ÜLFET
Binbir iptilâ, çile, elem ve keder feryâtları ile dolu dünyâ hayâtında ebediyyet kapılarını aralayacak olan muvaffakiyet sürûrları, ancak kâmil ve ârif birer şahsiyet olan sâlihlerle beraber bulunmakla elde edilebilir.
Ebedî âleme âid olan rûhun istîdâdı, böylece inkişâf ederek, fânî âleme âid olan nefsin ızdırâbından kendisini kurtarabilir.
Bunun için, gönlü, gâfiller meclisinden muhâfaza etmek zarûreti vardır.
Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh-, bu hakikati îzâh sadedinde şöyle buyurur:
"Kuş, ancak kendi cinsiyle uçar. Kendi cinsinden olmayanlarla görüşmek, âdetâ mezâra girmek gibidir."
"Her cins, kendi cinsini çekerken, zarîf bir ceylan, eşek ve öküzlerin içinde nasıl yaşayabilir?.."
Bütün beraberlikler, müşterek dünyâların müşterek fikir ve anlayışları çerçevesinde tahakkuk eder.
Birbirine zıd âlemlerde yaşayanlar, mecbûrî olarak bile bir araya gelseler, ölümden daha acı ızdıraplar içinde kıvranırlar.
Nitekim âyet-i kerîmede buyurulur:
"İyiler iyiler için, kötüler de kötüler içindir..." (en-Nûr, 26)