
-alıntıdır-
Risale-i Nur Enstitüsü
Bu hafta "portre" köşemizin konuğu, yirmi beş yıl önce bugün hayatını kaybeden Refet Barutçu.
Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden olan Refet Barutçu, 1886'da İstanbul-Beykoz'da doğdu. Askeri okulda okuyarak subay oldu. Yüzbaşılığa kadar yükseldikten sonra ordudan emekli oldu. Emekli iken boş durmayarak Beşiktaş Vişnezade Camiinde imamlık yaptı. Hayatını iman ve Kur'an hizmetine adayan Barutçu, Bediüzzaman'ın dualarına mazhar oldu. Bediüzzaman, ona yakınlığını, mektuplarını aldığı zaman söylediği "rahatsızlıklarıma, hastalığıma şifa oldu" cümleleriyle ifade etmiştir.
Risale-i Nur'la tanıştıktan sonra, bir taraftan Kur'an-ı Kerim'i öğretirken, diğer taraftan Kur'an'ın mükemmel bir tefsiri olan Risale-i Nurların yazılması ve yayılması için çalıştı. Aralarında doktor Sadullah Nutku gibi önemli şahsiyetlerin de bulunduğu birçok kişinin Risale-i Nur'larla tanışmasına vesile oldu. 2 Şubat 1975 tarihinde Ankara'da Hakk'ın rahmetine kavuştu.
Refet Bey'in Nur'lar ve Müellifi hakkında bilgi sahibi olması, İstanbul Sahaflar Çarşısında, Abdurrahman Nursi tarafından kaleme alınan, küçük bir kitapçığı alıp okumasıyla başlar (1921). Daha sonra namaz kılmak için gittiği Bayezid Camiinde Bediüzzaman Hazretlerini, okunan Kur'an-ı Kerim'i huşu içinde dinlerken görür. Cami çıkışında ise uzaktan birbirlerini görürler.
Isparta'da eniştesinin yanında bulunduğu sıralarda her gün kütüphaneye giden Refet Bey, burada alimlerle ilgili yaptıkları bir sohbette sözü Bediüzzaman'a getirip onu methedince kütüphanedeki memur, Bediüzzaman Hazretlerinin Barla'da bulunduğunu söyler. Bunun üzerine, ziyaretine gitmeye karar verir. Ziyaretinin sakıncalı olabileceği, bundan zarar göreceğinin söylenmesine rağmen, kararından vazgeçmez. Barla'ya giderek Bediüzzaman Hazretleri ile görüşür. Bu ziyaretten bir yıl sonra gönderdiği mektubunda, ilk defa kendisini Bayezid'te uzaktan gördüğünü yazan Refet Bey'e Bediüzzaman; "Kardaşım ben sizi daha o zaman talebeliğe kabul etmiştim" karşılığını verir.
Nurlara büyük bir sadakatle bağlanan Refet Bey'in mektubundaki, "Risale-i Nur'un en bariz hâsiyeti, usandırmamak; yüz defa okunsa, yüz birinci defa yine zevkle okunabilir" şeklindeki sözlerine Bediüzzaman, "pek doğru demiş" diyerek karşılık veriyordu. (Kastamonu Lahikası, s. 166)
Bediüzzaman'ın bazen, "Nur Kumandanı", bazen "Kur'an Aşığı" diyerek hitap ettiği Refet Bey, birinci ziyaretinden sonra bir kez daha Bediüzzaman'ı Barla'da ziyaret etti. Bu ziyaretlerin dışında sıkı bir mektuplaşma da yaşandı. Birbirlerine çok sayıda özel mektuplar yazdılar. Çok sayıda yazılan müstakil veya arkadaş gurubu mektuplarına karşılık Bediüzzaman Hazretleri de Refet Bey'e yirmi ikisi özel olmak üzere toplam yirmi yedi tane mektup yazdı.
Risale-i Nur Külliyatı'nın önemli bir bölümü talebelerinin Bediüzzaman'a sordukları sualler ve o suallere verilen cevaplardan oluşmaktadır.
