Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 269561" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz Birinci Söz - Sayfa 792</strong></p><p></p><p>hayretkârı, habibi ve Cennet-i bâkiyesine namzet bir misafir-i azizi suret-i hakikîsinde göstermiş, insan olan bütün insanlara nihayetsiz bir sürur, hadsiz bir şevk vermiştir.</p><p></p><p><strong>İKİNCİ MEYVE: </strong>Sâni-i Mevcudat ve Sahib-i Kâinat ve Rabbü’l-Âlemîn olan Hâkim-i Ezel ve Ebedin marziyât-ı Rabbâniyesi olan İslâmiyetin—başta namaz olarak—esasatını cin ve inse hediye getirmiştir ki, o marziyâtı anlamak o kadar merak-âver ve saadet-âverdir ki tarif edilmez. Çünkü herkes büyükçe bir velînimetini yahut muhsin bir padişahının uzaktan arzularını anlamaya ne kadar arzukeş ve anlasa ne kadar memnun olur. Temenni eder ki, “Keşke bir vasıta-i muhabere olsaydı, doğrudan doğruya o zâtla konuşsaydım. Benden ne istiyor, anlasaydım. Benden, onun hoşuna gideni bilseydim” der. Acaba, bütün mevcudat kabza-i tasarrufunda ve bütün mevcudattaki cemâl ve kemâlât Onun cemâl ve kemâline nisbeten zayıf bir gölge ve her anda nihayetsiz cihetlerle Ona muhtaç ve nihayetsiz ihsanlarına mazhar olan beşer, ne derece Onun marziyâtını ve arzularını anlamak hususunda hahişger ve merak-âver olması lâzım olduğunu anlarsın. İşte, zât-ı Ahmediye (a.s.m.) yetmiş bin perde arkasında o Sultan-ı Ezel ve Ebedin marziyâtını, doğrudan doğruya, Mirac semeresi olarak, hakkalyakîn işitip, getirip beşere hediye etmiştir.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1</p><p></p><p>Evet, beşer, kamerdeki hali anlamak için ne kadar merak eder ki, biri gidip dönüp haber verse! Hem ne kadar fedakârlık gösterir. Eğer anlasa, ne kadar hayret ve meraka düşer. Halbuki, kamer öyle bir Mâlikü’l-Mülkün memleketinde geziyor ki, kamer bir sinek gibi küre-i arzın etrafında pervaz eder; küre-i arz pervane gibi şemsin etrafında uçar. Şems binler lâmbalar içinde bir lâmbadır ki, o Mâlikü’l-Mülk-i Zülcelâlin bir misafirhanesinde mumdarlık eder. İşte, zât-ı</p><p>[NOT]</p><p>Dipnot-1</p><p> bk. Buhârî, Menâkıbu’l-Ensar 42; Müslim, Îman 279, Müsâfirîn 253; Tirmizî, Tefsîru Sûre (53)1; Nesâî, Salât 1, İftitâh 25; Müsned 1:387, 422.[/NOT]</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Cennet-i bâkiye</strong>: devamlı ve kalıcı olan Cennet (bk. b-ḳ-y)</td><td><strong>Hâkim-i Ezel ve Ebed</strong>: egemenliği zaman öncesinden sonsuza kadar devam eden Allah (bk. ḥ-k-m; e-z-l; e-b-d)</td></tr><tr><td><strong>Mirac</strong>: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)</td><td><strong>Mâlikü’l-Mülk</strong>: bütün mülkün gerçek sahibi olan Allah (bk. m-l-k)</td></tr><tr><td><strong>Mâlikü’l-Mülk-i Zülcelâl</strong>: bütün mülkün gerçek sahibi, heybet, yücelik ve haşmet sahibi olan Allah (bk. m-l-k; ẕü; c-l-l)</td><td><strong>Rabbü’l-Âlemin</strong>: âlemlerin Rabbi; bütün âlemleri idare ve terbiye eden Allah (bk. r-b-b; a-l-m)</td></tr><tr><td><strong>Sahib-i Kâinat</strong>: evrenin ve herşeyin sahibi olan Allah (bk. k-v-n)</td><td><strong>Sultan-ı Ezel ve Ebed</strong>: varlığının başlangıcı ve sonu olmayan kudret ve hakimiyet sahibi Sultan, Allah (bk. s-l-ṭ; e-z-l; e-b-d)</td></tr><tr><td><strong>Sâni-i Mevcudat</strong>: bütün varlıkları sanatlı bir şekilde yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; v-c-d)</td><td><strong>arzukeş</strong>: arzulu, istekli</td></tr><tr><td><strong>beşer</strong>: insan</td><td><strong>cemâl</strong>: güzellik (bk. c-m-l)</td></tr><tr><td><strong>cihet</strong>: yön</td><td><strong>esasat</strong>: esaslar, temel prensipler</td></tr><tr><td><strong>habib</strong>: sevgili (bk. ḥ-b-b)</td><td><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</td></tr><tr><td><strong>hahişger</strong>: istekli</td><td><strong>hakkalyakin</strong>: bizzat yaşayarak kesin bilgi edinme (bk. ḥ-ḳ-ḳ; y-ḳ-n)</td></tr><tr><td><strong>hayretkâr</strong>: hayran