Konuya cevap cer

Cevap: 6. Ders: İnsan Tevhid Anlayışı İle Kainatın En Mükemmel Mahluku Olur..


[NOT]Hem, semâvât ve arzı, iki mutî nefer gibi emrine musahhar ederek  küllî hizmetlerde çalıştıracak derecede muktedir olabilsin. Hem insanın  bütün cihazatları ve hissiyatları, sırr-ı vahdetle gayet yüksek bir  kıymet alırlar ve şirk ve küfür ile gayet derecede sukut ederler.  Meselâ; insanın en kıymettar cihazı akıldır. Eğer sırr-ı tevhidle olsa, o  akıl, hem İlâhî, kudsî defineleri, hem kâinatın binler hazinelerini  açan pırlanta gibi bir anahtarı olur. Eğer şirk ve küfre düşse, o akıl, o  halde geçmiş zamanın elîm hüzünlerini ve gelecek zamanın vahşî  korkularını insanın başına toplattıran meş’um ve sebeb-i tâciz bir  âlet-i belâ olur.[/NOT]


Meselâ akıl bir alettir. Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş’um ve müz’iç ve muacciz bir  alet olur ki, geçmiş  zamanın âlâm-ı hazinanesini ve gelecek zamanın  ehvâl-i muhavvifanesini  senin bu biçare başına yükletecek; yümünsüz ve  muzır bir alet  derekesine iner. 


İşte bunun  içindir ki, fâsık adam, aklın iz’aç ve tacizinden kurtulmak için,  galiben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar. Eğer Mâlik-i Hakikîsine  satılsa ve Onun hesabına çalıştırsan, akıl öyle tılsımlı bir  anahtar olur ki, şu  kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve  hikmet definelerini  açar. Ve bununla sahibini saadet-i ebediyeye müheyya  eden bir mürşid-i  Rabbânî derecesine çıkar.



Altıncı Söz



........



Nasıl ki mide bir rızık  ister; öyle de, kalb ve ruh ve akıl ve göz ve kulak ve ağız gibi insanın  lâtifeleri ve duyguları dahi Rezzâk-ı Rahîmden  rızıklarını isterler ve müteşekkirâne alırlar. Herbirisine, ayrı ayrı ve  onlara lâyık ve onları memnun ve mütelezziz eden rızıkları, hazine-i  rahmetten ihsan edilir. Belki Rezzâk-ı Rahîm, onlara daha geniş rızık  vermek için göz ve kulak, kalb ve hayal ve akıl gibi o lâtifelerin  herbirisini hazine-i rahmetinin birer anahtarı hükmünde yaratmış. Meselâ  göz, kâinat yüzündeki hüsün ve cemâl gibi kıymettar cevher  hazinelerinin bir anahtarı olduğu misillü ötekiler dahi, herbiri birer  âlemin anahtarı olur, iman ile istifade eder.



Yedinci Şua



........



Hayat ise, eğer iman olmazsa veyahut isyan ile o iman  tesir etmezse, hayat, zahirî ve kısacık bir zevk ve lezzetle beraber,  binler derece o zevk ve lezzetten ziyade elemler, hüzünler, kederler  verir. Çünkü, insanda akıl ve fikir olduğu için, hayvanın aksine olarak,  hazır zamanla beraber geçmiş ve gelecek zamanlarla da fıtraten  alâkadardır. O zamanlardan dahi hem elem, hem lezzet alabilir. Hayvan  ise, fikri olmadığı için, hazır lezzetini, geçmişten gelen hüzünler ve  gelecekten gelen korkular, endişeler bozmuyor. İnsan ise, eğer  dalâlet ve gaflete düşmüşse, hazır lezzetine, geçmişten gelen hüzünler  ve gelecekten gelen endişeler, o cüz’î lezzeti cidden acılaştırıyor,  bozuyor. Hususan gayr-ı meşru ise, bütün bütün zehirli bir bal  hükmündedir.


Demek hayvandan yüz derece lezzet-i hayat noktasında  aşağı düşer. Belki ehl i dalâletin ve gafletin hayatı, belki vücudu,  belki kâinatı, bulunduğu gündür. Bütün geçmiş zaman ve kâinatlar, onun  dalâleti noktasında mâdumdur, ölmüştür; akıl alâkadarlığıyla ona  zulümâtlar, karanlıklar veriyor. Gelecek zamanlar ise, itikadsızlığı  cihetiyle yine mâdumdur. Ve ademle hasıl olan ebedî firaklar,  mütemadiyen onun fikir yoluyla hayatına veriyor. Eğer iman hayata hayat olsa, o vakit hem geçmiş, hem gelecek zamanlar imanın nuruyla ışıklanır ve vücut bulur; zaman-ı hazır gibi, ruh ve kalbine iman  noktasında ulvî ve mânevî ezvâkı ve envâr-ı vücudiyeyi veriyor. Bu  hakikatin, İhtiyar Risalesinde, Yedinci Ricada izahı var; ona  bakmalısınız.


İşte hayat böyledir. Hayatın lezzetini, zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.



Kastamonu Lahikası



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst