Önsöz - Sayfa 28
kapıdan girmek lâzımdır. Bu sebeple iktisatla istiğna, lâzımla mülzem kabilindendir.
Üstad gibi, istiğna hususunda peygamberleri kendine örnek kabul eden bir mücahidin iktisatçılığı, kendiliğinden husule gelecek kadar tabiî bir haslet halini alır ve artık ona günde bir tas çorba, bir bardak su ve bir parça ekmek kâfi gelebilir. Zirabu büyük insan, büyük ve munsif Fransız şairi Lâ Martin’in dediği gibi: “Yemek için yaşamıyor, belki yaşamak için yiyor.”
Üstadın meşrep ve mesleğini tamamen anladıktan sonra, artık onun yüksek iktisatçılığını böyle yemek içmek gibi basit şeylerle mukayese etmeyi çok görüyorum.Zira, bu büyük insanın yüksek iktisatçılığını mânevî sahalarda tatbik etmek ve maddî olmayan ölçülerle ölçmek lâzım gelir.
Meselâ, Üstad, bu yüksek iktisatçılık kudretini sırf yemek, içmek, giymek gibi basit şeylerle değil; bilâkis fikir, zihin, istidat, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi mânevî ve mücerred kıymetlerin israf ve heder edilmemesiyle ölçen bir dâhidir. Ve bütün ömrü boyunca bir karakter halinde takip ettiği bu titiz muhasebe ve murakebe usulünü, bütün talebelerine de telkin etmiştir. Binaenaleyh bir Nur talebesine olur olmaz eseri okutturmak ve her sözü dinlettirmek kolay birşey değildir. Zira, onun gönlünün mihrak noktasında yazılı olan şu “Dikkat!” kelimesi, en hassas bir kontrol vazifesi görmektedir.
İşte Bediüzzaman, kudretli bir ıslahatçı ve harikalar harikası bir pedagog (mürebbî) olduğunu, yetiştirdiği ter temiz nesille fiilen ispat etmiş ve iktisat tarihine nurdan pırıltılarla yazılan bir atlas sahife daha ilâve eden bir nâdire-i fıtrattır.
Tevazuu ve mahviyetkârlığı:
Nur Risalelerinin bu kadar harikulâde bir şekilde cihana yayılmasında, bu iki hasletin çok faidesi olmuş ve pek derin tesirleri görülmüştür.
Lâ Martin: (bk. bilgiler) | atlas sayfa: ipekten dokunmuş kumaş gibi parlak bir sayfa |
bilâkis: aksine, tersine | binaenaleyh: bundan dolayı |
cihan: dünya, âlem | fiilen: uygulamalı olarak |
harikulâde: olağanüstü, şaşırtıcı şekilde | haslet: huy, özellik, karakter |
heder etme: boş yere harcama, israf etme | husule gelmek: meydana gelmek |
iktisat: tutumluluk; her hususta orta yolu takip etme, lüzumundan fazla veya noksan harcamaktan kaçınma | ilâve: ekleme |
istidat: potansiyel, kabiliyet | istiğna: elindekilerle yetinip başkalarının yardımına ihtiyaç duymama; tok gözlü olma; gönül tokluğu |
kabil: tür, çeşit gibi | kudret: güç, iktidar |
kâfi: yeterli | lâzım: bir hususu ve özelliği gerektiren sebep |
mahviyetkârlık: alçakgönüllülük | meşrep: hareket tarzı, metod |
mihrak noktası: odak noktası | muhasebe: hesaba çekme, sorgulama |
mukayese: kıyaslama | munsif: insaflı, hakkaniyetli |
murakebe: kontrol etme, sürekli gözetleme | mücahid: cihad eden, din uğrunda çaba harcayan |
mücerred: soyut, maddî özelliği olmayan | mülzem: bir husus ve özelliğin gerekli olduğu veya görüldüğü şey |
mürebbî: terbiye edici, eğitici | nefis: bir kimsenin kendisi; insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu |
nâdire-i fıtrat: yaratılış olarak benzersiz olan | pedagog: eğitimci, terbiyeci |
tatbik etmek: uygulamak | telif: kitap yazma |
telkin etme: zihinde yer ettirme, aşılama | tevazu: alçakgönüllülük |
usul: yöntem | zira: çünkü |
Üstad: bir ilim ve san’at alanında bilgi ve söz sahibi olan âlim; Bediüzzaman Said Nursî | ıslahatçı: gerek insanlarda, gerekse toplum yapısında meydana gelen bozulmaları düzeltme, yenileme ve eksiklikleri tamamlama çabasında olan |