olan</td><td><strong>ihsan</strong>: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>ins</strong>: insanlar</td><td><strong>kabza-i tasarruf</strong>: emri altında bulundurma (bk. ṣ-r-f)</td></tr><tr><td><strong>kamer</strong>: ay</td><td><strong>kemâlât</strong>: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)</td></tr><tr><td><strong>küre-i arz</strong>: yerküre, dünya</td><td><strong>marziyât</strong>: Allah’ın razı olduğu şeyler</td></tr><tr><td><strong>marziyât-ı Rabbâniye</strong>: Rab olan Allah’ın razı olduğu şeyler (bk. r-b-b)</td><td><strong>mazhar</strong>: erişen, nâil olan (bk. ẓ-h-r)</td></tr><tr><td><strong>merak-âver</strong>: merak verici, düşündürücü</td><td><strong>mevcudat</strong>: varlıklar (bk. v-c-d)</td></tr><tr><td><strong>misafir-i aziz</strong>: aziz ve şerefli misafir (bk. a-z-z)</td><td><strong>muhsin</strong>: bağış ve iyilikte bulunan (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td><strong>mumdar</strong>: ışık veren</td><td><strong>namzet</strong>: aday</td></tr><tr><td><strong>nihayetsiz</strong>: sonsuz</td><td><strong>nisbeten</strong>: kıyasla, oranla (bk. n-s-b)</td></tr><tr><td><strong>pervaz etmek</strong>: uçmak</td><td><strong>saadet-âver</strong>: mutluluk verici</td></tr><tr><td><strong>semere</strong>: meyve</td><td><strong>suret-i hakikî</strong>: gerçek görünüş (bk. ṣ-v-r; ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>sürur</strong>: mutluluk, sevinç</td><td><strong>tarif etmek</strong>: anlatmak (bk. a-r-f)</td></tr><tr><td><strong>temenni etme</strong>: dileme, isteme</td><td><strong>vasıta-i muhabere</strong>: haberleşme aracı</td></tr><tr><td><strong>velînimet</strong>: nimeti veren (bk. n-a-m)</td><td><strong>zât-ı Ahmediye</strong>: Peygamberimiz Hz. Muhammed’in zâtı, şahsiyeti (bk. ḥ-m-d)</td></tr><tr><td><strong>şems</strong>: güneş</td><td><strong>şevk</strong>: şiddetli arzu ve istek</td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 269561, member: 1"] [b]Otuz Birinci Söz - Sayfa 792[/b] hayretkârı, habibi ve Cennet-i bâkiyesine namzet bir misafir-i azizi suret-i hakikîsinde göstermiş, insan olan bütün insanlara nihayetsiz bir sürur, hadsiz bir şevk vermiştir. [B]İKİNCİ MEYVE: [/B]Sâni-i Mevcudat ve Sahib-i Kâinat ve Rabbü’l-Âlemîn olan Hâkim-i Ezel ve Ebedin marziyât-ı Rabbâniyesi olan İslâmiyetin—başta namaz olarak—esasatını cin ve inse hediye getirmiştir ki, o marziyâtı anlamak o kadar merak-âver ve saadet-âverdir ki tarif edilmez. Çünkü herkes büyükçe bir velînimetini yahut muhsin bir padişahının uzaktan arzularını anlamaya ne kadar arzukeş ve anlasa ne kadar memnun olur. Temenni eder ki, “Keşke bir vasıta-i muhabere olsaydı, doğrudan doğruya o zâtla konuşsaydım. Benden ne istiyor, anlasaydım. Benden, onun hoşuna gideni bilseydim” der. Acaba, bütün mevcudat kabza-i tasarrufunda ve bütün mevcudattaki cemâl ve kemâlât Onun cemâl ve kemâline nisbeten zayıf bir gölge ve her anda nihayetsiz cihetlerle Ona muhtaç ve nihayetsiz ihsanlarına mazhar olan beşer, ne derece Onun marziyâtını ve arzularını anlamak hususunda hahişger ve merak-âver olması lâzım olduğunu anlarsın. İşte, zât-ı Ahmediye (a.s.m.) yetmiş bin perde arkasında o Sultan-ı Ezel ve Ebedin marziyâtını, doğrudan doğruya, Mirac semeresi olarak, hakkalyakîn işitip, getirip beşere hediye etmiştir.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1 Evet, beşer, kamerdeki hali anlamak için ne kadar merak eder ki, biri gidip dönüp haber verse! Hem ne kadar fedakârlık gösterir. Eğer anlasa, ne kadar hayret ve meraka düşer. Halbuki, kamer öyle bir Mâlikü’l-Mülkün memleketinde geziyor ki, kamer bir sinek gibi küre-i arzın etrafında pervaz eder; küre-i arz pervane gibi şemsin etrafında uçar. Şems binler lâmbalar içinde bir lâmbadır ki, o Mâlikü’l-Mülk-i Zülcelâlin bir misafirhanesinde mumdarlık eder. İşte, zât-ı [NOT] Dipnot-1 bk. Buhârî, Menâkıbu’l-Ensar 42; Müslim, Îman 279, Müsâfirîn 253; Tirmizî, Tefsîru Sûre (53)1; Nesâî, Salât 1, İftitâh 25; Müsned 1:387, 422.[/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Cennet-i bâkiye[/B]: devamlı ve kalıcı olan Cennet (bk. b-ḳ-y)[/TD] [TD][B]Hâkim-i Ezel ve Ebed[/B]: egemenliği zaman öncesinden sonsuza kadar devam eden Allah (bk. ḥ-k-m; e-z-l; e-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Mirac[/B]: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk (bk. a-r-c)[/TD] [TD][B]Mâlikü’l-Mülk[/B]: bütün mülkün gerçek sahibi olan Allah (bk. m-l-k)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Mâlikü’l-Mülk-i Zülcelâl[/B]: bütün mülkün gerçek sahibi, heybet, yücelik ve haşmet sahibi olan Allah (bk. m-l-k; ẕü; c-l-l)[/TD] [TD][B]Rabbü’l-Âlemin[/B]: âlemlerin Rabbi; bütün âlemleri idare ve terbiye eden Allah (bk. r-b-b; a-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Sahib-i Kâinat[/B]: evrenin ve herşeyin sahibi olan Allah (bk. k-v-n)[/TD] [TD][B]Sultan-ı Ezel ve Ebed[/B]: varlığının başlangıcı ve sonu olmayan kudret ve hakimiyet sahibi Sultan, Allah (bk. s-l-ṭ; e-z-l; e-b-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Sâni-i Mevcudat[/B]: bütün varlıkları sanatlı bir şekilde yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; v-c-d)[/TD] [TD][B]arzukeş[/B]: arzulu, istekli[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]beşer[/B]: insan[/TD] [TD][B]cemâl[/B]: güzellik (bk. c-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cihet[/B]: yön[/TD] [TD][B]esasat[/B]: esaslar, temel prensipler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]habib[/B]: sevgili (bk. ḥ-b-b)[/TD] [TD][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hahişger[/B]: istekli[/TD] [TD][B]hakkalyakin[/B]: bizzat yaşayarak kesin bilgi edinme (bk. ḥ-ḳ-ḳ; y-ḳ-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hayretkâr[/B]: hayran olan[/TD] [TD][B]ihsan[/B]: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ins[/B]: insanlar[/TD] [TD][B]kabza-i tasarruf[/B]: emri altında bulundurma (bk. ṣ-r-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]kamer[/B]: ay[/TD] [TD][B]kemâlât[/B]: mükemmellikler, kusursuzluklar (bk. k-m-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]küre-i arz[/B]: yerküre, dünya[/TD] [TD][B]marziyât[/B]: Allah’ın razı olduğu şeyler[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]marziyât-ı Rabbâniye[/B]: Rab olan Allah’ın razı olduğu şeyler (bk. r-b-b)[/TD] [TD][B]mazhar[/B]: erişen, nâil olan (bk. ẓ-h-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]merak-âver[/B]: merak verici, düşündürücü[/TD] [TD][B]mevcudat[/B]: varlıklar (bk. v-c-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]misafir-i aziz[/B]: aziz ve şerefli misafir (bk. a-z-z)[/TD] [TD][B]muhsin[/B]: bağış ve iyilikte bulunan (bk. ḥ-s-n)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mumdar[/B]: ışık veren[/TD] [TD][B]namzet[/B]: aday[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nihayetsiz[/B]: sonsuz[/TD] [TD][B]nisbeten[/B]: kıyasla, oranla (bk. n-s-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]pervaz etmek[/B]: uçmak[/TD] [TD][B]saadet-âver[/B]: mutluluk verici[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]semere[/B]: meyve[/TD] [TD][B]suret-i hakikî[/B]: gerçek görünüş (bk. ṣ-v-r; ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]sürur[/B]: mutluluk, sevinç[/TD] [TD][B]tarif etmek[/B]: anlatmak (bk. a-r-f)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]temenni etme[/B]: dileme, isteme[/TD] [TD][B]vasıta-i muhabere[/B]: haberleşme aracı[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]velînimet[/B]: nimeti veren (bk. n-a-m)[/TD] [TD][B]zât-ı Ahmediye[/B]: Peygamberimiz Hz. Muhammed’in zâtı, şahsiyeti (bk. ḥ-m-d)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]şems[/B]: güneş[/TD] [TD][B]şevk[/B]: şiddetli arzu ve istek[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz Birinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst