Konuya cevap cer

ÜLFET


Eşek ve öküzler ise, sesleri ile gabî (çirkin), duyguları ile büyük bir nefsâniyet içinde yaşayan hayvanlardır.


Hazret-i Mevlânâ, hikâyesinde zıdlarla bir arada bulunulmasının ızdırâbını misâlle îzâh ettikten sonra, Mesnevî'sindeki hikmetli beyitlerinde bu zıdlığın elemini şu şekilde ifâdelendirir:


"Her kimi ki, kendi zıddıyla bir arada korlar; bu, o kimse için ölüm azâbıdır."


"Hakk'a yakın kişi, bu beden yüzünden azâb içindedir. Çünkü onun rûh kuşu, kendi cinsinin gayri olan nefsâniyetle bir araya bağlanmıştır."


"Rûh, kuşlar arasında bülbül gibidir. Tabîatlar olan nefs ise, kargalardır. O bülbül, kargalardan ve baykuşlardan yaralanır. Bir arada olmaktan dolayı ızdırap duyar."


"Rûh bülbülü, o hodgâm nefs kargaları ve kem gözlü nefs baykuşları arasında inim inim inlemektedir."


Âyet-i kerîmede ´Rûhumdan üfürdüğüm zaman...' buyurulmaktadır. Rûh, bu beden kafesine Rabbinden koparak gelmiştir. Şuûr altında, geldiği âlemin hasreti ve temâyülü vardır. Hür değildir. Beden hapishânesi içindedir. 


Dünyâda, geldiği rûhlar âleminin gurbet ızdırâbıyla yoğrulmaktadır. Bu gurbet ve ızdırâbı "vâsıl-ı ilâllâh" oluncaya kadar devâm eder. O âna kadar hep nefs engeli ile karşı karşıyadır. 


Evlâd, mal, mevkî ve makamlar elde etmek ve bunları nefsin arzularına göre yönlendirmek, bu dünyânın avuntusu, aldatıcı oyuncaklarından ibârettir. 


İnsan, nefsî temâyülleri ile bir hayâl dünyâsı kurar. Onunla avunur. Binbir endîşe ve vesvese içinde ömrünü eritir.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst