Dâsitâni Muhabbetinin Yanık Terennümleri -devamı-
Yine Medine-i Munevvere'nin muhafazası ile vazifeli Osmanlı Paşaları, arabalarını Mescid-i Nebevi'nin uzağında durdururlar, edeble huzur-i Rasulullah'a yürüyerek gelirlerdi.
Osmanlı padişahlarının zamanının portreleri demek olan minyatürlerde sarıkların ucundaki sorgucun bir süpürge maskotu olduğunu acaba kim bilir? Bununla Harameyni'ş-Şerifeyn'in süpürgecisi olduğunu telakki ederler ve Harameyn'in süpürgecilerinin maaşlarını, kendi servetleri içinden verirlerdi.
Bu edebin şayisiz misallerinden biri de sudur.
Sultan I. Ahmed Han Hazretleri, Peygamber aleyhi's-salat u ve's-selam-'in kadem-i şeriflerini kavuğunun üstüne resmettirerek, tedaisinden feyz almaya çalışmış:
N'ola tacum gibi başumda götürsem daim,
Kadem-i pâk'ini ol Hazret-i Sah-i rusulün..
Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidür,
Ahmeda durma yüzün sur kademine ol gülün!..
mısralarını döşemiştir.
Cihan imparatoru Yavuz Sultan Selim Han ise, kendisini Rasulullah'ın hakikatine eriştirecek bir veliyi dünyadaki bütün ölçülerin üzerinde görüp:
Padişah-i alem olmak bir kuru kavga imiş;
Bir veliye bende olmak cümleden a'la imiş!..
diyerek, Allah ve Rasulullah dostuna yaklaşabilmenin önem ve hasretini belirtmiştir.