Önsöz - Sayfa 30
Bu mukaddes emelimden ne kadar dilşâdım,
Görmek ister beni Cennette şehid ecdadım.
Ruhum oldukça müebbed, ebedîdir ömrüm,
En büyük vuslata Allah’a çıkan yoldur ölüm.


Kitaba girmezden evvel, Üstadı ilmî, fikrî, tasavvufî ve edebî cepheleriyle de mütalâa etmek isterdim. Fakat çok derin ve pek şümullü olan bu mevzuların birkaç sahife ile hulâsa edilemeyeceğini kat’î bir surette idrak ettikten sonra, artık adı geçen mevzulara birkaç cümleyle temas etmeyi münasip gördüm.
Rabbim imkânlar lûtfederse, bu derin mevzuları, Risale-i Nur Külliyatı ve Nur talebeleri ile birlikte, büyük ve müstakil bir eserle, tahlilî bir surette tetkik ve mütalâa etmeyi bütün ruhumla arzu ediyorum. Bu hususta, büyük Üstadımızın ve aziz kardeşlerimin kıymetli dualarını niyaz eylerim.
Üstadın ilmî cephesi:
Merhum Ziya Paşa, şu
Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
beytiyle nesilden nesile bir düstur halinde intikal edecek olan çok büyük bir hakikatı ifade etmiştir.
Evet, Müslüman ırkımıza Risale-i Nur Külliyatı gibi muazzam bir iman ve irfan kütüphanesini hediye eden, gönüller üzerinde mukaddes bir nur müessesesi kuran mümtaz ve müstesna zâtın kudret-i ilmiyesi hakkında tafsilâta girişmek, öğle vakti güneşi tarif etmek kadar fuzulî bir iştir.
Yalnız, yanık bir şairimizin,
Hüsn olur kim seyrederken ihtiyar elden gider
Rab: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah | Ziya Paşa: (bk. bilgiler) |
aziz: çok değerli, izzetli, saygın | beyt: iki mısralık şiir |
cephe: yön | dilşâd: gönül hoşluğu |
düstur: kural, prensip | ebedî: sonsuz, sonu olmayan |
ecdad: atalar, cedler | edebî: edebiyata ait |
emel: arzu, istek | evvel: önce |
fikrî: fikir ve düşünce yönü | fuzulî: fazladan, lüzumsuz |
hakikat: gerçek, doğru | hulâsa etme: özetleme |
hüsn: güzellik | idrak etme: anlama |
ihtiyar: irade, bilinçli hareket edebilme | ilmî: ilme ait |
intikal etme: geçme, ulaşma | kat’î: kesin |
kudret-i ilmiye: ilimî kudret ve kapasite | lûtfedetme: bağışlama, sunma |
merhum: vefat eden bir kişinin ardından söylenen ve “Allah’ın rahmetine kavuşmuş, rahmete ermiş” anlamında kullanılan ifade | mevzu: konu |
muazzam: çok büyük | mukaddes: kutsal |
müebbed: sonsuz | müessese: kurum, bina |
mümtaz: seçkin | münasip: uygun |
müstakil: bağımsız | müstesnâ: seçkin, benzeri olmayan |
mütalâa etme: inceleme; bir konu üzerinde araştırma yaparak değerlendirmelerde bulunma | niyaz eyleme: isteme, rica etme |
rütbe-i akl: aklî kapasitenin derecesi ve seviyesi | suret: biçim, şekil |
tafsilât: ayrıntılar | tahlilî: bir meseleyi tüm ayrıntılarıyla açıklamaya ait |
tasavvufî: tasavvufa ait | tetkik: inceleme, araştırma |
vuslat: kavuşma | Üstad: bir ilim ve san’at alanında bilgi ve söz sahibi olan âlim; Bediüzzaman Said Nursî |
âyine: ayna | şümullü: kapsamlı |