Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 271602" data-attributes="member: 1"><p><strong>Otuz İkinci Söz - Sayfa 861</strong></p><p></p><p>Hadsiz elemler içinde nihayetsiz ağır bir yükü, zayıf ve âciz beline yükletir. Çünkü, insan Cenâb-ı Hakkı tanımazsa ve Ona tevekkül etmezse, o vakit, insan, gayet derecede âciz ve zayıf, nihayet derecede muhtaç, fakir, hadsiz musibetlere maruz, elemli, kederli bir fâni hayvan hükmünde olup,<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />1 bütün sevdiği ve alâka peydâ ettiği bütün eşyadan mütemadiyen firak elemini çeke çeke, nihayette, bâki kalan bütün ahbabını bir firak-ı elîm içinde bırakıp, kabrin zulümatına yalnız olarak gider. Hem müddet-i hayatında gayet cüz’î bir ihtiyar ve küçük bir iktidar ve kısacık bir hayat ve az bir ömür ve sönük bir fikir ile, nihayetsiz elemlerle ve emellerle faidesiz çarpışır ve hadsiz arzuların ve makàsıdın tahsiline, semeresiz, boşu boşuna çalışır.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />2 Hem kendi vücudunu yükleyemediği halde, koca dünya yükünü biçare beline ve kafasına yüklenir. Daha Cehenneme gitmeden Cehennem azâbını çeker.<img src="http://www.erisale.com/images/blank.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" />3</p><p></p><p>Evet, şu elîm elemi ve dehşetli mânevî azâbı hissetmemek için, ehl-i dalâlet, iptal-i his nev’inden gaflet sarhoşluğuyla muvakkaten hissetmez. Fakat hissedeceği zaman, kabre yakın olduğu vakit, birden hisseder. Çünkü, Cenâb-ı Hakka hakikî abd olmazsa, kendi kendine mâlik zannedecek. Halbuki, o cüz’î ihtiyar, o küçük iktidarı ile şu fırtınalı dünyada vücudunu idare edemiyor. Hayatına muzır mikroptan tut, tâ zelzeleye kadar binler taife düşmanları, hayatına karşı tehacüm vaziyetinde görür. Elîm bir korku dehşeti içinde, her vakit kendine müthiş görünen kabir kapısına bakıyor.</p><p></p><p>Hem bu vaziyette iken, insaniyet itibarıyla nev-i insanî ile ve dünya ile alâkadar olduğu halde, dünyayı ve insanı bir Hakîm, Alîm, Kadîr, Rahîm, Kerîm bir</p><p></p><p>[NOT]</p><p>Dipnot-1</p><p> bk. A’râf Sûresi, 7:179 Furkan Sûresi;, 25:43-44; Muhammed Sûresi, 47:12.</p><p>Dipnot-2</p><p> bk. Bakara Sûresi, 2:217; Mâide Sûresi, 5:5, 53; En’âm Sûresi, 6:88; A’raf Sûresi, 7:147; Hûd Sûresi, 11:16; Zümer Sûresi, 39:65; Muhammed Sûresi, 47:9, 27, 32.</p><p>Dipnot-3</p><p> bk. Âl-i İmran Sûresi, 3:56; En’âm Sûresi, 6:124-125; A’râf Sûresi, 7:152; Ra’d Sûresi, 13:34; Zümer Sûresi, 39:22; Fussilet Sûresi, 41:16.[/NOT]</p><p></p><p></p><table style='width: 100%'><tr><td><strong>Alîm</strong>: herşeyi hakkıyla bilen, sonsuz ilim sahibi Allah (bk. a-l-m)</td><td><strong>Cenâb-ı Hak</strong>: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>Hakîm</strong>: herşeyi hikmetle yapan Allah (bk. ḥ-k-m)</td><td><strong>Kadîr</strong>: herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah (bk. ḳ-d-r)</td></tr><tr><td><strong>Kerîm</strong>: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan Allah (bk. k-r-m)</td><td><strong>Rahîm</strong>: rahmeti herşeyi kuşatan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)</td></tr><tr><td><strong>abd</strong>: kul (bk. a-b-d)</td><td><strong>ahbap</strong>: sevgililer, dostlar (bk. ḥ-b-b)</td></tr><tr><td><strong>alâka peydâ etmek</strong>: ilgili olmak</td><td><strong>alâkadar</strong>: alâkalı, ilgili</td></tr><tr><td><strong>biçare</strong>: çaresiz</td><td><strong>bâki kalan</strong>: geride kalan (bk. b-ḳ-y)</td></tr><tr><td><strong>cüz’î</strong>: küçük, az. (bk. c-z-e)</td><td><strong>dehşet</strong>: ürküntü, korku</td></tr><tr><td><strong>dehşetli</strong>: korkunç</td><td><strong>ehl-i dalâlet</strong>: doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler (bk. ḍ-l-l)</td></tr><tr><td><strong>elem</strong>: acı, sıkıntı, keder</td><td><strong>elîm</strong>: acıklı, üzücü</td></tr><tr><td><strong>emel</strong>: arzu, istek</td><td><strong>eşya</strong>: varlıklar</td></tr><tr><td><strong>firak</strong>: ayrılık (bk. f-r-ḳ)</td><td><strong>firak-ı elîm</strong>: acı veren ayrılık (bk. f-r-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>fâni</strong>: gelip geçici, ölümlü (bk. f-n-y)</td><td><strong>gaflet</strong>: âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli, umursamazlık (bk. ğ-f-l)</td></tr><tr><td><strong>hadsiz</strong>: sınırsız</td><td><strong>hakikî</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td><strong>ihtiyar</strong>: irade, tercih, seçme gücü (bk. ḫ-y-r)</td><td><strong>iktidar</strong>: güç, kudret (bk. ḳ-d-r)</td></tr><tr><td><strong>iptal-i his</strong>: duyguyu etkisizleştirme, uyuşturma</td><td><strong>itibarıyla</strong>: özelliğiyle (bk. a-b-r)</td></tr><tr><td><strong>makàsıd</strong>: maksatlar, gayeler (bk. ḳ-ṣ-d)</td><td><strong>maruz</strong>: uğramış, tesiri altında kalmış</td></tr><tr><td><strong>musibet</strong>: belâ, felâket, sıkıntı</td><td><strong>muvakkaten</strong>: geçici olarak</td></tr><tr><td><strong>muzır</strong>: zararlı</td><td><strong>mâlik</strong>: sahip (bk. m-l-k)</td></tr><tr><td><strong>müddet-i hayat</strong>: hayat süresi (bk. ḥ-y-y)</td><td><strong>mütemadiyen</strong>: sürekli olarak</td></tr><tr><td><strong>müthiş</strong>: dehşetli, korkunç</td><td><strong>nev-i insanî</strong>: insan türü, insanlık</td></tr><tr><td><strong>nev’</strong>: çeşit, tür</td><td><strong>nihayet</strong>: son</td></tr><tr><td><strong>nihayetsiz</strong>: sonsuz, sınırsız</td><td><strong>semere</strong>: meyve</td></tr><tr><td><strong>tahsil</strong>: elde etme, kazanma</td><td><strong>taife</strong>: grup</td></tr><tr><td><strong>tehacüm</strong>: hücum etme</td><td><strong>tevekkül</strong>: Allah’a dayanma ve güvenme (bk. v-k-l)</td></tr><tr><td><strong>zelzele</strong>: sarsıntı, deprem</td><td><strong>zulümat</strong>: karanlıklar (bk. ẓ-l-m)</td></tr><tr><td><strong>âciz</strong>: güçsüz, zayıf (bk. a-c-z)</td><td></td></tr></table><p><br /> <tbody> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 271602, member: 1"] [b]Otuz İkinci Söz - Sayfa 861[/b] Hadsiz elemler içinde nihayetsiz ağır bir yükü, zayıf ve âciz beline yükletir. Çünkü, insan Cenâb-ı Hakkı tanımazsa ve Ona tevekkül etmezse, o vakit, insan, gayet derecede âciz ve zayıf, nihayet derecede muhtaç, fakir, hadsiz musibetlere maruz, elemli, kederli bir fâni hayvan hükmünde olup,[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]1 bütün sevdiği ve alâka peydâ ettiği bütün eşyadan mütemadiyen firak elemini çeke çeke, nihayette, bâki kalan bütün ahbabını bir firak-ı elîm içinde bırakıp, kabrin zulümatına yalnız olarak gider. Hem müddet-i hayatında gayet cüz’î bir ihtiyar ve küçük bir iktidar ve kısacık bir hayat ve az bir ömür ve sönük bir fikir ile, nihayetsiz elemlerle ve emellerle faidesiz çarpışır ve hadsiz arzuların ve makàsıdın tahsiline, semeresiz, boşu boşuna çalışır.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]2 Hem kendi vücudunu yükleyemediği halde, koca dünya yükünü biçare beline ve kafasına yüklenir. Daha Cehenneme gitmeden Cehennem azâbını çeker.[IMG]http://www.erisale.com/images/blank.gif[/IMG]3 Evet, şu elîm elemi ve dehşetli mânevî azâbı hissetmemek için, ehl-i dalâlet, iptal-i his nev’inden gaflet sarhoşluğuyla muvakkaten hissetmez. Fakat hissedeceği zaman, kabre yakın olduğu vakit, birden hisseder. Çünkü, Cenâb-ı Hakka hakikî abd olmazsa, kendi kendine mâlik zannedecek. Halbuki, o cüz’î ihtiyar, o küçük iktidarı ile şu fırtınalı dünyada vücudunu idare edemiyor. Hayatına muzır mikroptan tut, tâ zelzeleye kadar binler taife düşmanları, hayatına karşı tehacüm vaziyetinde görür. Elîm bir korku dehşeti içinde, her vakit kendine müthiş görünen kabir kapısına bakıyor. Hem bu vaziyette iken, insaniyet itibarıyla nev-i insanî ile ve dünya ile alâkadar olduğu halde, dünyayı ve insanı bir Hakîm, Alîm, Kadîr, Rahîm, Kerîm bir [NOT] Dipnot-1 bk. A’râf Sûresi, 7:179 Furkan Sûresi;, 25:43-44; Muhammed Sûresi, 47:12. Dipnot-2 bk. Bakara Sûresi, 2:217; Mâide Sûresi, 5:5, 53; En’âm Sûresi, 6:88; A’raf Sûresi, 7:147; Hûd Sûresi, 11:16; Zümer Sûresi, 39:65; Muhammed Sûresi, 47:9, 27, 32. Dipnot-3 bk. Âl-i İmran Sûresi, 3:56; En’âm Sûresi, 6:124-125; A’râf Sûresi, 7:152; Ra’d Sûresi, 13:34; Zümer Sûresi, 39:22; Fussilet Sûresi, 41:16.[/NOT] [TABLE] <tbody>[TR] [TD][B]Alîm[/B]: herşeyi hakkıyla bilen, sonsuz ilim sahibi Allah (bk. a-l-m)[/TD] [TD][B]Cenâb-ı Hak[/B]: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Hakîm[/B]: herşeyi hikmetle yapan Allah (bk. ḥ-k-m)[/TD] [TD][B]Kadîr[/B]: herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah (bk. ḳ-d-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]Kerîm[/B]: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan Allah (bk. k-r-m)[/TD] [TD][B]Rahîm[/B]: rahmeti herşeyi kuşatan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]abd[/B]: kul (bk. a-b-d)[/TD] [TD][B]ahbap[/B]: sevgililer, dostlar (bk. ḥ-b-b)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]alâka peydâ etmek[/B]: ilgili olmak[/TD] [TD][B]alâkadar[/B]: alâkalı, ilgili[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]biçare[/B]: çaresiz[/TD] [TD][B]bâki kalan[/B]: geride kalan (bk. b-ḳ-y)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]cüz’î[/B]: küçük, az. (bk. c-z-e)[/TD] [TD][B]dehşet[/B]: ürküntü, korku[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]dehşetli[/B]: korkunç[/TD] [TD][B]ehl-i dalâlet[/B]: doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler (bk. ḍ-l-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]elem[/B]: acı, sıkıntı, keder[/TD] [TD][B]elîm[/B]: acıklı, üzücü[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]emel[/B]: arzu, istek[/TD] [TD][B]eşya[/B]: varlıklar[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]firak[/B]: ayrılık (bk. f-r-ḳ)[/TD] [TD][B]firak-ı elîm[/B]: acı veren ayrılık (bk. f-r-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fâni[/B]: gelip geçici, ölümlü (bk. f-n-y)[/TD] [TD][B]gaflet[/B]: âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli, umursamazlık (bk. ğ-f-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hadsiz[/B]: sınırsız[/TD] [TD][B]hakikî[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]ihtiyar[/B]: irade, tercih, seçme gücü (bk. ḫ-y-r)[/TD] [TD][B]iktidar[/B]: güç, kudret (bk. ḳ-d-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]iptal-i his[/B]: duyguyu etkisizleştirme, uyuşturma[/TD] [TD][B]itibarıyla[/B]: özelliğiyle (bk. a-b-r)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]makàsıd[/B]: maksatlar, gayeler (bk. ḳ-ṣ-d)[/TD] [TD][B]maruz[/B]: uğramış, tesiri altında kalmış[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]musibet[/B]: belâ, felâket, sıkıntı[/TD] [TD][B]muvakkaten[/B]: geçici olarak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]muzır[/B]: zararlı[/TD] [TD][B]mâlik[/B]: sahip (bk. m-l-k)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müddet-i hayat[/B]: hayat süresi (bk. ḥ-y-y)[/TD] [TD][B]mütemadiyen[/B]: sürekli olarak[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müthiş[/B]: dehşetli, korkunç[/TD] [TD][B]nev-i insanî[/B]: insan türü, insanlık[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nev’[/B]: çeşit, tür[/TD] [TD][B]nihayet[/B]: son[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nihayetsiz[/B]: sonsuz, sınırsız[/TD] [TD][B]semere[/B]: meyve[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tahsil[/B]: elde etme, kazanma[/TD] [TD][B]taife[/B]: grup[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tehacüm[/B]: hücum etme[/TD] [TD][B]tevekkül[/B]: Allah’a dayanma ve güvenme (bk. v-k-l)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zelzele[/B]: sarsıntı, deprem[/TD] [TD][B]zulümat[/B]: karanlıklar (bk. ẓ-l-m)[/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âciz[/B]: güçsüz, zayıf (bk. a-c-z)[/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Otuz İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst