On Üçüncü Şuâ-sayfa 396
Madem Kur’ân bir hutbe-i ezeliyedir, nev-i beşerin umum tabakatıyla ve ehl-i ibadetin bütün tâifeleriyle konuşur. Elbette onlara göre müteaddit mânâları ve küllîmânâsının çok mertebeleri bulunacak. Bazı müfessirler, yalnız en umumî veya ensarih veya vâcip veya bir sünnet-i müekkedeyi ifade eden mânâyı tercih eder. Meselâ, bu âyette 1 وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ ’dan ehemmiyetli bir sünnet olan iki rekât teheccüt namazını ve 2 وَإِدْبَارَ النَّجُومِ ’dan, bir sünnet-i müekkedeolan sabah fecir sünnetini zikretmiş. Yoksa evvelki mânânın daha çok efradı var. Kardeşim, seninle konuşmak kesilmemiş.


Aziz, sıddık kardeşlerim,
Şimdi zuhur namazını kıldım. Tesbihat içinde siz hatırıma geldiniz ki, herbiri hem kendini, hem hanesindeki akrabasını düşünmekle mahzun olur. Birden kalbe geldi ki:
Madem eski zamanlarda âhiretini dünyasına tercih edenler, hayat-ı içtimaiyenin günahlarından kurtulmak ve âhiretine hâlisâne çalışmak niyetiyle mağaralarda,çilehanelerde riyazetle hayatlarını geçirenler bu zamanda olsaydılar, Risale-i Nurşakirtleri olacaktılar. Elbette şimdi, bu şerait altında, bunlar onlardan on derece daha ziyade muhtaçtır ve on derece fazla fazilet kazanıyorlar ve on derece daha rahattırlar.


Aziz, mübarek kardeşlerim,
Pek çok selâm... Bizim memlekette eskide arefe gününde bin İhlâs-ı Şerif okurduk.3 Ben, şimdi bir gün evvel beş yüz ve arefede dahi beş yüz okuyabilirim. Kendine güvenen, birden okuyabilir. Ben, gerçi sizleri göremiyorum ve hususî
[BILGI]Dipnot-1 “Gecenin bir kısmında Onu tesbih et.” Tûr Sûresi, 52:49.
Dipnot-2 “Ve yıldızlar kaybolurken de (Onu tesbih et).” Tûr Sûresi, 52:49.
Dipnot-3 İhlâs Sûresini muhtelif adetlerde okumanın fâziletlerine dair hadîsler için bk. Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, 11; Müsned, 3:437, 5:141; Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 24; Suyûtî, el-Fethu’l-Kebîr, 3:227.
[/BILGI]
arefe: kurban bayramından bir önceki gün | aziz: çok değerli, izzetli |
efrad: fertler, bireyler | ehemmiyetli: önemli |
ehl-i ibadet: ibadet edenler | fazilet: değer ve üstünlük |
fecir sünneti: sabah namazının sünneti | hane: ev |
hayat-ı içtimaiye: sosyal hayat | hutbe-i ezeliye: zamanlar üstü Allah’ın insanlara ve cinlere bir hutbesi olan Kur’ân |
hâlisâne: ihlâslı bir şekilde, karşılık beklemeksizin | küllî: genel, kapsamlı |
mahzun olmak: hüzünlü olmak | mübarek: bereketli, hayırlı |
müfessir: Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından tefsir eden, yorumlayan kimse | müteaddit: bir çok, çeşitli |
nev-i beşer: insanlık türü, insanlar | riyâzet: gelip geçici şeylerden nefsi çekerek, kanaat içinde yaşama; ilim, ibadet ve fikirle meşgul olma |
sarih: açık | sünnet-i müekkede: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) çok az terk edip, çoğu zaman yaptığı ameller |
sıddık: çok doğru ve bağlı | tabakat: tabakalar |
teheccüt namazı: gece sabah vaktinden önce kılınan namaz | tesbihat: Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma |
tâife: grup, topluluk | umum: bütün |
umumî: genel, herkese ait | vâcib: dinî bakımdan yapılması şart ve kesin olan emir |
zuhur namazı: öğle namazı | âhiret âlemi: öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat |
çilehane: çile yeri | İhlâs-ı Şerif: İhlâs sûresi, Kur’ân-ı Kerimin 112. sûresi |
şakirt: talebe, öğrenci |
|