Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 52 - Din ve İlimle Meşgul Olanların Hediye Almaları
[NOT]İkincisi: Neşr-i hak için enbiyaya ittibâ etmekle mükellefiz. Kur’ân-ı Hakîmde, hakkı neşredenler [SUP]3[/SUP] اِنْاَجْرِىَاِلاَّعَلَىاللهِ diyerek insanlardan istiğnâ göstermişler.
Sûre-i Yâsin’de [SUP]4[/SUP] اِتَّبِعوُامَنْلاَيَسْئَلُكُمْاَجْراًوَهُمْمُهْتَدُونَ cümlesi, meselemiz hakkında çok mânidardır.
[SUP]3[/SUP] : “Benim mükâfâtımı vermek ancak Allah’a aittir.” Yunus Sûresi, 10:72; Hûd Sûresi, 11:29; Sebe’ Sûresi, 34:47.
[SUP]4[/SUP] : “Doğru yolda olan ve sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere tâbi olun.” Yâsin Sûresi, 36:21.
[/NOT]
Bütün peygamberler r.a. ve en başta Peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselam dini tebliğ karşılığında, halktan herhangi bir ücret talep etmemişler ve hizmetlerinin karşılığını, ancak Allah’tan beklemişler. Madem peygamberler bizim rehberimizdir, tebliğ ve irşad vazifesinde de, en başta örnek alacağımız kişiler onlardır. Onlara tabi olmak ile mükellefiz. Üstad bu düstura tabi olduğunu, hayatı boyunca fiilen göstermiştir.
Üstad Hazretleri’nin Yâsin Suresinden meselemiz hakkındaki bir ayeti alıntı yapıp “meselemiz hakkında çok mânidardır” demesi ilgi çekicidir. Çünkü zamanımızda bu vazifeyi geçim derdine alet edenler oldukça fazladır. Bu şekilde tebliğ ve irşad vazifesini yapan kişileri, anlatmaya çalıştıkları Kur’an’ın içinden bir ayetle uyarıyor Üstad hazretleri. Ve Kur’an da buna benzer bir çok ayet vardır. İşte onlardan birkaçının meali:
"(Hz. Nuh, kavmine şöyle dedi: ) Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi (mükâfatımı) verecek olan, ancak âlemlerin Rabbi Allah'tır." (26/ Şuarâ, 109)
"(Ey Rasülüm) Buna karşı (yaptığın tebliğ ve imana dâvetten dolayı) onlardan bir ücret de istemiyorsun. O Kur'an, bütün âlemlere ancak bir nasihattir." (12/Yûsuf, 104)
3/187: Ve hani Allah, kendilerine kitab verilenlerin 'Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz!' diye sağlam sözlerini almıştı. Hâlbuki (onlar) onu (kulak ardı ederek) sırtlarının gerisine attılar ve onunla az bir baha (kıymetsiz bir menfaat) satın aldılar. İşte (bu) satın almakta oldukları şey ne kötüdür!
188: Sakın zannetme ki o yaptıklarıyla sevinen, yapmadıkları şeylerle de övülmeyi arzu edenler, evet, sakın onları sanma ki azabdan kurtulacaklar! Çünki onlar için (pek) acı bir azab vardır.
199: Hem doğrusu ehl-i kitabdan, Allah’a, size indirilen (Kur’ân’)a ve kendilerine indirilene (Tevrât ve İncîl’e), Allah’a gönülden bağlı kimseler olarak gerçekten îmân edenler vardır. Allah’ın âyetlerini (karşılığında ne alsalar) az (düşecek) bir fiyata satmazlar. İşte onlar var ya, kendileri için Rableri katında mükâfâtları vardır. Muhakkak ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir.