Nebi, haber mânâsına “nebe” kökünden gelmiş olup Allah tarafından kendisine nebilik ve bâzı İlâhî hükümler haber verilen zat demek olur.
“Resul” ise, Allah tarafından İlâhî hükümleri tebliğ etmek için gönderilen zat mânâsınadır.(1)
Kısacası, “resul”, kitab ve şeriat sahibi olduğu halde, “nebi”, kendinden evvelki peygamberin şeriatına dâvetle vazifelidir. Her resul nebidir, ama her nebi resul değildir.Bu izahtan sonra, Peygamberimize (a.s.m.) vahyin nasıl geldiği hususuna da temas etmekte fayda vardır. Resulullaha (a.s.m.) ilk vahiy sâdık rüya şeklinde gelmiştir. Gördüğü her rüya açıkça çıkıyordu. Ondan sonra kendisine yalnızlık sevdirildi. Bu sebeple zaman zaman Hira Mağarasına gidip orada Hz. İbrahim’in (a.s.) dini üzere ibadet etmeye başladı.Yine ibadet için Hira Mağarasına gitmişti. Allah’ın emriyle Cebrâil (a.s.) geldi ve Hz. Muhammed’e (a.s.m.) “Oku” dedi. “Yaratan Rabbının adıyla oku! O Allah ki, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, senin Rabbin kalemle yazı yazmayı öğreten kerîmler Kerîmidir. İnsana bilmediğini öğretmiştir”.(2) Bunun üzerine heyecanlanan Resulullah (a.s.m.) eve giderek hanımı Hz. Hatice’ye (r.a.) “Beni örtün, beni örtün” dedi. Korkusu gidinceye kadar mübarek vücudunu sarıp örttüler.(3)
Böylece Resul-i Ekreme (a.s.m.) ilk vahiy gelmiş oldu. O zaman kırk yaşında idi. Bu vahiyden sonra bir müddet vahiy kesildi. Vahyin kesilmesinin ne kadar sürdüğü hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bu geçen zaman en az on beş gün, en çok üç senedir.(4)
Vahyin tekrar başlaması hususunda ise Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyururlar:
“Bir gün yürürken gökyüzü tarafından bir ses işittim. Başımı kaldırınca Hira’da bana gelen meleği gördüm. Semâ ile yeryüzü arasında bir kürsü üzerinde oturmuştu. Çok korktum. Evime dönüp ‘Beni örtün, beni örtün’ dedim. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, ‘Ey örtüye bürünen Resûlüm! Kalk ve insanları Allah’ın azabından sakındır. Rabbini büyük tanı. Elbiseni temiz tut. Azap sebebi olacak günahlardan uzak dur’ (5) meâlindeki âyetleri indirdi. Artık bir daha vahiy kesilmedi.”(6)
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Hira’da gelen ilk vahiyle resul değil, nebi olmuştur. Çünkü henüz risaletle vazifelendirilmişti. Vahyin bir müddet kesilmesinden sonra ikinci defa gelmeye başlamasıyla da resul oldu.(7)
Demek ki, Resulullahın (a.s.m.) ilk defa nebi, sonra resul olması doğrudur. Ancak, nebiliği ile resullüğü arasında ne kadar zaman geçtiği hususu kesin olarak bilinmemektedir. Bu mevzuda çeşitli rivayetler vardır.(8)
Kaynaklar
1- Hüseyin Cisrî. Risâle-i Hamidiyye, s. 524-531
2- Alak Sûresi, 1-5.
3- Müslim, iman; 73.
4- Tecrid Tercemesi, 2:13.
5- Müddessir Sûresi, 1-5.
6- Müslim, iman; 73.
7- Hak Dini Kur'ân Dili, 8:5944.
8- Zekâi Konrapa, Peygamberimiz, s. 72
“Resul” ise, Allah tarafından İlâhî hükümleri tebliğ etmek için gönderilen zat mânâsınadır.(1)
Kısacası, “resul”, kitab ve şeriat sahibi olduğu halde, “nebi”, kendinden evvelki peygamberin şeriatına dâvetle vazifelidir. Her resul nebidir, ama her nebi resul değildir.Bu izahtan sonra, Peygamberimize (a.s.m.) vahyin nasıl geldiği hususuna da temas etmekte fayda vardır. Resulullaha (a.s.m.) ilk vahiy sâdık rüya şeklinde gelmiştir. Gördüğü her rüya açıkça çıkıyordu. Ondan sonra kendisine yalnızlık sevdirildi. Bu sebeple zaman zaman Hira Mağarasına gidip orada Hz. İbrahim’in (a.s.) dini üzere ibadet etmeye başladı.Yine ibadet için Hira Mağarasına gitmişti. Allah’ın emriyle Cebrâil (a.s.) geldi ve Hz. Muhammed’e (a.s.m.) “Oku” dedi. “Yaratan Rabbının adıyla oku! O Allah ki, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, senin Rabbin kalemle yazı yazmayı öğreten kerîmler Kerîmidir. İnsana bilmediğini öğretmiştir”.(2) Bunun üzerine heyecanlanan Resulullah (a.s.m.) eve giderek hanımı Hz. Hatice’ye (r.a.) “Beni örtün, beni örtün” dedi. Korkusu gidinceye kadar mübarek vücudunu sarıp örttüler.(3)
Böylece Resul-i Ekreme (a.s.m.) ilk vahiy gelmiş oldu. O zaman kırk yaşında idi. Bu vahiyden sonra bir müddet vahiy kesildi. Vahyin kesilmesinin ne kadar sürdüğü hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bu geçen zaman en az on beş gün, en çok üç senedir.(4)
Vahyin tekrar başlaması hususunda ise Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyururlar:
“Bir gün yürürken gökyüzü tarafından bir ses işittim. Başımı kaldırınca Hira’da bana gelen meleği gördüm. Semâ ile yeryüzü arasında bir kürsü üzerinde oturmuştu. Çok korktum. Evime dönüp ‘Beni örtün, beni örtün’ dedim. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, ‘Ey örtüye bürünen Resûlüm! Kalk ve insanları Allah’ın azabından sakındır. Rabbini büyük tanı. Elbiseni temiz tut. Azap sebebi olacak günahlardan uzak dur’ (5) meâlindeki âyetleri indirdi. Artık bir daha vahiy kesilmedi.”(6)
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Hira’da gelen ilk vahiyle resul değil, nebi olmuştur. Çünkü henüz risaletle vazifelendirilmişti. Vahyin bir müddet kesilmesinden sonra ikinci defa gelmeye başlamasıyla da resul oldu.(7)
Demek ki, Resulullahın (a.s.m.) ilk defa nebi, sonra resul olması doğrudur. Ancak, nebiliği ile resullüğü arasında ne kadar zaman geçtiği hususu kesin olarak bilinmemektedir. Bu mevzuda çeşitli rivayetler vardır.(8)
Kaynaklar
1- Hüseyin Cisrî. Risâle-i Hamidiyye, s. 524-531
2- Alak Sûresi, 1-5.
3- Müslim, iman; 73.
4- Tecrid Tercemesi, 2:13.
5- Müddessir Sûresi, 1-5.
6- Müslim, iman; 73.
7- Hak Dini Kur'ân Dili, 8:5944.
8- Zekâi Konrapa, Peygamberimiz, s. 72