Cevap: On Üçüncü Şuâ-syfa 401
demiş: “O tecridde mi?” Müdür demiş: “Yok.” İkisi bana itiraz etmişler. Aynı gün, yarım meczup ve yarım akraba biri yarım dakika benimle görüşmesi yüzünden öyle bir vaziyet gösterildi ki, hiçbir tecridde olmamış. Bana itirazları yüzlerine çarptı.
Üçüncüsü: Komşudaki haylâz gençlerin kapıda gürültüleri akşam yatsı ortasında bana zarar ederdi, fakat az idi. O kapıyı da aynı gün bir bahane ile kapattılar. Hem fena koku menzilimde ziyadeleşti, hem o haylazların kapıma yakın gürültüleri ziyadebana zarar verdi. Ben de yine “Kapıları kapansın, neden böyle yapıyorlar?” dedim. Aynı sabah o hâdise oldu.


Kardeşlerim,
Yeni hurufla yazdığınız iki mesele, cidden tesirini gösterdi. Birinci, İkinci, Üçüncü Meseleleri de yazılsa çok iyi olur. Fakat Hüsrev ve Tahirî gibi kalemleri Kur’ân’a ve Kur’ân hattına mahsus ve memur olmalarından bana endişe verir. Başkalar yazsalar daha münasiptir.


Aziz kardeşlerim,
Bir seneden beri bir parça, yani bir kilo kadar şehriye ve pirinçten sarf ediyordum. Şüphem kalmadı ki, büyük bir bereket içinde var. Şimdi siz bırakmıyorsunuz ki pişireyim. Öyle ise, onu size hem teberrük hem bereketli bir hediye ediyorum. O yıldız şehriyeden bir defa harika bir bereketi gördüm. Taneleri pişirdikten sonra kurutuyordum. Bir tek tane on mislinden ziyade büyük olduğunu ben ve başkaları gördük.


Aziz kardeşlerim,
Bu gece evrad ile meşgul olurken nöbetçiler ve başkalar işitiyorlardı. Kalbime geldi ki: “Acaba bu izhar, sevabını noksan etmiyor mu?” diye telâş ettim. Hüccetü’l-İslâmİmam-ı Gazâli’nin meşhur bir sözü hatıra geldi. O demiş: “Bazan izhar, çok defaihfâdan daha ziyade efdal olur.” Yani âşikâre yapmakta başkalar, ya istifade veya taklit etmek veya gafletten uyanmak veya dalâlette ve sefahette muannid ise, karşısında şeâir-i İslâmiye nev’inde izhar etmek, izzet-i diniyeyi
Hüccetü’l-İslâm: İslâmın delili | Hüsrev: (bk. bilgiler – Hüsrev Altınbaşak) |
Tahirî: (bk. bilgiler) | aziz: çok değerli, izzetli |
cihet: yön, taraf | dalâlet: hak yoldan ayrılma, sapkınlık |
efdal: en faziletli, en üstün | evrad: virdler; zikirler |
gaflet: âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli, umursamazlık | huruf: harfler |
ihfâ: gizleme | istifade: faydalanma, yararlanma |
izhar: açığa çıkarma, gösterme | izhar etmek: göstermek, açığa çıkarmak |
izzet-i diniye: dinin şeref ve üstünlüğü | meczup: İlâhî aşkla aklî dengesi değişmiş kimse, mecnun |
menzil: yer, mekân | misl: eş değer |
muannid: inatçı, direnen | müddeiumumî: savcı |
münasip: uygun | nev’: çeşit, tür |
sefahet: yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük | teberrük: bereket vesilesi |
tecrid: ayırma, yalnız başına bırakma | ziyade: çok |
ziyadeleşmek: artmak, fazlalaşmak | İmam-ı Gazâli: (bk. bilgiler) |
şeâir-i İslâmiye: İslâma sembol olmuş işaretler, iş ve ibadetler |
|