Konuya cevap cer

Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 52 - Din ve İlimle Meşgul Olanların Hediye Almaları


[NOT]Birincisi: Ehl-i dalâlet, ehl-i ilmi, ilmi vasıta-i cer  etmekle ittiham ediyorlar, “İlmi ve dini kendilerine medar-ı maişet  yapıyorlar” deyip insafsızcasına onlara hücum ediyorlar. Bunları fiilen  tekzip lâzımdır.

 [/NOT]


Din muarızlarının ilim adamlarındaki tesiri  kırmak, halkı onlardan küstürmek adına uyguladığı birçok taktik vardır.  Üstad Hazretleri bu tür planlara çokça muhatap olmuş. Muhtelif  mektuplarda bunları görmek mümkün. İşte onlardan birisi, irşad vazifesi  ile meşguliyet içinde olan kişileri, ilmi ve dini geçim vasıtası olarak  kullandıklarına dair ittiham etmeleridir. İrşad ehlinin bunları fiilen  tekzib etmesi gerekiyor. Tekzib etmedikleri takdirde yapılan hücumlar  tesirini gösteriyor ve halk ciddi manada ehl-i irşaddan uzaklaşıyor.  İnsanların kafasında oluşturulan çeşitli fitnelerin de etkisiyle “bu  zatın benden menfaati olmasa, niye bu kadar vaktini sarfetsin, demek bir  menfaati var” gibi şüpheler, ciddi manada insanlarla ehl-i irşadın  arasındaki mesafeyi artırıyor. İşte hem bu gibi şüpheleri izale etmek  adına, hem de ehl-i dalaletin ithamlarına karşı fiilen yalanlama  lazım. Bu da ancak, onlardan hiçbir şekilde ücret talep etmemek ile  olur.

 

Kendisine bu türden sual yönelten ehl-i dünyaya verdiği bir cevabı aynı ile paylaşalım inşallah.



[TAVSIYE]Ehl-i  dünya bana der: “Neyle yaşıyorsun? Çalışmadan nasıl geçiniyorsun?  Memleketimizde tembelce oturanları ve başkasının sa’yiyle geçinenleri  istemiyoruz.”


Elcevap: Ben iktisat ve bereketle  yaşıyorum. Rezzâkımdan başka kimsenin minnetini almıyorum ve almamaya da  karar vermişim. Evet, günde yüz para, belki kırk para ile yaşayan bir  adam, başkasının minnetini almaz.


Şu meselenin izahını hiç arzu  etmiyordum. Belki bir gururu ve bir enaniyeti ihsas eder fikriyle, beyan  etmek bana pek nâhoştur. Fakat, madem ehl-i dünya evhamlı bir surette  soruyorlar. Ben de derim ki:


Küçüklüğümden beri halkların malını  kabul etmemek (velev zekât dahi olsa), hem maaşı kabul etmemek (yalnız  bir iki sene Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyede dostlarımın icbarıyla kabul  etmeye mecbur oldum, o parayı da mânen millete iade ettik). Hem maişet-i  dünyeviye için minnet altına girmemek, bütün ömrümde bir düstur-u  hayatımdır. Ehl-i memleketim ve başka yerlerde beni tanıyanlar bunu  biliyorlar. Bu beş seneki nefyimde, çok dostlar bana hediyelerini kabul  ettirmek için çok çalıştılar; kabul etmedim. “Öyle ise nasıl idare  edersin?” denilse, derim:


Bereket ve ikram-ı İlâhî ile yaşıyorum.  Nefsim çendan her hakarete, her ihanete müstehak ise de, fakat Kur’ân  hizmetinin kerameti olarak, erzak hususunda, ikram-ı İlâhî olan berekete  mazhar oluyorum.


On Altıncı Mektup[/TAVSIYE]


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst