Cevap: 5. Ders: Bin Bir İsmin Cilvesinin Bir Nokta-i Mihrakiyesi
[NOT]Ey insan! Hiç mümkün müdür ki, sana bu simayı veren ve o simada böyle bir sikke-i rahmeti ve bir hâtem-i ehadiyeti vaz’ eden Zât, seni başıboş bıraksın; sana ehemmiyet vermesin; senin harekâtına dikkat etmesin; sana müteveccih olan bütün kâinatı abes yapsın; hilkat şeceresini, meyvesi çürük, bozuk, ehemmiyetsiz bir ağaç yapsın? Hem hiçbir cihetle şüphe kabul etmeyen ve hiçbir vech ile noksaniyeti olmayan, güneş gibi zâhir olan rahmetini ve ziya gibi görünen hikmetini inkâr ettirsin? Hâşâ![/NOT]
İnsan kainattaki bütün ilahi tecellilere mazhar olmakla, kainatın küçük bir modelini teşkil ediyor. Aynı şekilde
insan siması da insanın küçük bir modelini teşkil ediyor. Yani şu kainatta mevcudat kalemiyle yazılmış ne
kadar esma ve sıfat varsa, küçük bir surette insana ve daha küçük bir surette simasına dahi yazılmıştır.
Cenab-ı Hak cc. simamız üzerine yerleştirdiği, dil, kulak, burun, göz, beyin gibi cihazatları, bütün insanlara da,
aynı nimetleri, ayrı ayrı tarzlarda ihsan etmekle ehadiyetini gösterdiği gibi rahmetinin mührünü de gösteriyor.
Çünkü verdiği her bir azanın gereksinimi olan ne varsa o ihtiyaçları ilmi ezelisi ile bilmiş ve yaratmış.
Dilin ihtiyacı olan tatları, gözün ihtiyacı olan manzaraları, kulağın ihtiyacı olan sesleri, beynin ihtiyacı olan
ilim ve hikmetleri, burnun ihtiyacı olan çeşit çeşit kokuları, kalbin ihtiyacı olan mahbubları,
ruhun ihtiyacı olan huzuru vs.
Elbette ki bir insana bu kadar ehemmiyet veren Zat onu başıboş bırakmayacak ve dirilmemek üzere toprak
altında çürümeye terketmeyecektir. Amellerinden sual edecek, ya mükafatıyla taltif ya da mücazatıyla tazib
edecektir. Bir öğretmen düşünelim ki; öğrencilerine yıl boyu ders versin, sınav yapsın, sözlü yapsın,
sonra da bir başarı veya başarısızlık belgesi, bir karne vermesin..Çalışan öğrenci ile, çalışmayan, dersleri
hafife alan, öğretmeni dikkatlice dinlemeyen, dahası okul ve sınıf huzurunu bozan haylaz öğrencileri aynı
seviyede bırakmış olsun.. Bir öğretmen öğrenci arasında dahi bunu düşünemeyiz.
Cenab-ı Hakta cc. bizi bu dünyaya, bir imtihan için göndermiş. İmtihan boyunca ihtiyacımız olan herşeyi de
hayatımızla beraberinde vermiş. Ve gönderdiği bu dünyada bizi başıboş, rehbersiz bırakmamış. Eğriyi doğruyu
ayırtetmemize yardımcı olması için, en başta peygamberlerini, sonra Kur'an-ı Kerim'ini göndermiş. Dahası
vicdan hissi vermiş ki, iyi kötü ayrımını yapabilelim. Binaeanaleyh Cenab-ı Hak cc. bu derece ehemmiyet
verdiği ve ona ihsan ettiği nimetlerle bunu gösterdiği, insanın amellerini yok saymayacaktır. Kainatı güneşiyle, havasıyla, suyuyla, toğrağı, bitkisi, hayvanatıyla vs. insana müteveccih eden Rabbimiz cc. verdiklerinin
hesabını soracak, rızasını kazanana mükafatını, dalalette gidene de mücazatını verecektir. Muti kullarını mükafatlandırıp, asi kullarını cezalandıracaktır. Aksi halde kainatın meyvesi hükmünde olan insan için yaptığı
o kadar faaliyeti abesiyete inkılab etmiş olacaktır ki -haşa- Allah cc. Hakim'dir; abes iş yapmaz. Rahimdir;
itaatkarlarla isyankarlara aynı şekilde muamelede bulunmaz.