliydi. Ömer b. Abdülaziz’in hanımı ve  kendisinin de kız kardeşi olan Fatıma’ya, “Bugün halifenin durumu biraz  daha iyi. İnsanlara izin verelim de onu ziyaret etsinler. Ancak  üzerindeki elbise çok kirlenmiş. Hemen onu değiştiriver!” dedi.


Kız kardeşinde bir hareket görmeyince kızdı ve biraz daha sertçe  sözlerini tekrarladı. Ancak aldığı cevap müthiştir: “Vallahi, halifenin  üzerindeki elbiseden başka elbisesi yok!”


Bir defasında da yamalı bir elbiseyle cuma namazını kıldırmıştı.  Namazdan sonra bir müddet oturmuş ve etrafına halkalanmış cemaatiyle  orada bulunanlardan biri, “Ey Mü’minlerin Emiri! Allah (celle celâluhu)  sana bu kadar mal-mülk ve böyle bir saltanat vermiş. Biraz daha iyi  giyinip kuşansan olmaz mı?” demişti.

Halife başını eğmiş, bir süre hiç konuşmadan öylece durmuştu. Belli ki o  bu sözden hoşlanmamıştı. Neden sonra başını kaldırmış ve mübarek  dudaklarından şu hikmet dolu cümle dökülmüştü: “En faziletli iktisat,  bollukta yapılan ve en faziletli af, muktedirken olandır.”


Ömer b. Abdülaziz’in de içinde bulunduğu tâbiîn devri öyle velûd, öyle  mümbit bir devirdi ki, o devrede başı ve gözü Arş’a, elleri yıldızlara  değecek yüzlerce insan vardı: Muhammed b. Münkedir, Ubeydullah b.  Abdullah b. Utbe, Muhammed b. Kâ’b el-Kurezî, Recâ b. Hayve, Salim b.  Abdullah ve Ebû Hâzim bunlardan sadece birkaç tanesi…23


Sonuç

Ömer b. Abdülaziz'in hem valilik hem de devlet başkanlığı dönemi  Hulefa-i Raşidin döneminden sonra yeni bir ihyâ, tecdid ve değişim  dönemidir. Bu dönemde İslâmî hayat ve siyasî düzenin yeniden dirilişi ve  tatbikata konması bu sistemin her zaman uygulanabileceğini ortaya  koymaktadır. Ömer b. Abdülaziz devlet yönetiminde sosyal adalet ilkesine  son derece dikkat eden halkın idarecileriyle olan münasebet ve diyaloğu  konularında son derece duyarlı olan bir devlet adamıydı. Halkın  memnuniyet ve huzur içerisinde yaşamasını, valilerin ve diğer kamu  yöneticilerinin onlarla olan ilişkilerinde arardı. Özellikle insanların  idarecilerine körü körüne itaat edilmemesi gerektiğini sık sık vurgular  ve yeri geldikçe onların yanlış uygulamalarının da tenkit edilmesi  gerektiği ve hattâ onlara bu yanlış uygulamalarında ısrar ettikleri  sürece itaat edilemeyeceğini ifade ederdi. Bu sebeple insanlara ve  özellikle mazlumlara kendilerine yapılan haksızlıkları şikâyet  edebilecek bir sosyal hukuk sistemi inşa etmiştir. Bu çerçevede  vatandaşların sosyal adalet ve hukuk kurallarına riayet etmeyen valilere  karşı sivil itaatsizlikte bulunabilmeleri hususunu devlet garantisi  altına almıştır. Bu konuyu insanlara “Allah’a isyan olan yerde mahlûka  itaat yoktur.” veciz sözüyle bildirmiştir.

Ömer b. Abdülaziz devrinde ortaya konulan sosyal siyaset sayesinde  toplumda insanca yaşamanın ortamı hazırlanarak sağlıklı bir toplumun  oluşması için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Ülkede Müslim,  gayrimüslim farkı gözetilmeksizin ülke tebaası ortak paydası altında  bütün fertlerin mutlu olması için mâni olan engellerin önce devlet  eliyle sonra da devlete destek olarak fertlerin yardımıyla ortadan  kaldırılmasına çalışılmış ve sosyal adalete dayalı olarak sosyal  dayanışmayı kuran gelişmiş bir toplumun doğmasına imkân hazırlanmıştır.  Bu imkânın hazırlanmasında en önemli katkı ve sorumluluk şüphesiz,  devlet başkanının kendini ülke insanının hizmetine adaması, samimi ve  azami mesuliyet duygusu içerisinde öz verili gayreti ve çabasıdır. O  devleti yönetirken sosyal siyaset maksatlı yasalar çıkartmış ve bunları  yürürlüğe koydurmuştur. Bu yasaların yürürlüğünü ve fonksiyonel hâle  getirilmesini sağlamak için ehliyetli denetleme ve istişare komisyonları  oluşturmuştur. Onun içtimaî barış siyaseti, kamu hizmetlerine eleman  almada ehliyet ve liyakat esası, sağlık eğitim ve ekonomi siyasetleri  çok kısa zamanda yürürlüğe konularak halkın refah seviyesini  yükseltmiştir. Onun hilafeti döneminde devlet kendine yönelmek yerine  devleti oluşturan halka odaklanmıştır. Diğer bir tabir ile “halk, devlet  için değil; devlet, halkın refahı için” var olmuştur.


*Atatürk Üniv. İlahiyat Fak. Öğretim Üyesi


Doç. Dr.    Murtaza Köse     


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst