On Üçüncü Şuâ-sayfa 393
aslı yazılan ve sekiz sene zarfında bir iki defa elime geçen ve aynı vakitte kaybettirilen Beşinci Şuâ benden uzak bir yerde ele geçmesiyle, o hoca bozması gibi kıskançlar, onunla adliyeyi evhamlandırdılar. Aynı vakit, benim arzu ettiğim yeni harflerle Miftahu’l-İman mecmuası yerine Ayetü’l-Kübrâ muvafakatım olmadan tab olması ve nüshaları gelmesi hükümete aksetmiş, iki mes’ele birbiriyle karıştırılmış. Güya Kanun-u Medeniyeye karşı o Beşinci Şuâ tab edilmiş diye, ehl-i garaz, bir habbeyi yüz kubbe yaparak gadren bizleri şu çilehaneye soktu. Fakat kader-i İlâhî ise, menfaatimiz için buraya sevk etti ve eski zamanlarda ihtiyarî çilehanelerin sevap noktasında çok fevkinde sevapdar etmek sırrıyla, bizi, ihlâs dersini tam almak vehakikaten kıymetsiz olan dünya umuruna karşı alâkalarımızı tâdil etmek için yinemedrese-i Yusufiyeye çağırdı.
Ehl-i dünya evhamına karşı deriz:
Yedinci Şuâ baştan aşağıya kadar imandır; aldanmışsınız. Ve gayet mahremtutulan ve şiddetli taharrîlerde bizde bulunmayan ve aslı yirmi sene evvel yazılan Beşinci Şuâ bütün bütün ayrıdır. Biz, bunun değil tab’ına, belki bu zamanda hiç kimseye göstermesine razı olmamakla beraber, orada doğru çıkmış bir ihbar-ı gaybîdir, mübareze etmiyor.


بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
1
Bayramınızı tekrar tebrikle beraber, sureten görüşemediğimize teessüf etmeyiniz. Bizler hakikaten daima beraberiz; ebed yolunda da inşaallah bu beraberlik devam edecek. İmanî hizmetinizde kazandığınız ebedî sevaplar ve ruhî ve kalbî faziletler ve sevinçler, şimdiki geçici ve muvakkat gamları ve sıkıntıları hiçe indirir kanaatindeyim. Şimdiye kadar, Risale-i Nur şakirtleri gibi çok kudsî hizmette çok az zahmet çekenler olmamış.
Evet, Cennet ucuz değil. İki hayatı imha eden küfr-ü mutlaktan kurtarmak, bu
[BILGI]Dipnot-1 Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.[/BILGI]
Ayetü’l-Kübrâ: en büyük delil; Yedinci Şuâ | Kanun-u Medeniye: Medenî Kanun |
Miftahu’l-İman: Risale-i Nur Külliyatı’ndan iman hakikatlarine ilişkin bazı konuları içeren eser | ebed: sonsuzluk |
ebedî: sonu olmayan, sonsuz | ehl-i dünya: dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler |
ehl-i garaz: kötü niyetliler | evham: kuruntu, asılsız şüphe |
fevkinde: üstünde | gadren: zulmen |
gam: sıkıntı, üzüntü | gayet: son derece |
hakikaten: gerçekten | ihbar-ı gaybî: gaybî haberler; gelecekteki olaylara ilişkin verilen haberler |
ihlâs: ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet | ihtiyarî: isteğe bağlı, iradeyle yapılan |
imha etmek: yıkıp yok etmek | inşaallah: Allah izin verirse |
kader-i İlâhî: Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması | kanaat: görüş, inanç |
kudsî: mukaddes, kutsal | küfr-ü mutlak: tam bir küfür, inkâr ve inançsızlık; hiçbir kutsal değere inanmama tarzında dinsizlik |
mahrem: gizli olan, herkese söylenmeyen, gizli sır | mecmua: kitapçık |
medrese-i Yusufiye: Hz. Yusuf’un (a.s.) hapiste kalmasına benzetilerek, iman ve Kur’ân hizmetinden dolayı tutuklananların hapsedildiği yer mânâsında hapishane | muvafakat: müsaade, izin |
muvakkat: geçici | mübareze etmek: karşı koymak, mücadele etmek |
suret: biçim, şekil | tab’: baskı, basma |
taharrî: araştırma, inceleme | teessüf etmek: eseflenmek, üzülmek |
tâdil etmek: düzeltmek, ıslah etmek | umur: işler |
zarfında: içinde | çilehane: çile yeri |
şakirt: talebe, öğrenci | şuâ: ışık kaynağından çıkan ışık telleri; ışın |