Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 269541" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz Birinci Söz - Sayfa 778</strong></p><p></p><p>Elbette bu kadar nümuneler gösteriyorlar ki, bütün evliyaların sultanı, umum mü’minlerin imamı, umum ehl-i Cennetin reisi ve umum melâikenin makbulü olan zât-ı Ahmediyenin (a.s.m.) seyr ü sülûküne medar bir Miracı bulunması ve onun makamına münasip bir surette olması, ayn-ı hikmettir ve gayet makuldür ve şüphesiz vakidir.</p><p></p><p></p><p><strong>ÜÇÜNCÜ ESAS</strong></p><p></p><p></p><p><strong>Hikmet-i Mirac nedir?</strong></p><p></p><p></p><p>Elcevap: Miracın hikmeti o kadar yüksektir ki, fikr-i beşer ulaşamıyor. O kadar derindir ki, ona yetişemiyor. O kadar incedir ve lâtiftir ki, akıl kendi başıyla göremiyor. Fakat bazı işaretlerle, hakikatleri bilinmezse de vücutları bildirilebilir. Şöyle ki:</p><p></p><p></p><p>Şu kâinatın Hâlıkı, şu kesret tabakatında nur-u vahdetini ve tecellî-i ehadiyetini göstermek için, kesret tabakatının müntehâsından tâ mebde-i vahdete bir hayt-ı ittisal suretinde bir Miracla, bir ferd-i mümtazı, bütün mahlûkat hesabına kendine muhatap ittihaz ederek, bütün zîşuur namına makàsıd-ı İlâhiyesini ona anlatmak ve onunla bildirmek ve onun nazarıyla âyine-i mahlûkatında cemâl-i san’atını, kemâl-i rububiyetini müşahede etmek ve ettirmektir.</p><p></p><p></p><p>Hem Sâni-i Âlemin, âsârın şehadetiyle, nihayetsiz cemâl ve kemâli vardır. Cemâl, hem kemâl, ikisi de mahbub-u lizâtihîdirler. Yani bizzat sevilirler. Öyle ise, o Cemâl ve Kemâl Sahibinin, cemâl ve kemâline nihayetsiz bir muhabbeti vardır. O nihayetsiz muhabbeti, masnuatında çok tarzlarda tezahür ediyor. Masnuatını</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Cemâl ve Kemâl Sahibi</strong>: sonsuz güzellik ve kemâl sahibi olan Allah (bk. c-m-l; k-m-l)</td><td><strong>Hâlık</strong>: herşeyin yaratıcısı Allah (bk. ḫ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>Mirac</strong>: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)</td><td><strong>Sâni-i Âlem</strong>: bütün varlık âlemini sanatlı bir şekilde yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; a-l-m)</td></tr><tr><td><strong>ayn-ı hikmet</strong>: hikmetin ta kendisi (bk. ḥ-k-m)</td><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>cemâl-i san’at</strong>: sanatın güzelliği (bk. c-m-l; ṣ-n-a)</td><td><strong>ehl-i Cennet</strong>: Cennet ehli </td></tr><tr><td><strong>evliya</strong>: veliler, Allah dostları (bk. v-l-y)</td><td><strong>ferd-i mümtaz</strong>: seçilmiş kişi (bk. f-r-d)</td></tr><tr><td><strong>fikr-i beşer</strong>: insanın fikri (bk. f-k-r)</td><td><strong>hakikat</strong>: gerçek mahiyet, esas, içyüz (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>hayt-ı ittisal</strong>: bağlayan, birleştiren bağ</td><td><strong>hikmet-i Mirac</strong>: Miracın hikmeti, gayesi ve anlamı (bk. ḥ-k-m; a-r-c)</td></tr><tr><td><strong>ittihaz</strong>: edinme, kabullenme</td><td><strong>kemâl</strong>: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>kemâl-i rububiyet</strong>: rububiyetin mükemmelliği; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. k-m-l; r-b-b)</td><td><strong>kesret tabakatı</strong>: sayısız varlıklardan oluşan âlemler (bk. k-s̱-r)</td></tr><tr><td><strong>kâinat</strong>: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td><td><strong>lâtif</strong>: ince, cismanî olmayan (bk. l-ṭ-f)</td></tr><tr><td><strong>mahbub-u lizâtihî</strong>: bizzat sevilen, muhabbete lâyık olan (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>mahlûkat</strong>: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>makam</strong>: derece </td><td><strong>makbul</strong>: kabul görmüş; değer ve itibar sahibi</td></tr><tr><td><strong>makul</strong>: akla uygun</td><td><strong>makàsıd-ı İlâhiye</strong>: Allah’ın gözettiği yüce maksatlar, gayeler (bk. ḳ-ṣ-d; e-l-h)</td></tr><tr><td><strong>masnuat</strong>: san’at eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a)</td><td><strong>mebde-i vahdet</strong>: başlangıçtaki birlik; Allah’ın birliğini gösteren asıl kaynak (bk. v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>medar</strong>: dayanak, vesile</td><td><strong>melâike</strong>: melekler (bk. m-l-k)</td></tr><tr><td><strong>muhabbet</strong>: sevgi (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>münasip</strong>: uygun (bk. n-s-b)</td></tr><tr><td><strong>müntehâ</strong>: en son nokta, sonuç</td><td><strong>müşahede etmek</strong>: gözlemlemek (bk. ş-h-d)</td></tr><tr><td><strong>nam</strong>: ad</td><td><strong>nazar</strong>: bakış, göz (bk. n-ẓ-r)</td></tr><tr><td><strong>nihayetsiz</strong>: sonsuz</td><td><strong>nur-u vahdet</strong>: birlik nuru (bk. n-v-r; v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>nümune</strong>: örnek, misal</td><td><strong>reis</strong>: başkan</td></tr><tr><td><strong>seyr ü sülûk</strong>: mânevî ve ruhî yolculuk</td><td><strong>suret</strong>: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)</td></tr><tr><td><strong>tarz</strong>: şekil, biçim</td><td><strong>tecellî-i Ehadiyet</strong>: Allah’ın birliğinin her bir yaratıkta görünmesi (bk. c-l-y; v-ḥ-d)</td></tr><tr><td><strong>tezahür</strong>: görünme, ortaya çıkma (bk. ẓ-h-r)</td><td><strong>umum</strong>: bütün</td></tr><tr><td><strong>vaki</strong>: olmuş, meydana gelmiş</td><td><strong>vücut</strong>: varlık (bk. v-c-d)</td></tr><tr><td><strong>zât-ı Ahmediye</strong>: yüksek velâyet sahibi olan Hz. Muhammed’in (a.s.m.) zâtı (bk. ḥ-m-d)</td><td><strong>zîşuur</strong>: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)</td></tr><tr><td><strong>âsâr</strong>: eserler </td><td><strong>âyine-i mahlûk</strong>: Cenâb-ı Allah’ın isimlerine aynalık yapan yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>şehadet</strong>: şahitlik, tanıklık (bk. ş-h-d)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 269541, member: 1"] [b]Otuz Birinci Söz - Sayfa 778[/b] Elbette bu kadar nümuneler gösteriyorlar ki, bütün evliyaların sultanı, umum mü’minlerin imamı, umum ehl-i Cennetin reisi ve umum melâikenin makbulü olan zât-ı Ahmediyenin (a.s.m.) seyr ü sülûküne medar bir Miracı bulunması ve onun makamına münasip bir surette olması, ayn-ı hikmettir ve gayet makuldür ve şüphesiz vakidir. [B]ÜÇÜNCÜ ESAS[/B] [B]Hikmet-i Mirac nedir?[/B] Elcevap: Miracın hikmeti o kadar yüksektir ki, fikr-i beşer ulaşamıyor. O kadar derindir ki, ona yetişemiyor. O kadar incedir ve lâtiftir ki, akıl kendi başıyla göremiyor. Fakat bazı işaretlerle, hakikatleri bilinmezse de vücutları bildirilebilir. Şöyle ki: Şu kâinatın Hâlıkı, şu kesret tabakatında nur-u vahdetini ve tecellî-i ehadiyetini göstermek için, kesret tabakatının müntehâsından tâ mebde-i vahdete bir hayt-ı ittisal suretinde bir Miracla, bir ferd-i mümtazı, bütün mahlûkat hesabına kendine muhatap ittihaz ederek, bütün zîşuur namına makàsıd-ı İlâhiyesini ona anlatmak ve onunla bildirmek ve onun nazarıyla âyine-i mahlûkatında cemâl-i san’atını, kemâl-i rububiyetini müşahede etmek ve ettirmektir. Hem Sâni-i Âlemin, âsârın şehadetiyle, nihayetsiz cemâl ve kemâli vardır. Cemâl, hem kemâl, ikisi de mahbub-u lizâtihîdirler. Yani bizzat sevilirler. Öyle ise, o Cemâl ve Kemâl Sahibinin, cemâl ve kemâline nihayetsiz bir muhabbeti vardır. O nihayetsiz muhabbeti, masnuatında çok tarzlarda tezahür ediyor. Masnuatını [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Cemâl ve Kemâl Sahibi[/B]: sonsuz güzellik ve kemâl sahibi olan Allah (bk. c-m-l; k-m-l)[/TD] [TD][B]Hâlık[/B]: herşeyin yaratıcısı Allah (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Mirac[/B]: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)[/TD] [TD][B]Sâni-i Âlem[/B]: bütün varlık âlemini sanatlı bir