Nefsim yenik, ağlamaklı gözlerle bakarken aynadaki resmime, vicdanımın yüzünde koca bir gülümseme. Ruhumdaki, sonu gelmeyen hesaplaşmalardan birinden galip çıkmanın huzuru içimdeki. Uykularımı kaçıran, vicdan-nefis savaşının son günü bugün. Artık başımdaki örtümle Rabbimin huzurundayım.
Dışarı çıkıyor ve insan içine karışıyorum. Sağımdan ve solumdan geçiyor, tanımadığım yüzlerce insan. Fakat ben kendimi bugün çok iyi tanıyorum. Önceden kulağıma fısıldanan vesveselerden eser yok artık. Rabbimin rızasını kazanmaya çalışmanın verdiği manevî güç, tüm vesveseleri bir çırpıda siliyor. Onun merhametine bir kez daha şahit oluyorum. Başımdaki örtüyü, senelerdir takıyormuş edasıyla yürürken sokaklarda, aradığımı bulmanın, eksikken tamamlanmanın huzuru içerisindeyim.
İçimde tarifi imkânsız bir güven var. Bugüne kadar “güven”in tarifini ne derece yanlış yaptığımı henüz anladım. “Burnu havada” gezmenin güven olmadığını, asıl güvenin Ona dayandığım vakit sahip olduğum sınırsız ve sarsılmaz his olduğunun idrakindeyim artık. İlk defa, gerçek manasıyla güvenmenin ne demek olduğunu anlıyorum.
Bu duygu selinden, bir saniye de olsa ayrılıp, geçmişe, düne gidiyorum. “Neydi beni durduran?” diye soruyorum kendime. Günler, haftalar, hatta aylar boyunca Rabbimin emrine kulak tıkamamın nedeni neydi? “Ne derler?” korkusu mu? Dindar bir çevreye mensup olmayışım mı? Şeytanın “Sonra yaparsın” fısıltıları mı? Yoksa bir türlü yenemediğim düşmanım nefis mı? Nedeni ne olursa olsun, bugün duyduğum mutluluktan günler, haftalar, aylar boyunca mahrum kalmanın pişmanlığı, kalbimin en derinlerinde yerini almış bile. Onca zaman Rabbimin emrini yerine getirmeme “cesaret”ini gösterebilirken, Ona kul olan insanların tepkilerine kulak asmayıp, başıma eşarbı geçirmeyi “cesaret” saymanın utancı içimdeki. Rabbime ne kadar şükretsem azdır, biliyorum. Geç de olsa, başarmanın, hiç başaramamaktan iyi olduğunu fısıldıyor vicdanım.
Ya şimdi? Başımdaki örtünün anlamının farkında mıyım acaba? Artık kendime ve çevreme karşı sorumluluğumun arttığını biliyor muyum? Müslüman olmayan bir ülkede yaşamamdan olsa gerek, ayrı bir sorumluluk hissi omuzlarımdaki. Ben artık, başımdaki eşarbımla, bir “Müslüman”ı temsil ediyorum. Temsil ettiğim gerçeğin ne derece büyük, yüklendiğim yükün ne derece ağır olduğunu söyleyen, her zamanki gibi, sadık dostum “vicdan.” Yaptığım her iyi veya kötü işin, yalnızca bana değil, diğer Müslümanlara da mal edileceğinin farkındayım.
Büyük bir duygu ve düşünce fırtınası içinde geçen bir günün sonu artık. Evimde, bugüne başladığım noktada, aynamın karşısındayım. Nefsim, sabahtan kalma gözyaşlarını silmiş, başka direnişlere çoktan başlamış bile. Vicdanımın yüzünde ise hâlâ aynı tebessüm, “Daha bitmedi” diyor, “Daha bitmedi. Her şey yeni başlıyor…”