Peygamberimizin S.A.V. anne-babasının iman durumu nedir?

Nevzatt

Well-known member
Resulûllah (a.s.m)’ın muhterem peder ve validelerinin uhrevi durumları çokça münakaşa edilmiş bir mevzudur. Sadedinde olduğumuz rivayete göre cehennemliktirler. Ama mü'min gönüller, Aleyhissalâtü vesselam'ın peder ve validelerinin ateşte olmasına razı olmuyor, dilleri bunu söylemeye varmıyor. Üstelik, onlar hakkında "ehl-i necattır, cennetliktir" demeye imkân veren kuvvetli karineler var. Bu karineleri esas alanlar onların ehl-i cennet olduğuna hükmetmişlerdir. Bu hususta en ziyade söz söyleyen Celaleddin Suyutî hazretleridir. O, bu mesele üzerine bazısı nazım, bazısı nesir muhtelif risaleler telif etmiş, orada deliller ve delillerle ilgili bazı yorumları kaydederek Resûlullah'ın ebeveynlerinin ehl-i cennet olduklarını kesin olarak beyan etmiştir. Bu risalelerden birinin adı: et-Ta'zîm ve'l-Minne fi enne Ebeveyni Resûlillah fi'l-Cenne'dir.

Onların imanını teyid eden deliller şöyle özetlenir:

1) Daha önceki dinler ve peygamberler sadece kendi kavimlerine ve bölgelerine gönderilirdi. Bu nedenle aynı anda çok peygamber beraber olmuş ve sadece kendi insanlarına karşı sorumlu olmuşlardır. İşte amine validemiz ile muhterem kocası Hz. Abdullah Hıristiyanlıktan sorumlu değillerdi ve sadece hanif dininden geriye kalanlarla amel ediyorlardı.

Onlar Hz. ibrahim ve Hz. İsmail'den intikal eden ve haniflik adıyla bilinen dinî bir ananeye tâbi idiler, bu dinin mü'mini idiler.

2) "Fetret devri mü'mini" İdiler. Fetret devri demek, iki peygamber arasında geçen ve peygambersiz olan ara devredir. Bu durumda, İslâm'dan önce her kavme müstakil peygamber gelme esasına binaen iki peygamberin gönderilme müddetleri içinde yaşasa bile, önceki peygamber kendilerine Resul olarak gönderilmeyen, yeni gelene de yetişemeyen kimse fetret devri insanı sayılır. Resûlullahın ebeveyni, Hazret-i Isa Araplara gönderilmediği ve Resûlullah'ın nübüvvetine de yetişmedikleri için fetret devri insanı sayılırlar. Ayet-i kerîme'de kendilerine resul gelmeyen hiçbir kavmin sorumlu tutulmayacağı belirtilmiştir: "Peygamber göndermedikçe de biz kimseye azab edici değiliz" (İsra 15). Kaldı ki, Hz. İbrahim'den bakiye kalan dinî bir an'ane cahiliye devri Araplarında mevcut idi.

Bu meselenin münakaşasına girmeden, mevzu üzerine Bediüzzaman'ın bir cevabını kaydedeceğiz: "Resul-u Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm'ın peder ve valideleri, ehl-i necattır ve ehl-i cennettir ve ehl-i imândır. Cenab-ı Hak, Habib-i Ekrem'inin mübarek kalbini ve o kalbin taşıdığı ferzendâne şefkatini, elbette rencide etmez. Eğer denilse: Madem öyledir, neden onlar Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm'a imana muvaffak olamadılar? Neden bi'setine yetişemediler?

Elcevap: Cenab-ı Hak, Habib-i Ekreminin peder ve validesini, kendi keremiyle, Resul-u Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm'm ferzendâne hissini memnun etmek için, valideynini minnet altında bulundurmuyor. Valideynlik mertebesinden, manevi evlad mertebesine getirmemek için, hâlis kendi Minnet-i Rububiyeti altına alıp, onları mesut etmek ve Habib-i Ekremini de memnun etmekliği rahmeti iktiza etmiş ki. valideynini ve ceddini, ona zahiri ümmet etmemiş. Fakat ümmetin meziyetini, faziletini, saadetini onlara ihsan etmiştir. Evet, âli bir müşirin, yüzbaşı rütbesinde olan pederi huzuruna girmesi, birbirine zıd iki hissin taht-ı tesirinde bulunur. Padişah, o müşir olan Yaver-i Ekremine merhameten, pederini onun maiyetine vermiyor."
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Eğer denilse: Madem öyledir, neden onlar Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm'a imana muvaffak olamadılar? Neden bi'setine yetişemediler?

Elcevap: Cenab-ı Hak, Habib-i Ekreminin peder ve validesini, kendi keremiyle, Resul-u Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm'm ferzendâne hissini memnun etmek için, valideynini minnet altında bulundurmuyor. Valideynlik mertebesinden, manevi evlad mertebesine getirmemek için, hâlis kendi Minnet-i Rububiyeti altına alıp, onları mesut etmek ve Habib-i Ekremini de memnun etmekliği rahmeti iktiza etmiş ki. valideynini ve ceddini, ona zahiri ümmet etmemiş. Fakat ümmetin meziyetini, faziletini, saadetini onlara ihsan etmiştir. Evet, âli bir müşirin, yüzbaşı rütbesinde olan pederi huzuruna girmesi, birbirine zıd iki hissin taht-ı tesirinde bulunur. Padişah, o müşir olan Yaver-i Ekremine merhameten, pederini onun maiyetine vermiyor."


Maşallah Ustadım cok guızel demiş hem kalbi hemde aklı tatmin etmiş...
 
Üst