heysem
Well-known member
Rüveyda Hanım, çoğu hanımın göze alamayacağı bir sorumluluğu üstlenmiş. Çocuklarıyla fotoğraflarını çekip yayınlamak için çok ısrar ettik; ancak “nazar değmesinden” çekindiği için fotoğrafının çekilmesini istemedi.
İmanı, sabrı ve teslimiyeti ile bizlere örnek olan Rüveyda Hanım’ın hayatı hep imtihanlarla doludur. Bu imtihanları Rabbinden gelen bir lütuf olarak değerlendirip hep sabır ve teslimiyetle karşılar. Manisa doğumlu Rüveyda Hanım 26 yaşındayken kısa bir nişanlılık devresi geçirir, bu süre içerisinde rahim kanseri olur ve ameliyat sonrasında rahmi tamamen alınır. Nişanlısı çocuğu olmayacağı için Rüveyda Hanım’ı terk eder. Hem bu ayrılığa hem de bir daha çocuğunun olamayacağına Rüveyda Hanım çok üzülür. Fakat teslimiyet ve sabrından hiç taviz vermez, Hak’tan gelene rıza gösterir.
Her geçen gün hayata bakışı ve düşünceleri değişir. Kalbindeki acılar onu daha da olgunlaştırır ve arayış içerisine girer. Bir gün eline aldığı kitabı açtığında gözlerine şu değerli cümleler ilişir: “Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. İnançla geril, insanı sev, kalmasın alâka duymadığın, el uzatmadığın bir mahzun gönül.”
Bu cümleler onu çok etkiler. Ve kendisini sorgulamaya başlar; “Ben kimim, nereden geldim nereye gidiyorum, vazifelerim nelerdir?” der ve bundan sonraki hayatını tamamen değiştirmeye karar verir. Çok dostlar edinir. İman hakikatleriyle tanışır. Onlardan aldığı ilim ve nur ile yunusvâri bir gönül sevdalısı olur. Bundan sonraki hayatını iman hakikatlerini yaşama ve duyurmaya adar. Gece gündüz bu yolda koşuşturur, sinesini açar ummanlar gibi. İnsanları daha farklı sever ve onlara her sıkıntılı durumlarında el uzatır.
Rüveyda Hanım, kendisine başka bir yol çizdiği için evliliği hiç düşünmez. Sayısız gönüllere el uzatmak, onları iman hakikatleri ve İslami bir terbiye üzerine yetiştirmek en büyük hayalidir artık.
Fakat bir gün çok farklı bir teklifle karşılaşır ve ona şöyle denir: “3 yetim çocuğun başını okşamak, onlara annelik yapıp cennette de Resûlullah’a (sas) komşu olmak istemez misin?” Bu teklifi duyunca hem şaşırır hem de çok heyecanlanır ve buğulu gözlerle, “Ben hiçbir zaman annelik duygusunu tadamayacakken Rabbim bana bir çocuk yerine 3 çocuk birden nasip ediyor, Allah’ım, bu ne büyük bir lütuf.” der ve Cenab-ı Hakk’a şükreder.
İmanı, sabrı ve teslimiyeti ile bizlere örnek olan Rüveyda Hanım’ın hayatı hep imtihanlarla doludur. Bu imtihanları Rabbinden gelen bir lütuf olarak değerlendirip hep sabır ve teslimiyetle karşılar. Manisa doğumlu Rüveyda Hanım 26 yaşındayken kısa bir nişanlılık devresi geçirir, bu süre içerisinde rahim kanseri olur ve ameliyat sonrasında rahmi tamamen alınır. Nişanlısı çocuğu olmayacağı için Rüveyda Hanım’ı terk eder. Hem bu ayrılığa hem de bir daha çocuğunun olamayacağına Rüveyda Hanım çok üzülür. Fakat teslimiyet ve sabrından hiç taviz vermez, Hak’tan gelene rıza gösterir.
Her geçen gün hayata bakışı ve düşünceleri değişir. Kalbindeki acılar onu daha da olgunlaştırır ve arayış içerisine girer. Bir gün eline aldığı kitabı açtığında gözlerine şu değerli cümleler ilişir: “Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. İnançla geril, insanı sev, kalmasın alâka duymadığın, el uzatmadığın bir mahzun gönül.”
Bu cümleler onu çok etkiler. Ve kendisini sorgulamaya başlar; “Ben kimim, nereden geldim nereye gidiyorum, vazifelerim nelerdir?” der ve bundan sonraki hayatını tamamen değiştirmeye karar verir. Çok dostlar edinir. İman hakikatleriyle tanışır. Onlardan aldığı ilim ve nur ile yunusvâri bir gönül sevdalısı olur. Bundan sonraki hayatını iman hakikatlerini yaşama ve duyurmaya adar. Gece gündüz bu yolda koşuşturur, sinesini açar ummanlar gibi. İnsanları daha farklı sever ve onlara her sıkıntılı durumlarında el uzatır.
Rüveyda Hanım, kendisine başka bir yol çizdiği için evliliği hiç düşünmez. Sayısız gönüllere el uzatmak, onları iman hakikatleri ve İslami bir terbiye üzerine yetiştirmek en büyük hayalidir artık.
Fakat bir gün çok farklı bir teklifle karşılaşır ve ona şöyle denir: “3 yetim çocuğun başını okşamak, onlara annelik yapıp cennette de Resûlullah’a (sas) komşu olmak istemez misin?” Bu teklifi duyunca hem şaşırır hem de çok heyecanlanır ve buğulu gözlerle, “Ben hiçbir zaman annelik duygusunu tadamayacakken Rabbim bana bir çocuk yerine 3 çocuk birden nasip ediyor, Allah’ım, bu ne büyük bir lütuf.” der ve Cenab-ı Hakk’a şükreder.