Refet Beyin de en önemli özelliklerinin başında soru sormak gelirdi. Sorularla dolu mektupları ve Bediüzzaman'ın verdiği cevaplar, başta Barla Lahikası olmak üzere Lahikalarda ve Lem'alar'da önemli bir yer tutmaktadır. Refet Bey, adeta hazinenin kapısını açan anahtar vazifesini ifa etmiştir. Onun sorduğu sorular neticesinde çok önemli cevapların verilmiş olduğunu görmekteyiz. Refet Beyin sorduğu sorulara özel önem veren Bediüzzaman şu ifadelere yer verir: "...Senin âlimâne suallerin Risale-i Nur'un Mektubat kısmında çok ehemmiyetli hakikatlerin anahtarları olmasından, senin suallerine karşı lâkayt kalamıyorum." (Şualar, s. 265) "Refet kardeş, sen de çok safalar geldin ve Risale-i Nur yazısıyla meşguliyetin beni cidden sevindirdi. Hulusi ve Sabri gibi senin de suallerinin Risale-i Nur'da ehemmiyetli neticeleri ve tatlı meyveleri var. Senin yanında bulunan ve Risalelerde kaydedilmeyen ilmi parçaları münasip yerlerde veya Lahikada yazarsınız." (Emirdağ Lahikası, s. 116)
Risale-i Nur'da yer alan şu soruları Refet Bey sormuştur:
I- "Hocalar diyorlar: Arz öküz ve balık üstünde duruyor. Halbuki arz, muallakta bir yıldız gibi gezdiğini coğrafya görüyor. Ne öküz var, ne de balık!" (Lem'alar, s. 93)
II- On altıncı Lem'a'nın Hatimesine konu olan Peygamber Efendimizin (asm) muhtelif yerlerde bulunan ve ziyaret edilen Sakal-ı Şerifleri ile ilgili soru. (Lem'alar, s. 109)
III- Yahudi Milletinin Araplara karşı galip gelmesinin sırrı ile ilgili soru.
Refet Bey yukarıdaki örneklerin dışında daha pek çok soruyla değişik konuların Risale-i Nur'da yer almasına vesile olmuştur.
RE’FET BARUTÇU






1886 Tarihinde İstanbul Beykoz’da dünyaya teşrif eden Re’fet Ağabey, 1906 senesinde Harbiyeyi İstanbul’da bitiriyor ve “İşkodra” ya (Arnavudluk) teğmen olarak tâyin ediliyor. Re’fet Bey, dilekçe vererek gönüllü olarak meşhur Yemen savaşlarına katılıyor, savaşta İngilizlere esir düşüyor.
Esâretten döndükten sonra, “İstanbul Merkez Komutanlığı” emrine yüzbaşı rütbesiyle atanan Re’fet Bey, Cumhûriyet îlan edildikten sonra da, zamanın hükümeti tarafından, yüzbaşı iken 34 yaşında emekli ediliyor. Emekliliğinden sonra, Çankırı inhisar müdürlüğüne tâyin edilen Re’fet Bey, Ankara’nın başşehir yapılmasından sonra, mimar olan dayısı ile Türk Ocakları binasının inşaatında çalışır.
Re’fet Bey, 1932 senesinde kalem reisi olan eniştesi ile Isparta’ya gelir. Isparta’da, Isparta eşrâfından Hacı Mülâzım Efendinin kızı Kadriye Hanımla evlenir. Re’fet Bey, artık bir cihette Ispartalı olmuştur.
Evlendiği sene yâni 1933 senesinde Bediüzzaman’ın Barla’da olduğunu duyar. Aslında Re’fet Bey, Bediüzzaman’ı İstanbul Harbiye’de talebe iken “Eski Said” olarak Beyazıd Camiinde görmüş ve hayran kalmıştır. Fakat yanına yaklaşıp konuşamamıştır. Onu bir türlü unutamıyordu. İşte şimdi O’nun Barla’da olduğunu duyunca heyecanla ziyaretine gitmeği arzuluyor ve karar veriyor.
Bediüzzaman’ın sıkı tâkip altında olduğunu, görüşmenin riskli olduğunu söyledilerse de O, Kayınpederi Mülâzım Efendi ve üvey oğlu Bedreddin ile beraber Üstad’ı ziyaret eder. Bu ziyaretler devam ederken Üstad Hazretleri 1934 senesinde Barla’dan Isparta’ya Şükrü Efendinin şehir dışındaki bağ evine taşınır. Artık her gün “Hüsrev, Re’fet, Rüşdü” üçlüsü ile “tesvid ve tebyiz” için bu köşke Üstadlarının yanına gelmeye başlarlar. O senelerde Re’fet Ağabey “26.Lem’a İhtiyarlar risalesi” gibi bazı risâlelerin ilk müsevvid’i olma şerefi ile şereflenmiştir. Bir hususiyeti de ilmî sualleri ile çok meselelerin izah ve tashihine vesile olmasıdır. “Dünya öküzle balık üstündedir” gibi.. suallerin sahibidir.
Re’fet Barutçu Ağabey; 1934 Eskişehir, 1943 Denizli, 1948 Afyon hapishâneleri ve mahkemelerinde bulunmak şerefine de nâil olur. Yâni çok sevgili Üstad’ının her üç mahkemesinde de kaderin cilvesi ile bulunur. O’nu yalnız bırakmaz.
Üstad’ının vefatından sonra, altmışlı yıllarda İstanbul “Beşiktaş Vişnezâde Câmiinde fahrî İmamlık yapan Re’fet Bey, ömrünün son senelerini, Ankara Cebeci Semtindeki oğlunun evinde geçirmiştir.
2 Şubat 1975 senesinde burada vefat eden Re’fet Ağabey 90 yaşına yaklaşmıştı. Ankara Karşıyaka Kabristanında medfundur. Allah şefaatine nâil eylesin. Amin...
Kaynak-Cevaplar.org