Fahr-i Kâinât -Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem-'in Dünyâyı Şereflendirmesi
Daha önce eline kılıç almamış, askerî tâlim görmemiş, ancak bir defâ seyirci olarak savaşa katilmiş olan bu yüce Peygamber, bütün insanlığı ihâta eden engin merhametine rağmen ictimâî sulh için bizzarûre tevhîd mücâdelesi uğruna en çetin savaşlardan bile geri kalmayan bir asker oldu. Dokuz yıl içinde çok zaman düşmana karşı az olan askerî gücü ile bütün Arabistan'ı fethetti. Devrinin başıbozuk, disiplinsiz insanlarına aşıladığı rûhânî güç ve verdiği askerî eğitim ile fütûhâtta mûcizevî bir basari elde etti. O derecede ki, ardından gelenler, zamanın en heybetli ve güçlü iki devleti olan Rûm ve Pers imparatorluklarını hezîmete uğratmışlardır. Böylece, O'nun çok önceden buyurduğu:
"Lâilâhe illâllâh deyin; Iran ve Bizans sizin olsun!" müjde ve va'di gerçekleşmiş oldu.
Böylece insanlık târihinin -bütün menfî şartlara rağmen- en Büyük inkılâbına vucûd vermiş olan Allâh Rasûlu -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, zâlimleri sindirdi, mazlûmların gözyaşlarını dindirdi. Yetimlerin saçlarına O'nun mübârek elleri tarak oldu. O'nun tesellî ışıkları ile, gönüller gamdan uzak oldu.