ÜLFET
Gerçekten rûh sâhibi her canlı varlıkta en hâkim temâyüllerden biri de benlik ve egoizmdir. Bunun canlılar âleminde zirve noktası da insandadır.
Dolayısıyla, rûhu tasfiye ede ede Allâh'a ulaşma yolunda insanın en son bertaraf edebildiği nefsânî duygu, riyâset ve siyâset ihtirâsıdır.
Âdemoğlunda zirveleşen benlik ve ona bağlı muhabbet ve husûmet tezâhürleri tahlîl edildiğinde görülür ki, herkes, benzerlikler nisbetinde muhabbete, zıtlıklar derecesinde de husûmete yönelik bir ömür sürer.
Bu ise ´insanın sadece kendisini sevdiği' gerçeğini gösterir. Kişinin kendisine benzediği nispette başkalarına meftûn olması bundandır.
Nitekim Ya'kûb -aleyhisselâm-, Hazret-i Yûsuf'da kendi varlığını ve bu varlığa âid husûsiyetleri müşâhede etmiş, rûhu gayr-ı insiyâkî Yûsuf'a müncezib olmuştur.
Zîrâ müşâbehet, varlıklar arasında muhabbetin temel sebeplerinden biridir.
Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin!" (İsrâ, 37)