şekilde yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; a-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ayn-ı hikmet[/B]: hikmetin ta kendisi (bk. ḥ-k-m)[/TD] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cemâl-i san’at[/B]: sanatın güzelliği (bk. c-m-l; ṣ-n-a)[/TD] [TD][B]ehl-i Cennet[/B]: Cennet ehli [/TD] [/TR] [TR] [TD][B]evliya[/B]: veliler, Allah dostları (bk. v-l-y)[/TD] [TD][B]ferd-i mümtaz[/B]: seçilmiş kişi (bk. f-r-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fikr-i beşer[/B]: insanın fikri (bk. f-k-r)[/TD] [TD][B]hakikat[/B]: gerçek mahiyet, esas, içyüz (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hayt-ı ittisal[/B]: bağlayan, birleştiren bağ[/TD] [TD][B]hikmet-i Mirac[/B]: Miracın hikmeti, gayesi ve anlamı (bk. ḥ-k-m; a-r-c)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ittihaz[/B]: edinme, kabullenme[/TD] [TD][B]kemâl[/B]: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kemâl-i rububiyet[/B]: rububiyetin mükemmelliği; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. k-m-l; r-b-b)[/TD] [TD][B]kesret tabakatı[/B]: sayısız varlıklardan oluşan âlemler (bk. k-s̱-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kâinat[/B]: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)[/TD] [TD][B]lâtif[/B]: ince, cismanî olmayan (bk. l-ṭ-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mahbub-u lizâtihî[/B]: bizzat sevilen, muhabbete lâyık olan (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]mahlûkat[/B]: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]makam[/B]: derece [/TD] [TD][B]makbul[/B]: kabul görmüş; değer ve itibar sahibi[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]makul[/B]: akla uygun[/TD] [TD][B]makàsıd-ı İlâhiye[/B]: Allah’ın gözettiği yüce maksatlar, gayeler (bk. ḳ-ṣ-d; e-l-h)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]masnuat[/B]: san’at eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a)[/TD] [TD][B]mebde-i vahdet[/B]: başlangıçtaki birlik; Allah’ın birliğini gösteren asıl kaynak (bk. v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]medar[/B]: dayanak, vesile[/TD] [TD][B]melâike[/B]: melekler (bk. m-l-k)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muhabbet[/B]: sevgi (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]münasip[/B]: uygun (bk. n-s-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müntehâ[/B]: en son nokta, sonuç[/TD] [TD][B]müşahede etmek[/B]: gözlemlemek (bk. ş-h-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nam[/B]: ad[/TD] [TD][B]nazar[/B]: bakış, göz (bk. n-ẓ-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nihayetsiz[/B]: sonsuz[/TD] [TD][B]nur-u vahdet[/B]: birlik nuru (bk. n-v-r; v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nümune[/B]: örnek, misal[/TD] [TD][B]reis[/B]: başkan[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]seyr ü sülûk[/B]: mânevî ve ruhî yolculuk[/TD] [TD][B]suret[/B]: şekil, biçim (bk. ṣ-v-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tarz[/B]: şekil, biçim[/TD] [TD][B]tecellî-i Ehadiyet[/B]: Allah’ın birliğinin her bir yaratıkta görünmesi (bk. c-l-y; v-ḥ-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tezahür[/B]: görünme, ortaya çıkma (bk. ẓ-h-r)[/TD] [TD][B]umum[/B]: bütün[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vaki[/B]: olmuş, meydana gelmiş[/TD] [TD][B]vücut[/B]: varlık (bk. v-c-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zât-ı Ahmediye[/B]: yüksek velâyet sahibi olan Hz. Muhammed’in (a.s.m.) zâtı (bk. ḥ-m-d)[/TD] [TD][B]zîşuur[/B]: şuurlu, bilinçli (bk. ẕî; ş-a-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âsâr[/B]: eserler [/TD] [TD][B]âyine-i mahlûk[/B]: Cenâb-ı Allah’ın isimlerine aynalık yapan yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şehadet[/B]: şahitlik, tanıklık (bk. ş-h-d)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst