peygamber efendimiz gelse

ziyakarababa

Well-known member

peygamber efendimiz gelse

Yıllardır internette dolaşan, kimi meclislerde sık dile getirilen bir
metin var; şiir gibi etkileyici bir metin
Metnin yazarının kim olduğunu ne ben çözebildim bugüne kadar ne de
başkası Özgün halinin İngilizce olduğu rivayet ediliyor
"Hz Peygamber size gelse" başlığı taşıyor bu metin Görünürde bir merakı
dile getiriyor, bir merakı sorguluyor
Ve şöyle başlıyor
"Bir gün Peygamber ziyaretinize gelse, Yalnızca birkaç günlüğüne çalsa
kapınızı,
Merak ediyorum neler yapacağınızı "
Bunu okuduğunuz anda, inancı sıkı veya gevşek nasıl biri olursanız olun
hafiften sarsılıyorsunuz
Gerçekten de ne yaparız Peygamber kapımızı çalıverse! Hele O'nu dilinden
düşürmeyen ama bir yandan da hayatın harala gürelesi içine "düşen"ler
nasıl bir telaşa kapılırlar acaba?
Ancak bu şiirimsi metni yazan aslında neler yapacağımızdan emin
Diyor ki
"Biliyorum
Böylesine şerefli bir konuğa en güzel odanızı açacağınızı,
Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,
Ve inandırmaya çalışacağınızı,
Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı;
Fakat söyleyin bana,
Evinize doğru gelirken gördüğünüzde,
O'nu hemen kapıda mı karşılayacaksınız?
Yoksa içeri almadan önce, aceleyle,
Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp
Yerine Kur'an'ı mı koyacaksınız? "
Diyor ki
"Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız? Ve
bunun yerine ortalığa,
Kitaplığınızın raflarında tozlanmış,
Hadis kitapları mı çıkaracaksınız?
Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz?
Yoksa telaşla ne yapayım diyerek,
Sağa sola mı koşturacaksınız?"
Diyor ki
"Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla? Yoksa
hiç karşılaşmamalarını mı umardınız,
Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle?
Şimdi söyleyin açık yüreklilikle,
Onun kalmasını ister misiniz sizinle?
Sonsuza dek, hep birlikte
Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız,
Ziyareti bitip gittiğinde?"
***
Kabul edelim ki çok etkileyici bir sorgulama bu!
İnananların kendilerini hep eksik, hep kusurlu görme (ama alttan alta da
kendilerini değil de çağı suçlu çıkarma) eğilimini destekleyici mahiyette
bir etkisi var
Ve adım gibi eminim ki, bu metin şimdi Mevlit Kandili ve Kutlu Doğum
Haftası nedeniyle yine internette sık sık karşımıza çıkacak, e-mektup
yoluyla ondan ona dolaşacaktır
Yalnız namazında niyazında olanlara değil, belki daha çok da benim
çevremden insanlara; yani az çok bu manevi iklimi soluyan ama kafası hep
bulanık kalanlara ulaşacaktır
O yüzden, belki "senin üzerine vazife değil ki" diyeceksiniz bana ama
konuyla ilgili bir iki satır not düşmek istiyorum şu köşeye
Çünkü bu gönül çalan, inananları hemen etkileyen metnin ciddi sorunları var
***
Asrı Saadet, bazılarının uzaktan uzağa sandığının aksine aynı bugün gibi
insani ve toplumsal eksikler, kusurlar, hınçlar, nefretler, düşmanlıklar,
ayrılıklar, açgözlülükler ve yalan imanların iktidarıyla doluydu
Merak eden açar kitapları okur, okuyunca da şaşkınlıktan küçük dilini yutar
O çağı "saadetli" kılan O'nun varlığıydı
O'nun yaşadığı bir dönemde yaşamak, aynı vakti ve atmosferi solumaktı
saadet
"Peygamber ziyaretimize gelse ne yapardık?" diye dövünmeye kalkışmadan
önce bunu bilmek gerekir O, içerisinde hangi rüzgarlar esiyor olursa
olsun, ziyaretinin değerini bilen her evin değerini vermişti!
O'nu yakından tanıyanların deyişiyle "umanı umutsuzluğa düşürmeyen,
güleryüzlü, yumuşak huylu,asla bağırıp çağırmayan" Peygamber'in ziyaret
ettiği bir eve "bakalım içeride ne kusurlar ne sapkınlıklar göreceğim"
fikri ve duygusuyla gireceğini
hayal etmek ve ettirmek yanlıştır
Ziyaret edilenler açısından da asıl olan O'na gönüllerini açmalarıdır
Yoksa yalancıktan çeki
düzen verilmiş evlerini değil
Korkuya, telaşa ne gerek var?
Huysuzluğa, karamsarlığa ne gerek var?
Gelen Peygamber
***
"Bir an önce gitmesini isteme" konusuna gelince
Kimsenin bu konuda başkası yerine konuşma, bu soruyu siyasal-toplumsal bir
sorgulama haline getirme hakkı yok
Çünkü
Gelen "sevgili"yse eğer, kim gitmesini ister?
 
Üst