Konuya cevap cer

Cevap: 6. Ders: İnsan Tevhid Anlayışı İle Kainatın En Mükemmel Mahluku Olur..


[NOT]Beni bu meyveye sevk ve îsal eden şöyle bir histir:


Bir zaman yüksek bir dağ başındaydım. Gafleti dağıtacak bir intibah-ı ruhî vasıtasıyla, kabir tam mânâsıyla, ölüm bütün çıplaklığıyla ve zevâl ve fenâ ağlattırıcı levhalarıyla bana göründü. Herkes gibi fıtratımdaki fıtrî aşk-ı bekà, birden zevâle karşı isyan edip galeyana geldi. Ve muhabbet ve takdirle pek çok alâkadar olduğum ehl-i kemâlât ve meşahir-i enbiya ve evliya ve asfiyanın sönmelerine ve mahvolmalarına karşı mahiyetimdeki rikkat-i cinsiye ve şefkat-i nev’iye dahi kabre karşı tuğyan edip feveran etti. Ve altı cihete istimdatkârâne baktım; hiç bir teselli, bir medet göremedim. Çünkü, zaman-ı mâzi tarafı, bir mezar-ı ekber; ve müstakbel bir karanlık; ve yukarı bir dehşet; ve aşağı ve sağ ve sol taraflarından elîm ve hazîn haller, hadsiz muzır şeylerin tehâcümâtını gördüm.

[/NOT]



Üstad Hazretleri, verilen misallerdeki gibi, tevhid inancı olmayanlar açısından, akıl, muhabbet, aşk ve şefkat gibi hislerin insanın başına nasıl bir bela olabileceğini misaliyle gösteriyor. Ve altı cihette de tevhidsiz hiç bir teselli, hiçbir nur yok. O altı ciheti diğer risaleler ışığında anlamaya çalışalım inşaallah...



Yâ Rab! Tevekkülsüz, gafletle, iktidar  ve ihtiyarıma dayanıp derdime derman aramak için cihât-ı sitte denilen  altı cihette nazar gezdirdim. Maatteessüf derdime derman bulamadım.  Mânen bana denildi ki: “Yetmez mi dert, derman sana.”


دَرْ رَاسْت مِى دِيدَمْ كِه: دِى رُوزْ مَزَارِ پَدَرِ مَنْست


Evet,  gafletle sağımdaki geçmiş zamandan teselli almak için baktım. Fakat  gördüm ki, dünkü gün, pederimin kabri; ve geçmiş zaman, ecdadımın bir  mezar-ı ekberi suretinde göründü. Teselli yerine vahşet verdi.[SUP]HAŞİYE-1[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-1[/SUP] = İman, o vahşetli mezar-ı ekberi, ünsiyetli bir meclis-i münevver ve bir mecma-ı ahbap gösterir.


وَدَرْ چَپْ دِيدَمْ كِه: فَرْدَا قَبْرِ مَنْست


Sonra  soldaki istikbale baktım, derman bulamadım. Belki yarınki gün, benim  kabrim; ve istikbal ise, emsalimin ve nesl-i âtinin bir kabr-i ekberi  suretinde görünüp, ünsiyet değil, belki vahşet verdi.[SUP]HAŞİYE-2[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-2[/SUP] = İman ve huzur-u iman, o dehşetli kabr-i ekberi, sevimli saadet saraylarında bir davet-i Rahmâniye gösterir.


وَإ ِيمْرُوزْ: تَابُوتِ جِسْمِ پُرْ اِضْطِرَابِ مَنْست 


Soldan dahi hayır görünmediği için, hazır güne baktım. Gördüm ki, şu  gün, güya bir tabuttur. Hareket-i mezbuhânede olan cismimin cenazesini  taşıyor.[SUP]HAŞİYE-1[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-1[/SUP] = İman, o tabutu, bir ticaretgâh ve şaşaalı bir misafirhane gösterir.


بَرْ سَرِ عُمُرْ جَنَازَءِ مَنْ اِيسْتَادَه اَسْت


İşbu  cihetten dahi devâ bulamadım. Sonra başımı kaldırıp şecere-i ömrümün  başına baktım. Gördüm ki, o ağacın tek meyvesi benim cenazemdir ki, o  ağacın üstünde duruyor, bana bakıyor.[SUP]HAŞİYE-2[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-2[/SUP]  = İman, o ağacın meyvesini cenaze değil, belki ebedî hayata mazhar ve  ebedî saadete namzet olan ruhumun eskimiş yuvasından yıldızlarda gezmek  için çıktığını gösterir.


دَرْ قَدَمْ: آبِ خَاكِ خِلْقَتِ مَنْ وَخَاكِسْتَرِ عِظَامِ مَنْ اَستْ


O  cihetten dahi meyus olup başımı aşağıya eğdim. Baktım ki, aşağıda, ayak  altında, kemiklerimin toprağı ile mebde-i hilkatimin toprağı birbirine  karışmış gördüm. Derman değil, derdime dert kattı.[SUP]HAŞİYE-3[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-3[/SUP] = İman, o toprağı, rahmet kapısı ve Cennet salonunun perdesi olduğunu gösterir.


چُونْ دَرْ پَسْ مِينِكَرَمْ، بِينَمْ: اِيْن دُنْيَاءِ بِى بُنْيَادْ هِيچْ دَرْ هِيچَسْت


Ondan  dahi nazarı çevirip arkama baktım. Gördüm ki, esassız, fâni bir dünya,  hiçlik derelerinde ve adem zulümatında yuvarlanıp gidiyor. Derdime  merhem değil, belki vahşet ve dehşet zehrini ilâve etti.[SUP]HAŞİYE-4[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-4[/SUP]  = İman, o zulümatta yuvarlanan dünyayı, vazifesi bitmiş, mânâsını ifade  etmiş, neticelerini kendine bedel vücutta bırakmış mektubât-ı  Samedâniye ve sahâif-i nukuş-u Sübhâniye olduğunu gösterir.


وَدَرْ پِيشْ: اَنْدَازَءِ نَظَرْ مِيكُنَمْ، دَرِ قَبِرْ كُشَادَه اَسْت


وَرَاهِ اَبَدْ بَدُورِدِرَازْ بَدِيدَارسْت


Onda  dahi hayır görmediğim için ön tarafıma, ileriye nazarımı gönderdim.  Gördüm ki, kabir kapısı yolumun başında açık görünüp, onun arkasında  ebede giden cadde, uzaktan uzağa nazara çarpıyor.[SUP]HAŞİYE-5[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-5[/SUP]  = İman, o kabir kapısını âlem-i nur kapısı ve o yol dahi saadet-i  ebediye yolu olduğunu gösterdiğinden, dertlerime hem derman, hem merhem  olur.


مَرَا جُزْ جُزْءِ اِخْتِيَارِى چِيزِى نِيسْت دَرْ دَسْت


İşte  şu altı cihette ünsiyet ve teselli değil, belki dehşet ve vahşet  aldığım onlara mukabil, benim elimde bir cüz-i ihtiyarîden başka hiçbir  şey yoktur ki, ona dayanıp onunla mukabele edeyim.[SUP]HAŞİYE-1[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-1[/SUP]  = İman, o cüz-i lâyetecezzâ hükmündeki cüz-ü ihtiyarî yerine, gayr-ı  mütenâhi bir kudrete istinad etmek için bir vesika verir. Ve belki iman  bir vesikadır.


كِه اوُجُزْءْ هَمْ عَاجِزْ، هَمْ كُوتَاهُ، وَهَمْ كَمْ عَيَارَاسْت


Halbuki  o cüz-i ihtiyarî denilen silâh-ı insanî hem âciz, hem kısadır. Hem  ayarı noksandır. İcad edemez. Kisbden başka hiçbir şey elinden gelmez.[SUP]HAŞİYE-2[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-2[/SUP]  = İman, o cüz-i ihtiyarîyi, Allah namına istimal ettirip, her şeye  karşı kâfi getirir. Bir askerin cüzî kuvvetini devlet hesabına istimal  ettiği vakit, binler kuvvetinden fazla işler görmesi gibi...


نَه دَرْ مَاضِى مَجَالِ حُلُولْ، نَه دَرْ مُسْتَقْبَلْ مَدَارِ نُفُوذَاسْت


Ne  geçmiş zamana hulûl edebilir, ne de gelecek zamana nüfuz edebilir. Mazi  ve müstakbele ait emellerime ve elemlerime faidesi yoktur.[SUP]HAŞİYE-3[/SUP]


[SUP]HAŞİYE-3[/SUP]  = İman, dizginini cism-i hayvanînin elinden alıp kalbe, ruha teslim  ettiği için, maziye nüfuz ve müstakbele hulûl edebilir. Çünkü kalb ve  ruhun daire-i hayatı geniştir.


مَيْدَانِ أُو إِينْ زَمَانِ حَالْ، وَيَكْ آنِ سَيَّالَسْت


O cüz-i ihtiyarînin meydan-ı cevelânı, kısacık şu zaman-ı hazır ve bir ân-ı seyyaldir.


بَا إِينَ هَمَه فَقْرَهَا وَضَعْفَهَا، قَلَمِ قُدْرَتِ تُو آشِكَارَه


نُوِشْتَه اَسْت، “دَرْ فِطْرَتِ مَا”: مَيْلِ اَبَدْ وَاَمَلِ سَرْمَدْ


İşte,  şu bütün ihtiyaçlarımla ve zayıflığımla ve fakr ve aczimle beraber,  altı cihetten gelen dehşetler ve vahşetlerle perişan bir halde iken,  kalem-i kudretle sahife-i fıtratımda ebede uzanan arzular ve sermede  yayılan emeller âşikâre bir surette yazılmıştır, mahiyetimde derc  edilmiştir.



On Yedinci Söz


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst